If we have to translate Turkish
10,293 parallel translation
But if we have to start this case swimming upstream, if you will, in the face of some instruction given to the jury that they should be taking some negative view of the State, then we intend to proceed on all six counts.
Ama illaki davanın daha başından bizi yokuşa sürmek istiyorlarsa ki Savcılık makamına karşı tavır almaları için jüriye talimat verilmek istenmesi bunu gösteriyor o zaman altı suçlamayı da mahkemeye taşımak niyetindeyiz.
If we have to go camping with the locals, could you please don't piss them off.
Yerlilerle kamp yapacaksak onları sinirlendirmesen iyi olur.
Even if we have to go so far as Nobska Point. So be it!
Nobska burnuna kadar gitmek gerekse bile önemi yok.
Or if we have to leave here in a hurry.
Yoksa bir aceleyle gideceğiz buradan.
If we have to, we'll... we'll take a loan out against our retirement fund, everything's gonna be fine.
Gerekirse emeklilik fonumuzla kredi çekeriz, her şey yoluna girer.
Well, if it's only 5 : 40, then we have time to take my picture.
17 : 40'sa fotoğraf için zamanımız var demektir.
But if you have some sort of issue with this arrangement, then we should talk, because I need to know whether I can continue working here.
Ama bu düzenlemeyle ilgili sorunun varsa eğer,... konuşmamız gerekir, çünkü burada çalışmaya devam edip etmeyeceğimi bilmem gerek.
If it doesn't have to do with the maps, then we don't have to look at it.
Haritalarla ilgisi yoksa, buna bakmak zorunda değiliz.
If polar bears are to survive, we will all have to play our part.
Eğer kutup ayıları hayatta kalacaksa hepimiz üzerimize düşeni yapacağız.
- JOHN CALAMBOKIDIS : - If humans are going to survive on this Earth and do so in harmony with other species, we're going to have to find a more sustainable way to live than we do, and a lot of that is going to have to involve lower levels of consumption.
Eğer insanlar bu Dünya'da yaşamaya devam edeceklerse ve diğer türlerle uyum içinde olacaklarsa şimdikinden daha sürdürülebilir bir yol bulmak zorundayız ve buna en başta daha az tüketim gerçekleştirmek dahil olmalı.
If in fact you did some things which we believe some things may have happened that you didn't want to tell us about, it's OK.
Eğer yapmış olduğun bir şeyler varsa ki biz bazı şeylerin yaşandığına inanıyoruz, Ve sen bunları bize söylemediysen, sorun değil.
So if the confession is ruled to be admissible, we would have to take a close look at any possible plea-bargaining with the state.
Eğer itiraf delil olarak kabul edilirse savcılıkla pazarlık yapabilmenin yollarını aramak durumunda kalacağız.
If we're gonna survive this, we have to look out for each other.
Eğer bu setten sağ çıkabilirsek, birbirimizi kollamamız gerekiyor.
We are willing to do hard things to advance his cause, and he's been saying since November, 2005, that someone must have planted his blood if it's in that car.
Davasını daha da ileriye götürmek için zor işler yapmaya kararlıyız ve kendisi 2005 Kasım ayından beri eğer o arabada onun kanı varsa birisinin yerleştirmiş olması gerektiğini söylüyor.
Because of the information he told us, if there was somebody else that lived out there on the Avery property that would've found out and may have also been involved, we were worried for his safety, that they would somehow get to him and maybe harm him.
Bize verdiği bilgiler nedeniyle, Avery arazisinde yaşayan ve bu işe karışan başka birisi bunu öğrenir diye güvenliğinden endişe ettik. Bir şekilde ona yaklaşıp belki zarar verir diye korktuk.
We'll have to leave you behind if you can't make it back.
Eğer geri gelmeyi başaramazsanız sizleri arkada bırakacağız.
I told you already, if we want to use the one-call technique, we have to make sure the signal call is 1 000 / 0 stable.
