Live and learn translate Turkish
227 parallel translation
"Live and learn, Connie, my angel," I said.
"Yaşa ve öğren Connie, meleğim" dedim.
Live and learn, I always say.
Hep derim, yaşa ve öğren.
Live and learn.
Yaşa ve öğren.
Do a guy a favour. Well, live and learn.
Yaşa ve öğren güzelim.
LIVE AND LEARN, HUH? YEP, LIVE AND LEARN.
En kötü saatlerini yaşayan bir adam için güçlü bir şey istediğini söylemiştin.
You live and learn.
Yaşa ve öğren.
- You live and learn.
- Yaşa ve öğren.
Well, we live and learn.
Yaşayıp öğreniyoruz işte.
Live and learn, like I always say.
Yaşa ve gör, hep derim.
Well, live and learn.
Peki yaşa ve öğren.
Well, live and learn.
Yaşa ve öğren.
Live and learn.
Yaşadıkça öğreniyor insan.
- Well, live and learn.
- Eee, yaşa ve öğren.
You'll keep quiet next time. Live and learn.
Bir dahakine ağzından bir şey kaçırmamayı öğrenmiş oldun.
You live and learn.
Yaşa ve öğren. Tamam mı?
Yes, well, you live and learn.
Evet, yaşa ve öğren.
You're going to live here for six months... and learn to speak beautifully like a lady in a florist shop.
Altı ay boyunca burada yaşayacaksın... ve çiçekçi dükkanındaki hanımefendi gibi konuşmayı öğreneceksin.
See how they live, learn how they work... and above all, learn how they play.
Halkın nasıl yaşadığını görün, nasıl çalıştıklarını öğrenin... ve herşeyden önemlisi, onların nasıl vakit geçirdiklerini öğrenin.
I have learn how to live, how to be in the world and of the world... - and not just to stand aside and watch.
Gereğince yaşamasını..... bu dünyanın bir parçası olarak yaşamayı..... kenarda durup izlememeyi öğrendim.
And you've got to learn to live with it, dear.
Artık bununla yaşamayı öğrenmelisin tatlım.
Couldn't you learn to live with us and help us live with you?
Bizimle yaşamayı öğrenip, Sizinle yaşayabilmemiz için bize yardım edemez misiniz?
Yes, I'm afraid it is, general, but maybe if we recognize it and admit it to ourselves, we might learn to live with each other.
Evet, korkarım ki öyle, General. Ama, eğer bunu tanımlarsak ve kendimize itiraf edersek, başkalarıyla beraber yaşamayı öğrenebiliriz.
'Sean,'he said,'you'd best learn...'that you live your life in your heart...'and you've got to be most careful what you put into your heart.
"Sean, bilmen gereken en önemli şey... " hayatı kalbinde yaşadığındır. " Bu yüzden kalbinin içine koyduğun şeylere çok dikkat etmelisin.
If you want to live and forget Bee, you must learn.
Yaşayıp, Bee'yi unutmak istiyorsan öğrenmen lazım.
And when you live with wolves, you learn to howl.
Ve siz kurtlarla yaşadığın zaman, ulumayı öğrenirsiniz.
I went to live with my mother, and I had to learn to relate to one particular person.
Annemle yaşamaya başladım ve tek bir insana bağlanmayı öğrendim.
That occasionally civilizations learn to live with high technology and survive for geological or stellar evolutionary time scales.
Bazı uygarlıkların yüksek teknoloji ile yaşamayı öğrendiğini ve jeolojik veya yıldızsal evrim dönemlerinde hayatta kaldığını düşünelim.
Revive the Giant Warrior, defy both great powers, and learn to live with that thing.
O da Tanrı Askeri'ni diriltmek! Tüm saldırılara karşı koyun ve bu şey ile yaşayın.
The life we learn with and the life we live with after that.
Bize bir şeyler öğreten hayat ve ondan sonra yaşadığımız.
We must live together and we must learn to play together and be what we must be!
Birlikte yaşamaya birlikte oynamaya ve ne olmamız gerekiyorsa onu öğrenmeye mecburuz!
But we live and we learn and we move on...
Ama yaşadıkça öğreniriz ve yolumuza devam ederiz...
He decided the best way to learn was to go through the process, to be born, to live as one of us and, in that way, to understand us.
Öğrenmenin en iyi yolunun, doğmak ve bizim gibi yaşamak olduğuna karar verdi. Böylece, bizi anlayabilecekti.
