Met translate Turkish
57,804 parallel translation
We met earlier in biology class, and she's the new girl.
Biyoloji dersinde tanıştık ve kendisi yeni kız.
Well, actually we met right around here.
Şey... Aslında buralarda tanıştık.
Actually, I haven't met them yet.
Aslında onlarla henüz tanışmadım.
It was too late the moment I met him.
Onunla tanıştığım an çok geç olmuştu bile.
I never met the zombie who did it, but one day I will, and he'll have to learn that there's a price to pay for zombie-on-zombie crime.
Bunu yapan zombiyi tanımıyorum ama bir gün tanıyacağım ve zombiler arası suç işlemenin bedelini ödemek zorunda kalacak.
Hey, what happened to that sweet girl that I met at Transitions?
Hey, Transitions'ta tanıştığım şu tatlı kıza ne oldu?
- We've met.
- Tanıştık.
Someone in the prison he hasn't met, but gives him gum in exchange for errands.
Hapishanede tanımadığı biri ama ayak işlerini yapması karşılığında sakız veriyor.
You just met me.
Daha yeni tanıştık.
Craziest horse I've ever met.
Tanıştığım en deli beygir.
A father he's never met.
Hiç tanışmadığı babasını.
The first- - first time I ever really known your name, even though I feel like... I feel like we've been brothers since we met, you know?
İlk defa... adını ilk defa biliyor olsam da tanıştığımızdan beri kardeşmişiz gibi hissediyorum, anlıyor musun?
I can't look my son in the eye and tell him that I let his father die, a father he's never met.
Oğlumun gözlerinin içine bakıp da babanı kurtarma şansım varken onu ölüme terk ettim diyemem. Hiç tanışmadığı babasını.
It reminds me of when we first met.
Tanıştığımız anı hatırlatıyor bana.
I didn't know he was a cop when I met him, okay?
Tanıştığımızda, polis olduğunu bilmiyordum. Tamam mı?
Um, well, I... we just met recently.
Geçenlerde tanıştık. Kafede.
I see you've met Jeremy.
Jeremy ile tanışmışsın.
You met her.
Siz de tanıştınız.
We met in first grade. Miss Hiddleston's art class.
Bayan Hiddleston'ın sanat dersiydi.
Probably met a few who abused their power.
Galiba bazıları yetkilerini kötüye kullanmışlar.
When I met your daughter, and heard that you were alive, I knew there was hope.
Kızınla tanışıp senin yaşadığını duyunca umutlandım.
- So you met Cleophas?
- Cleophas ile tanıştın mı?
I hear you've met my daughter, Clarissa?
Kızım Clarissa ile tanışmışsın.
I met a certain warlock... Who cared enough about a lost vampire to help him regain his faith.
Özel bir büyücüyle tanıştım, inancımı yeniden kazanmamı sağlayacak kadar beni önemsedi.
Uh, we haven't met.
Tanışmadık.
Clearly, you never met my father.
Benim babamla hiç tanışmadığın belli.
I know that you've had a connection with every Wells that we've met, but...
Tanıştığımız her Wells'le aranda bir bağ olduğunu biliyorum ama...
Whoa. Homegirl clearly never met a trashcan.
Hatunun çöp kutusundan haberi olmadığı kesin.
We met at Gus'party.
Gus'ın partisinde tanışmıştık.
We've met.
Tanıştık.
I mean, compared to all the other guys he's met.
Tanıştığı diğer adamlardan sonra seni sever.
I think I, uh, met him last year at the, uh, Gus Convention.
Galiba geçen yıl Gus toplantısında tanıştık.
Oh, you haven't met Drew.
Sen Drew ile tanışmamıştın.
So you went to meet this man that you met on an app at his apartment?
Yani sen, yeni bir uygulamadan tanıştığın bu adamala dairesinde buluşmaya mı gittin?
Would you let met get a word in edgewise, please?
- Deniyorum. Bir laf etmeme izin verir misin lütfen?
The son of a bitch's father went dark after he met with the pointy head of an arrow 4 years ago, and mommy went off the grid.
Annesi de aynı şekilde.
Uh, this afternoon, councilwoman Pollard and I met with the city council to pass the Star City Firearms Freedom Act, a policy that respects our freedom...
Bugün öğlen saatlerinde Meclis Üyesi Pollard ile birlikte belediye meclisinde Star City Ateşli Silahlar Özgürlüğü Yasasını yürürlüğe sokma konusunda anlaştık.
It was taught to me by a woman that I met in Russia.
Rusya'da tanıştığım bir kadından öğrenmiştim.
I met a woman.
Bir kadınla tanıştım.
You remember first time we met on the Amazo?
Amazo'da ilk tanıştığımız zamanı hatırlıyor musun?
You've met me, right, and how come your toy balls can't float down there and do this for us?
Beni tanıyorsun, değil mi? Ayrıca oyuncak topların nasıl buraya gelip bu işi bizim yerimize yapamıyor?
You've met him. You know why.
Onu tanıyorsun, nedenini biliyorsun.
Hoss, you met her foster mom, right?
Patron, üvey annesiyle tanışmıştın, değil mi?
Do you know, I just... I met his son this morning?
Bu sabah oğluyla konuştum biliyor musun?
I honestly have no recollection of ever having met this man.
Gerçekten de bu adamla tanıştığımı hiç hatırlamıyorum.
.. because..... many years before I met you... .. and at a very low point in my life... .. I'd had sex with him...
.. çünkü seninle tanışmamızdan yıllar evvel hayatımın düşkün bir döneminde onunla para karşılığı yattım.
- I never met - - I never saw any - -
- Başka kimseyi ne gördüm, ne tanıştım.
And then Colin Osborne, the only person so far that we've conclusively proved actually met David Walker.
Ayrıca şu ana kadar David Walker'ı tanıdığını kesin olarak ispatladığımız tek kişi ; Colin Osborne.
When we first met, you mentioned that David did some voluntary work.
İlk karşılaştığımızda David'in bazı gönüllü işler yaptığından bahsetmiştin.
The day I met you.
- Seninle tanıştığım günden.
Have you met me?
Sanki beni tanımıyorsun.
mets 20
metric 18
metz 18
metin 18
metaphor 19
mette 42
meters per second 33
meters out 21
meters away 20
metaphorically 59
metric 18
metz 18
metin 18
metaphor 19
mette 42
meters per second 33
meters out 21
meters away 20
metaphorically 59