Söyledim zaten. Tek el tekniğini kullanmak istiyorsak sinyal gücünün 100 % sabit olduğundan emin olmalıyız.
If not, well, we'll have to keep on hurting you... in new and different ways, each more painful than the last... until you finally mutate.
Olmazsa, her seferinde bir öncekinden daha çok canını yakacak... yeni şeyler yapmaya devam edeceğiz... ta ki sen mutasyona uğrayana dek.
Just so you know if we did, I would have taken you to Ottolenghi.
Sadece bil diye söylüyorum, eğer buluşsaydık seni Ottolenghi'ye götürürdüm.
I have to say, as far as the home front goes, we can't let it look as if she'd rather have had the American.
Söylemek zorundayım ki ev cephesi giderse, Amerikalıyı tercih etmiş gibi görünmesine izin veremeyiz.
How are we supposed to have Trollstice if there's not enough Trolls?
Eğer yeteri kadar Trol yoksa, Trol Bayramı'nı nasıl kutlayabiliriz?
I dunno, we could play a little football when you get home tonight. / If it's still light out and I don't have any calls to make, we'll see.
- Hiç de bile, eve erken gelsen beraber futbol oynarız. - Hava kararmamışsa kimse de aramazsa bakarız.
'Cause we do not have to do this if you're not into it.
Çünkü istemiyorsan bunu yapmak zorunda değiliz.
If anyone was exploited possibly sexually in any way... we'll have to get the authorities involved.
Eğer biri herhangi bir şekilde cinsel olarak istismara uğramışsa... yetkililere haber vermemiz gerekecek.
If we continue down this road, Ray, I'm gonna have to sue you for breach of contract.
Eğer bu şekilde devam edeceksek Ray sözleşme ihlali yüzünden sizi dava etmek zorunda kalacağım.
Each week on Say Uncle, we find out if you have what it takes to take the pain and win cash and prizes, or will you say uncle and go home empty-handed, disappointing your family and crushing your dreams?
Her hafta Amca Desene'de, neler olduğunu göreceğiz... Acıyı çekip para ve ödüller mi kazanacaksın yoksa amca mı diyeceksin ve eve elin boş dönerek, aileni hayal kırıklığına uğratıp.. ... hayallerini mi ezeceksin?
First of all we have to decide if what you have to offer is worthwhile.
Öncelikle verdiğiniz bilginin zahmete değer bir şey olup olmadığına karar vermemiz lazım.
If we don't slow down, Captain, we might not have a... position to hold.
Kaptan, eğer yavaşlamazsak motorlar dayanamayacak.
Look, Mrs... if you're not a police woman then we don't have to answer anything.
- Bakın, bayan... eğer polis değilseniz hiç birşeyi cevaplamak zorunda değiliz.
If we get to an elevated position, we'd have a better vantage point.
Eğer onu yüksek bir yere koyarsak, güzel bir kontrol açısı elde edebiliriz.
If she's one of them, we have to take her out now.
Onlardan biriyse onu hemen ortadan kaldırmalıyız!
You know, if the Joneses seem a little bit more affectionate than we do, it's because they haven't had to mute their passions the way we have'cause the kids have been around.
Bizden daha sevecen görünmelerinin sebebi de... bizim gibi çocukları olmadığı için yıllardır tutkularını... bastırmak zorunda kalmamaları.
To have those back, even if only for a moment, well, it might not mean that much to you, but, by God, we are all eternally grateful to you.
Bir anlığına da olsa tekrar keyif alabilmek... Sizin için önemi olmayabilir ama size sonsuza dek minnettar kalacağız.
And if the Romans won't give it to us, we'll have to take it by force.
Onlar bize bunu vermezlerse, zorla almak zorunda oluruz.
You know, if anything goes wrong up there, we'd have to bring you home.
Biliyorsun, eğer orada ters giden bir şeyler olursa seni eve getirmek zorundayız.
Not if we don't have to.
Zorunda değilsek olmaz.
