English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ M ] / Mai

Mai translate Turkish

977 parallel translation
Black mai for the eyes... red powder for beauty spots gracing the forehead... tiny bottles of perfumed oils andjasmine.
Gözler için siyah sürme... alnı süsleyen güzellik benekleri için kırmızı toz... küçük, şirin şişelerde parfümler ve yasemin çiçeği...
Fetch me a mai tai, Ping Pong.
Bana bir mai tai hazırla Ping Pong.
Do be careful, Daddy. Those mai tais can be mighty powerful.
Dikkatli ol Baba. o mai tai'ler adamı çarpabilir.
A mai tai.
Mai tai.
- Lonnie, three mai tais.
- Lonnie, üç mai tai.
- Hello, Mai Ling.
- Merhaba, Mai Ling.
Hello, Mai Ling.
Merhaba Mai Ling.
Mai, please cover for me The foremen know about the project
Mai, lütfen yerime bak ustabaşı herşeyi biliyor
You know, uh, I can mix a Mai Tai... a Margarita, an Alexander, a Grasshopper.
Biliyorsun, ben Mai Tai... Margarita, Alexander, Grasshopper... hazırlayabilirim.
Va fi mai bine. Ia-o de la început.
Yeni baştan alıyoruz.
Vom mai cânta un cântec si gata.
Bir şarkı daha söylüyoruz, sonra bitiyor.
Erau mai mult decât atât.
Bundan fazlası vardı.
Erau mai mult decât prieteni.
Hayır. Onlar arkadaştan fazlasıydı.
Cred cã erau niste persoane care au avut cea mai mare influentã asupra muzicii unei întregi generatii.
Onların müzik dalında bütün bir nesil üzerinde büyük etkileri olan kişiler olduklarını düşünüyorum.
Vroiam sã fie mai mult decât un concert.
Bunun bir konserden fazlası olmasını istedik.
Câtiva ani mai târziu, am aflat cã era clubul lui Jack Ruby. ( N.T. :
Ve birkaç yıl sonra oranın Jack Ruby'nin Kulübü olduğunu öğrendik.
A spus : "N-o sã câstigi cine stie ce, dar vei avea mai multe femei ca Sinatra."
O da bana : "Fazla para kazanmazsın ama Sinatra'dan daha ünlü olursun." dedi.
În special pentru cã nu mai aveam nici un ban.
Aslında sıkıntılı olmasının en önemli nedeni, hiç paramızın kalmamasıydı.
La un moment dat, nu mai aveam nici bani pentru mâncare.
Yiyecek paramız bile yoktu.
Am mers la supermarket si câtiva dintre noi au vrut sã cumpere pâine pentru cã era cel mai ieftin lucru pe care-l puteai cumpãra.
Süpermarkete giderdik. Aramızdan bir kaç kişi biraz ekmek alırdı. Çünkü ekmek alabileceğiniz en ucuz şeydi.
Lumea fugea mai degrabã de asta.
Ama kimse bu isimleri kabul etmiyordu.
Oh, nu mai e ce era!
Eski günlerdeki gibi değil!
Asa cã a trebuit sã-i facem mai multe vizite pentru a ne afla în interiorul lui.
Oraya alışmak için birkaç kez dışarı çıkmamız gerekti.
Mai întâi te duci si primesti un picior în fund si o stergi de-acolo.
İlkinde içeri girersiniz ama tekmeyi yer ve dışarı çıkarsınız.
ai am întâlnit câtiva din cei mai mari compozitori din toate timpurile.
Ve orada dünyanın en iyi şarkı sözü yazarlarıyla tanıştık.
Dar mai apoi, acesti oameni... ai au venit anil'60... cu ale lor revolutii, rãzboaie si asasinate, si cu întreaga lor stare de spirit, complet schimbatã.
Ama sonra, bu insanlar ve işte 60'lar geliyor. Değişim ve devrimle, savaşla ve suikastlerle aklın yarattığı bütün o diğer şeylerle birlikte geldi.
Mereu pãream a avea un mai mare randament când nu aveam prea multã companie prin preajmã.
Etrafımızda fazla kişi yokken daha önümüzde yapılacak bir sürü işimizin olduğunu görürdük.
Eram mai productivi.
Daha üretken olmalıydık.
Odatã am fost acolo, nu mai stiu pentru ce, si am hotãrât sã mergem sã vizitãm una din legendele acelui oras,
Bir keresinde oraya gitmiştik ve bir şekilde o kasabanın efsanevi isimlerinden birini bulmaya karar verdik.
Dupã mine, e cel mai mare cântãret la muzicuta diatonicã e ca o muzicutã,... cântãret de blues la muzicutã, un blues cântat cum niciodatã n-am mai auzit.
Bana göre, en iyi harp sanatçılarından biriydi. Alet armonikaya benziyordu. Blues armonikası gibi.
ai ne îmbãtasem atât de tare încât nu mai stiam unde ne aflãm.
Ve biz de sarhoş olup nerede olduğumuzu çıkarmaya çalışırdık.
ai continua sã scuipe în cazan cântând, si era din ce în ce mai beat.
O tükürüp çalmaya ve biz de sarhoş olmaya devam ettik.
Câteva luni mai târziu am primit o scrisoare de la impresarul sãu, sau cine o fi fost, anuntându-ne decesul lui.
Birkaç ay sonra, menajerinden ya da her kimse, birinden bir mektup aldık. Onun öldüğünü söylüyordu.
Aproape de Memphis, tinutul bumbacului, al orezului, cel mai interesant lucru este, probabil, muzica.
Pamuk ve pirinç memleketi Memphis'in yakınlarındaki bölgede, sanırım en ilginç şey müzikti.
Ce mai bãrbat!
İşte adam gibi adam!
E chiar mai ceva ca ãsta.
Belki daha da iyi.
Garth ( Hudson ) a fost unul dintre cei mai buni cântãreti din câti am cunoscut.
Garth şimdiye kadar tanıdığımız en olağanüstü müzisyendi.
Putea cânta mai bine decât oricine.
Şimdiye kadar dinlediğimiz herkesten daha iyi çalıyordu.
Dar, în realitate, cei mai mari apostoli de pe Strada 52 si de pe strãzile din New York erau muzicienii.
Ama aslında 52. Cadde'deki harika rahipler ve New York City'deki en iyi müzisyenler de onlar en iyi şifacılardı.
Mai întâi era partea de început a spectacolului.
Şovu başlatmaları gerekiyordu, öyle değil mi?
Cântecele vor fi fost putin mai "dulci" si glumele, putin mai amuzante.
Şarkılar biraz daha ilginçleşmeye ve şakalar da daha komikleşmeye başlardı.
ai cele mai drãgute dansatoare s-ar fi lãsat jos si s-ar fi zgâltâit de câteva ori.
Ve en güzel dansçının da birkaç kez eğilip gerçekten sallaması gerekirdi.
GERMAN REICHS-MAI L
ALMANYA DEVLETİ POSTASI
Mai Tai, Cliff!
Mai Tai, Cliff!
Mai Tai, Cliffie!
Kravatımı, kravatımı Cliffie!
- Make.
Mai...
[Coughs] May cans.
Mai... Kalı.
Ja... mai... cans.
Ja... mai... kalı.
It took me five days between my syncopations to figure out that you set up that poor girl, Nina.
Beş günüme maI oldu. Ninameselesini çözmek.
E mai marele tuturor.
Hiç böyle bir şey duymamıştım. En büyük babaydı.
Anybody want a Mai Tai?
Mai Tai isteyen var mı?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]