Lovely girl translate Turkish
494 parallel translation
Aw, you're such a lovely girl, Rebecca.
Sen çok tatlı bir kızsın Rebecca.
And a lovely girl.
Ve çok tatlı bir kız.
He was to have been married today to that lovely girl Elizabeth.
Bugün o sevimli kız Elizabeth ile evlenecekti.
She's a lovely girl, Gypo, a lovely girl.
Katie güzel bir kız, Gypo, çok güzel bir kız.
She's a lovely girl.
Çok şirin bir kız.
That lovely girl, your granddaughter, do you know what she is?
Şu güzel torunun. O ne biliyor musun?
She's a lovely girl. Perfectly lovely.
Cidden çok hoş bir kız.
She has grown into such a lovely girl.
Kocaman, tatlı bir genç kız oldu.
You're a lovely girl.
Güzel bir kızsın.
Not much older than you are and already a corporation lawyer... engaged to a lovely girl of a well-known family.
Senden fazla büyük olmamasına karşın şirket avukatlığı yapıyor ve tanınmış bir aileden dünyalar tatlısı bir kızla nişanlandı.
Lovely girl. Sweet girl. But not my fiancee.
Hoş kız, güzel kız ama nişanlım değil.
He says she's a lovely girl.
Çok sevimli bir kız diyor.
You're a lovely girl.
Evet, güzel bir kızsın.
A lovely girl of 16.
16 yaşında sevimli bir kız.
A lovely girl, with a strange spiritual beauty, and a gentle kind of sadness that always troubled her.
Çok tatlı bir kızdı. Garip, ruhani bir dünyası vardı. Üzerinden hiç eksik olmayan hüzünlü bir hali vardı hep.
A lovely girl stood in their place.
Yerini çok güzel bir kız almış.
- Elizabeth is a lovely girl.
- Elizabeth tatlı bir kız.
How do you say, my brother has a lovely girl?
"Kardeşimin çok sevimli bir kız arkadaşı var" nasıl denir?
And his extra lovely girl.
Ve onun olağanüstü sevgilisi.
She is a lovely girl.
Çok güzel bir kız.
She's such a lovely girl.
O hoş bir kız.
She's a lovely girl, Eldon.
Hoş bir kız, Eldon.
A week on the way down, met a lovely girl.
Bir hafta kadar kalmıştım.
She is a lovely girl.
O tatlı bir kız.
You lovely girl, miss.
- Çok tatlı birisiniz bayan.
She's a very lovely girl.
Çok şirin bir kız.
Lady Margaret, lovely girl.
Leydi Margaret, güzel kız.
She's a lovely girl, isn't she, Judge?
Çok güzel bir kız, değil mi? Sence de çok güzel, değil mi?
It's kind of noisy, but he told me you are a very lovely girl, Betty.
Burası biraz gürültülü. Senin çok hoş bir kız olduğunu söyledi, Betty.
I left the hotel at 11 : 00 this morning... a young and lovely girl.
Otelden bu sabah 11'de... genç ve güzel bir kız gibi ayrıldım.
18 years ago, I left a girl so like your lovely wife
18 yıl önce bir kızı bıraktım... - tıpkı eşin gibi, öyle güzeldi ki - ve savaşa gittim.
- A lovely little girl.
- Küçük güzel bir kızdı.
- Only now she's a lovely big girl.
- Artık kocaman güzel bir kız.
You're a very lovely little girl, Cosette.
Çok tatlı bir kızsın Cosette.
Just a lovely, average girl.
Sadece hoş ve orta seviye bir kız.
A sweet and lovely young girl.
Hoş ve tatlı bir kızdı.
That girl has a really lovely figure... if she knew how to walk.
Bu kızın endamı çok güzel keşke yürümesini de bilseydi!
Lovely little girl you have here.
Çok tatlı bir küçük kızınız var.
- Lovely young girl, isn't she?
- Hoş kız değil mi?
One day, when I'm old, I want some lovely young girl to say to me... "Tell me, where in your long life, Mr. Craster, were you most happy?"
Bir gün, yaşlandığımda güzel ve genç bir kızın bana "Uzun yaşamın boyunca en mutlu olduğun an neredeydi?" diye sormasını istiyorum.
- It was about a lovely, young girl -
- Sevimli genç bir kız hakkındaydı...
You didn't know Norma Desmond as a lovely little girl of 17... with more courage and wit and heart... than ever came together in one youngster.
Norma Desmond 1 7 yaşında genç bir kızken, günümüz gençlerinden çok daha yürekli, akıllı ve iyimserdi.
Beautiful girl You're a lovely picture
# Güzel kız Sen sevimli bir resimsin #
Or to such a lovely girl.
Evli olduğunu bilmiyordum.
She's a lovely, sensitive, marvelous girl, one that any parent should be proud of. And yet, no one pays the slightest bit of attention to her.
O harika bir kız, bir ailesi olsaydı onunla gurur duyardı, ama kimse ona hiç ilgi göstermiyor.
Youre gonna let this lovely little girl walk in with that kind of introduction, are you?
Bu güzel küçük kızın, bu tür bir giriş yapmasına izin mi vereceksin?
I'd always wanted a little girl... and you were everything lovely a little girl could possibly be for her dad.
Hep bir kızım olsun istemiştim ve sen mükemmel bir evlat oldun.
lovely girl.
Harika bir kız.
We can't spoil such a lovely day by worrying about that girl.
O kız için üzülerek günümüz zehir olmasın.
You mean you'd consider leaving that lovely little girl?
Küçük tatlı kızı bırakacağını mı kasdediyorsun?
I noticed when you was checking in you had a lovely little girl with you. She was really lovely.
Otele kaydınızı yaptırırken gördüm, çok sevimli küçük bir kızınız var.
girl 5298
girls 4202
girlfriend 1187
girly 48
girls' night out 16
girlie 124
girl power 27
girls' night 20
girlfriends 145
girl talk 30
girls 4202
girlfriend 1187
girly 48
girls' night out 16
girlie 124
girl power 27
girls' night 20
girlfriends 145
girl talk 30