Indistinct talking translate Turkish
50 parallel translation
[indistinct talking]
[Belli belirsiz konuşma]
Love it. - [indistinct talking]
Bayıldım.
[Indistinct talking] Hey!
Hey! İyi vakit geçiriyor musunuz?
( indistinct talking, laughter )
O bagajdeyken araba buraya bırakılmış olabilir. Arabaların gücünün yükseltilmesi tehlikeli bir oyun.
[Indistinct talking]
Teşekkürler bayım.
[Indistinct talking]
İşte orada. Liz!
( INDISTINCT TALKING ) Fuck.
Siktir.
( INDISTINCT TALKING ) But the only way I can do all this is by pretending to be a good soldier.
Ama bunu yapmamın tek yolu iyi bir asker rolü yapmak.
[Indistinct talking over P.A.] Well, see you maybe.
- Belki görüşürüz.
Okay. [clears throat ] [ indistinct talking over P.A.]
Tamam. - Dr. Katz.
- ( indistinct talking ) - Chekura done got that right.
Chekura doğru söyledi.
( INDISTINCT TALKING ) That earthquake caused a lot of damage.
- Deprem büyük yıkımlara sebep oldu.
[Indistinct talking]
- Açılması için stent gerekli. - Ne kadar vaktimiz var? Stent takılana kadar 90 dakika.
[Indistinct talking]
[Belirsiz konuşuyor]
( INDISTINCT TALKING ) The best way of filming tigers is actually to be on an elephant because tigers don't care about elephants.
Kaplanları kayda almanın en iyi yolu aslında bir filin üstünde olmak çünkü kaplanlar filleri önemsemez.
[Indistinct talking] The thing is, I may have come from a long line of corner-cutters, but we don't really cut corners where it counts.
Uzunca bir süre işin kolayına kaçmış olabilirdim ama önemli bir şey varken hiç kolayına kaçmadık.
- ( INDISTINCT TALKING ) - ( SARIYA ) His name is Mooks.
Adı Mooks.
[indistinct talking, shouting in distance ] [ laughs]
İşler beklediğimiz gibi gitmedi ve seni zor duruma soktu biliyorum. Ama senden rica ediyorum lütfen hıncını Marco'nun ilçesinden çıkarma.
- [Man On TVContinues, Indistinct] we're talking about a devoted actor...
Oynadığı hayvanları ve canavarları son derece önemseyen...
- [Talking, Indistinct ] - [ Shouting, Indistinct ] [ Herman] Hit the hole!
Hadi hadi!
- Where is your brother? - [Kids Talking, Indistinct]
- Erkek kardeşin nerede?
Have you forgotten who you're talking to? [INDISTINCT CHATTER ] [ MEWLS]
Kiminle konuştuğunu unuttun mu? Bruce?
[indistinct talking] "Something's going wrong"
* [Yanlış giden birşeyler var.] *
[indistinct talking] And it was fine.
Ve sorun değil.
[indistinct talking] I don't care how you - - how you put it.
Siz ne dersiniz umrumda değil ama
[Loud cheering ] [ indistinct talking] Everybody give a big hand...
Yüksek alkışlarınızla...
[indistinct talking]
- Selam.
[indistinct talking ] - Hi. [ Laughs ] - [ Laughs]
Selam.
[indistinct talking] Orny Adams...
Orny Adams...
[Conner, Man Talking, Indistinct]
[Conner, Adam belli belirsiz konuşur]
[indistinct talking in korean] let's go.
Haydi!
[elevator bell dings ] [ indistinct talking] Hey, hon.
Selam tatlım.
( Nick talking, indistinct ) He died.
O öldü.
I was just talking about my- - [indistinct mumbling]
Ben de tam şeyden bahsediyordum... Cheryl bizsiz başlamış!
[Indistinct talking] I tell you, what a lovely man.
Ne sevimli bir adam.
[Sighs ] [ Indistinct talking]
Lütfen herkes yerine geçsin.
Least you know where you are with a seam of coal. [Indistinct talking]
Yerlerinize.
[Indistinct talking]
Lütfen.
[Indistinct talking]
Bluebard'ın seti Bir ay sonra
[Indistinct talking]
Polis çağıracağım.
You know why you came here. ( Kenny continues talking, indistinct )
Cebine bak.
( Aidan and Josh talking, indistinct ) Kat's here, for the wedding!
Kat düğün için burada!
( Man talking, indistinct ) Oh my God!
Aman Tanrım!
( Indistinct talking ) ( Dog barking ) Russ : What do you want?
- Ne istiyorsunuz?
( muffled, indistinct talking ) I'm sorry, what?
Pardon ne dediniz?
[Indistinct talking] Jordi : Here we go.
Başlıyoruz.
[Indistinct talking]
Neredesin?
♪ ♪ [indistinct chatter] Oh, your former John Doe is conscious and talking to his family.
Kimliksiz adamın bilinci yerine geldi ve ailesiyle konuştu.
- [Anne talking, indistinct ] - [ children laugh and shout, faint]... a pod of dolphins swimming right in front of us.
Tam önümüzde bir yunus sürüsü yüzüyordu.
[indistinct muffled talking]
Her şey sona erdi.