English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ J ] / Jam

Jam translate Turkish

3,723 parallel translation
The VP of AR for Def Jam Records wants to meet with us.
Def Jam Prodüksüyon'un yapımcısı görüşmek istiyor bizimle.
Well, the Def Jam guy's only in town for one day.
Def jam bir günlüğüne burdaymış.
I brought you some orange jam.
Size portakal reçeli getirdim.
This is going to require a lot of late night, one-on-one jam sessions with me, and we're going to bounce ideas off of each other, you're going to have to take calls for me, any time, day or night.
Geç saatlere kadar kalmak benimle birebir bir şeyler üretmek gerekecek ve fikir alışverişi yapacağız telefonlarıma bakılacak her an, gündüz veya gece.
You wanna jam?
Eşlik etmek ister misin?
I'm making jam.
Reçel yapıyorum.
You are making jam.
Reçel yapıyorsun.
What, jam?
Reçel mi?
It's jam.
Reçel o.
Oh! I love jam!
Reçele bayılırım!
We were eating toast with pumpkin jam delicious.
Hep birlikte balkabağı reçeli yiyorduk. Çok lezzetliydi.
He has the Space Jam soundtrack.
Herifte Space Jam soundtrack'i var.
Would you like me to make you jam that pen in your eye?
O kalemi gözüne saplatmamı ister misin?
Come on, Nina. It's Pearl Jam.
- Yapma Nina, Pearl Jam diyoruz burada.
Women like Sylvia are the jam on their bread and butter.
Sylvia gibi kadınların tereyağlı ekmeğin üzerine sürecek, reçelleri vardır.
Hey, it's bad form to bail mid-jam.
Kalabalıktan kaçmak için kötü bir yöntem.
I did like Pearl Jam, um, in high school.
Ben Pearl Jam'i lisedeyken falan severdim.
- You guys, this is my jam.
Benim şarkım çalıyor.
Just put'em near the tires, and I'll jam it into reverse.
Tekerleklerin yanına koyuverin, ben ezer geçerim.
You add jam and it's delicious.
Reçel ekliyorsun ve çok lezzetli oluyor.
Lots of fruit jam, bread and cheese.
Karışık meyve reçeli, ekmek ve peynir.
You just mortgaged your daughter's future to get out of a little jam at work.
İşteki bir sorundan kurtulmak için kızının geleceğini ipotek ettirdin.
When I get out, I'll build a huge boat from... noodles and jam...
Buradan çıktığımda, kocaman bir tekne yapacağım.
Does it ever jam on you?
Hiç tutukluk yapıyor mu?
Hold onto your panties for this sick jam!
Şu muhteşem performans için kıyafetlerine tutun!
- Raspberry jam?
- Ahududu mu? - Ahududu reçeli. - Ahududu reçeli.
I ask for ketchup, instead of lingonberry jam for the meatballs.
Köfteye yaban mersini sosu yerine ketçap koyuyorum.
Thought I'd get a jump start on tomorrow, which is a jam-packed day, so I suggest you get your butt home and get some sleep.
Yarının işlerini şimdiden başlarım diye düşünmüştüm.. Ki yoğun bir gün olacak. Yani sana eve gidip uyumanı önermeliyim.
But if Toby wants to jam, I'm sorry, all bets are off.
Ama Toby birlikte çalmamızı isterse, işler değişir kusura bakma.
I mean, we could just jam too.
Yani, dogaçlama da takilabiliriz. - Toby.
Peanut jam butter...
Fıstık ezmesinin yanlarına fasulye dizmek adettendir.
We are gonna beat that record, so put this stupid train in... train-gear, and jam it! Rrgh!
O rekoru kıracağız, o yüzden şu aptal treni son hıza getir!
Hey, you want me to jam that thing where the sun don't shine?
Hey, güneşin olmadığı bir yerde sıkışmamı mı istiyorsun?
Bring'em back up because now the late-night work jam begins.
Tekrar çıkarın Çünkü şimdiii, mesai maratonu başlıyor.
Oh, no, no, no, one-night stands are, like, my jam.
Yok, tek gecelikler benim işim zaten.
I don't want jam!
Bal istemiyorum.
We were with Island Def Jam for a little over a year.
Bir yıldan fazla Island Def Jam'le çalıştık.
She had been on Island Def Jam.
Island Def Jam'le de.
Get something to jam it!
- Kapıyı sıkıştırmak için bir şey getir.
He was stuck in New York, talking to Pearl Jam.
New York'ta kalıp Pearl Jam ile konuştu.
Those girls from the farmers market... the ones that sell organic milk and eggs and jam.
- Bu kızlar çiftçi marketinden... onlar organik süt ve yumurta ve reçel satıyorlar.
If anyone can work their way out of a jam like this, it's you.
Böyle bir keşmekeşten sıyrılabilecek biri varsa, o da sensin.
I'm in a serious jam here.
Ciddi bir sorunum var.
Look, I'm in kind of a jam. I was wondering if you know of any place where they make some kind of papers.
Evrak ayarlayan bir yer biliyor musun diye soracaktım.
I'm stuck in a traffic jam!
- Trafikte sıkışıp kaldım!
My car is stuck in traffic jam, need to rush to airport immediately.
Arabam trafikte sıkıştı. Hemen havaalanına yetişmeliyim.
Ten jars of homemade jam.
Ev yapımı 10 kavanoz reçel.
Now we can't hurt people... But we can... hurt jam.
Artık insanlara zarar veremeyiz... ama reçellere... zarar verebiliriz.
From Pearl Jam?
- Pearl Jam'deki mi?
Jam. Raspberry.
Ahududu marmeladı değil, reçeli olacak.
Do you guys want to just jam?
- Sahnede biraz sıkışsak?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]