See, dad, I'm not gonna point any fingers here... But indirectly... We wouldn't have been on atvs if the girls hadn't forced us to.
Baba, hedef göstermek istemiyorum... ama dolaylı olarak... kızlar bizi zorlamasaydı ATV'ye binmezdik.
If we could have just a minute to discuss our findings.
Edindiğimiz bilgileri paylaşmak için sadece bir dakikaya ihtiyacaımız var.
We have 10 more proton scrubs to do before lunch if we want to stay on schedule!
Programa sadık kalmak istiyorsak ve öğle yemeğine yetişmek için 10 tane daha proton takmamız gerek!
So if you'll excuse us, we have a very big lead to follow and a case to crack.
İzin verirseniz, takip etmemiz gereken büyük bir ipucu ve çözmemiz gereken bir dosya var.
He has the power to wipe out the entire human race and If we believe there even a 1 % chance that he is our enemy, we have to take it as an absolute certainty.
Bütün insanlığı yok edecek güce sahip. Yüzde 1 ihtimal bile düşmanımız olma olasılığı varsa bunu büyük bir yüzdelik olarak ele almalıyız.
We believe that if the cave is properly cared for, the international experts we have invited to see the paintings will share our view that this discovery, in our province, is of enormous significance in the History of Mankind.
Biz, bu mağaranın çizimleri göstermek için davet edeceğimiz görüşlerimizi paylaşacağımız uluslararası uzmanlarca ilimizdeki bu keşfin dikkatlice incelenirse insanlık tarihinde muazzam bir önemi olacağına inanıyoruz.
If branches grow across our path, we just have to move the path.
Dallar, yolumuza doğru büyürse yolu değiştirmeliyiz.
But if you don't if they gave you a narcotic or an hallucinogen or anything else then we still have a chance to save half the world.
Fakat sende yoksa sana uyuşturucu ya da halüsinojen verdilerse hala dünyanın yarısını kurtarma şansımız var demektir.
If we go, if we do this, you have to promise me that we are just there to observe.
Gidip bunu yapacak olursak sadece gözlem yapacağımıza söz ver.
I do not know if you have to vote for a possible tenant... if we do not have the same conditions for it.
Olası bir kiracı için oy verme gerekliliği var mı, bilmiyorum... Aynı şartlara sahip olmamız gerekiyor.
If we wanted the house to be maintained... We have to determine who of you two stays, I believe... Or we go.
Evde huzur sağlamak istiyorsak ikinizden birinin gitmesine karar verelim ya da biz gidelim.
If anything stops us, we won't have enough time to get any part flown up from the south again.
Eğer bir şey bizi durdurursa güneyden tekrar.. uçup gitmemiz için yeterli zaman yok.
If we want to get to Recife today, we have no other choice.
Eğer bugün Recife'ye gitmek istiyorsak bundan başka seçeneğimiz yok.
I think we'll probably have a better chance of winning if I do the singing part and leave the dancing part to you.
Eğer dans kısmını sana bırakıp şarkı kısmını bana bırakırsak kazanma şansımız artar.
As much as I hate to admit it, if we're gonna win this one, some of us might have to lose it.
Ne kadar kabul etmek istemesem de, bunu kazanacaksak bazılarımız kaybetmeli.
if we don't 129
if we don't do something 25
if we don't do this 26
if we get caught 42
if we 74
if we hurry 53
if we can 50
if we die 31
if we did 47
if we work together 41
if we don't do something 25
if we don't do this 26
if we get caught 42
if we 74
if we hurry 53
if we can 50
if we die 31
if we did 47
if we work together 41
if we fail 39
if we lose 33
if we were 21
if we win 64
if we're being honest 21
if we can't 22
if we wait 32
if we do 72
if we stay here 41
if we go back 18
if we lose 33
if we were 21
if we win 64
if we're being honest 21
if we can't 22
if we wait 32
if we do 72
if we stay here 41
if we go back 18