Tastes good, but doesn't work, and we have to learn to live with it.
Tadı güzel ama işe yaramıyor. Bununla yaşamayı öğrenmek zorundayız.
you have to learn that there's a little Homer Simpson in all of us, and I'm going to have to live without your respect and awe.
şunu öğrenmelisiniz ki hepimizin içinde bir küçük Homer Simpson vardır, ve ben sizin saygınız ve korkunuzdan mahrum kalarak yaşamak zorundayım.
Tonight, you'll learn to be an animal to live like an animal and to die like one.
Bu gece bir hayvan olmayı... hayvan gibi yaşayıp ölmeyi öğreneceksiniz.
Russia can learn democracy here because they've never known it, and the West will see how freedom and socialism can live under one roof.
Rusya burada demokrasiyi öğrenebilir keza hiç bilmedikleri bir konu ve Batı da özgürlük ve sosyalizmin nasıl tek bir çatı altında durabildiğini görebilir.
You and I could learn to live with that disability, but not Worf.
Sen ve ben bu maluliyetle yaşamayı öğrenebiliriz, ama Worf öğrenemez.
If you and me are gonna learn to live together we gotta have some respect!
Eğer hep beraber yaşayacaksak birbirimize biraz olsun saygı duymamız gerekir.
She told me about all the travelling she'd done and how she discovered ways to expand her mind and learn how to live in harmony, which must be out west somewhere,'cause she made it all the way to California.
Bana yaptığı yolculukları anlattı ve zihnini genişletmenin yollarını nasıI keşfettiğini ve galiba buranın batısında olan ahenk içinde yaşamayı öğrenişini, çünkü California'ya kadar gelebilmişti.
You have to learn restraint. Learn how to live peacefully among other races regardless of how you may feel. Learn to contain your feelings of aggression and violence.
Kendini dizginlemeyi, ne hissedersen hisset,... diğer ırklar arasında mutlak suretle barışçıl bir şekilde nasıl yaşayabileceğini öğrenmelisin.
Well, Ensign, unfortunately, pregnancy causes its fair share of discomforts and you'll have to learn to live with them.
Peki ala Teğmen, aslında hamilelilik çok rahatsızlık veren bir şeydir, ve sizde bununla beraber yaşamayı öğrenmek zorundasınız.
But since you do exist... and I'm gonna be the head of the household... you're gonna learn to live by my rules.
Ama sen var olduğuna ve ben de aile reisi olduğuma göre benim kurallarımla yaşamayı öğreneceksin.
If you learn these moves, you'll enjoy countless pleasures and live a long life.
Eğer bunu öğrenirseniz, büyük bir zevkin yanı sıra sağlıklı yaşarsınız.
It's taken me 14 years to learn to live without you... and I don't believe that here in this place you can ever be mine.
Sensiz yaşamayı öğrenmem 14 yılımı aldı ve burada, bu yerde asla benim olamayacağını düşünüyorum.
We have to learn to love and to live.
Sevmeyi ve yaşamayı öğrenmeliyiz
You don't live with your brother and not learn a thing or two about divas.
Ağabeyinizle beş yıl yaşayın da divalar hakkında bir iki şey öğrenmeyin.
Point is if you're going to get through this life and have windows, you will learn to live by the rules
Konu şu ki, o binada yaşayıp pencerelerinizi almak istiyorsanız, kurallara uymayı öğreneceksiniz.
But get this clear, I'll go to the mansion, I'll learn music I'll live in India, and I'll call mother here from Italy.
Sen bunları, sırf ben müziği öğrenmek için... Hindistan'a geldim diye mi yapıyorsun? İtalya'daki annemi de arayacağım.
I came to the woods because I wished to live deliberately, and see if I could not learn what it had to teach, and not, when I came to die, discover that I had not lived.
Rüyada olduğum sürece altıma işesem de bişe olmaz. Naomi, bahsettiğin her ne ise sana yardımcı olmaktan mutlu oluruz.
things aren't so clear. Your wisdom and your aphorisms... "Once you learn how to die, you learn how to live."
Bilgeliğin, güzel fikirlerin, ölmeyi bilirsen yaşamayı bilirsin gibi ya bunu öğrenememişsem?
We must all learn to live together... the living and the dead.
Hepimiz birarada yaşamayı öğrenmeliyiz. yaşayanlar ve ölüler.