Meet you there translate Turkish
3,079 parallel translation
If you'd just like to take the elevator up to the sixth floor, somebody will meet you there. Thank you.
Asansöre binip altıncı kata çıktığınızda orada sizi biri karşılayacak.
I'll meet you there.
Seninle orada buluşuruz.
I'll meet you there.
Orada buluşuruz.
- Okay, I'll meet you there.
- Tamam, ortada buluşuruz.
Um, I'll meet you there, okay?
Orada görüşürüz, olur mu?
We'll meet you there.
Seninle orada buluşuruz.
We'll meet you there.
Orada buluşuruz.
I'll meet you there.
- Orada buluşuruz.
You want me to call your mom, have her meet you there?
Anneni aramamı ister misin, seninle orada buluşsun?
Go to Hang Chew's, get a drink, and I'll meet you there.
Sen Hang Chew'a git, bir şeyler iç, yanına gelirim ben.
So, I have this job interview and I'm gonna meet you there at 1 : 00.
İş görüşmesine gitmem gerekiyor seninle 1'de buluşacağız.
Everyone is waiting to meet you there.
Oradaki herkes seninle tanışmak istiyor.
Me and Bobby will meet you there.
Bobby ile ben de oraya geleceğiz.
Oh, I'll meet you there.
Sizinle orada buluşuruz.
All right, I'll meet you there.
Tamam orada buluşuruz.
I'll meet up with you there.
Orada seninle buluşacağız.
Perhaps you could meet some members there.
Belki siz de orada üyelerle tanışabilirsiniz.
You're never gonna meet the one there, anyway.
Hayatının kadınıyla orada tanışacak değilsin zaten.
I'll meet you down there.
Sizinle orada buluşuruz.
There's someone I'd like you to meet.
Seni tanıştırmak istediğim biri var.
- Yep, I'll meet you guys there.
Evet, sizinle orada buluşuruz.
You know what? I'll meet you down there.
Baksana, senle aşağıda buluşuruz.
He'll be down there to meet you when you get there... with all the toys that I can send.
Oraya vardığınız zaman sizi karşılayacak. Yanında da gönderebildiğim ne varsa olacak.
You can meet girls there.
Seni düğüne götüreyim biraz kızlara bak.
There's some people I'd like you to meet.
Tanışmanı istediğim birileri var.
You get him and his bottom bitch to meet us there.
Söyle ona, öbür karıyla birlikte bizimle orada buluşsun.
There's someone that you need to meet.
Tanışman gereken biri var.
And I paged your regular OB. They'll meet you over there. - Ready?
Ben de jinekoloğunla haberleşip onunla hastanede buluşacağım.
Maggie and I are going to get some drinks and we'll meet you out there.
Maggie ve ben içki almaya gidiyoruz. Sizinle orada buluşuruz.
I will meet you there.
Orada buluşuruz.
My recommendation, Mr. President, is that either you or an emissary from this administration meet with Hakam in Oman and release the hostages there.
Benim önerim ise Başkanım ya siz ya da ekibinizden bir temsilci Hakam ile Umman'da buluşsun ve rehineleri orada serbest bıraksın.
There might be something on here that will help us figure out where Maya wanted you to meet her.
Maya'nın seninle nerede buluşmak istediğini öğrenmemizi sağlayacak bir şey burada olabilir.
Your crew can meet you there.
Adamlarınla orada buluşabilirsin.
Now you please tell me where am I to get their samples from but since there is a demand we would have to meet it
Ben bu örnekleri nereden bulayım, söyle Biz bu talepleri karşılamak zorundayız.
There is one more child and I want you to meet with him.
Bir çocuk daha var Onunla görüşmeni istiyorum.
I-I-I went to the end of the line to meet the train, surprise you, and they said somebody was hurt, there was trouble, so I-I drove beside the tracks until I found you.
Treni karşılamak için sıranın en arkasına geçtim, seni şaşırtayım diye. Sonra birinin yaralandığını söylediler, bende seni bulmak için hattın sonuna kadar yürüdüm.
Did the two of you meet there?
İkiniz orada mı buluştunuz?
All right, well, how about this? Let's meet up at 3 : 00. I'll take you out there.
Peki buna ne dersin saat üçte buluşalım.
Hey, so there's a couple more people I want you to meet.
Hey, tanışmanı istediğim birkaç kişi daha var.
Then, when it first starts to snow, at the vacant house near where you live, let's meet there.
O zaman, ilk kar yağmaya başladığında, yaşadığın yere yakın olan boş evde, Orada buluşalım.
I'll meet you guys there.
Sizinle orada görüşürüz.
So I'll just meet you guys there.
Bu yüzden sizinle orada buluşacağız.
I have a doctor appointment, so I'll just meet you guys there.
Doktor randevum var, bu yüzden sizinle orada buluşuruz.
Okay, meaning you'll meet us there.
Tamam, bu orada buluşuyoruz anlamına geliyor.
Now there's some people here I want you to meet, all right?
Burada tanışmanı istediğim bazı insanlar var, tamam mı?
There's my guy. I want you to meet my ball girls.
Seni kızlarla tanıştırayım.
Giles, you meet her there.
Giles, sende onunla git.
He wanted to meet you both, but there were too many people out looking for him, so he went back to Dobbs'.
Sizinle buluşacaktı ama onu arayan çok fazla insan vardı... -... o yüzden o da Dobbs'a gitti.
Okay, you go to the altar, and I'll meet you up there.
Tamam, sen altara git, orada buluşuruz.
At least if you're getting married, there's a reason for them to meet.
Evleneceksek, ailelerimizin tanışması için bir sebep olmuş olur en azından.
One day, she chanced to meet a Montreal producer in Toronto and mentions that she's going to Montreal in a couple of days, and the producer says, " While you're there,
Bir gün, Toronto'da Montreal'deki yapımcılardan biriyle karşılaştı. Ona birkaç günlüğüne Montreal'e gideceğini söyledi. Yapımcı da ona, "Madem gideceksin..."
you there 773
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing to it 48
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing to it 48