English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ N ] / Nothing there

Nothing there translate Turkish

38,167 parallel translation
There's nothing. Right?
Kimse yok, değil mi?
There's nothing more upstairs, right?
Yukarıda başka kimse yok, değil mi?
There's nothing, but just check on Abu Mahmoud.
Yok ama Abu Mahmoud var mı diye bak.
There is nothing more.
Başka bir şey yok.
There's nothing you can do.
Yapabileceğin bir şey yok.
I mean, no DNA, no fingerprints, and even if there were, there's nothing to compare it to.
Yani, DNA kalıntısı, parmak izi yok ; olsa bile, karşılaştırabileceğimiz bir şey yok.
There's nothing unusual about that.
Bunda tuhaf bir şey yok.
There is nothing I want more in this world than to find her killer.
Dünyada onun katilini bulmaktan daha çok istediğim hiçbir şey yok.
Well, for starters, there's nothing wrong with keeping our toothbrushes in the same holder.
Tamam. Başlangıç olarak diş fırçalarımızı aynı kaba koymanın yanlış bir yanı yok.
There's nothing wrong with over here.
Burada olmasında bir sorun yok.
Guys, come on! There's nothing to fear but fear itself!
Arkadaşlar, korkunun kendisinden korkmamızdan başka bir değil bu!
I-I'm not seeing much of anything, just a small congenital AVM, nothing to do there.
Önemli bir şey görünmüyor. Doğuştan gelen küçük bir AVM'den başka bir şey yok.
Owen, there's nothing to talk about.
Konuşacak bir şey yok Owen.
There's nothing.
Hiçbir şey yok.
There's nothing broadcasting except number stations and ghosts.
Hayaletler ve İstihbarat örgütleri dışında yayın yapan kimse yok.
There's nothing left for you to say.
Söyleyeceğin hiçbir şey kalmadı.
There was nothing you could do.
Yapabileceğin bir şey yoktu.
There's nothing that links us to the crime.
Bizi suça bağlayan bir şey yok.
God, there's nothing wrong with you, Bec.
Sende bir sorun yok, Bec.
And there's nothing about him online.
Ve internette onunla ilgili bir şey yok.
There's nothing.
Hiç çekmiyor.
I'm Team Holt, and there's nothing you could say that will change that.
Holt'un takımındayım, bunu söylememi sağlayacak hiçbir şey yok. - Pekâlâ, iyi.
- So if there's nothing else...
- Yani başka bir şey yoksa- -
Yeah, yeah. I know, but sometimes you go up that ladder and there ain't nothing you can do.
Evet, biliyorum ama bazen o merdivenleri çıkarsın ama yapacak bir şey yoktur.
There was nothing she could have done to avoid him.
Kaçınmak için yapabileceği hiçbir şey yoktu.
There's nothing on the gas meter.
- Gaz ölçerde bir şey yok.
I appreciate your plight, but unfortunately, there's nothing I can do.
Durumunuzu anlıyorum ama ne yazık ki yapabileceğim bir şey yok.
Now, you can kill them, and I'm pretty sure there is nothing I can do about it, but if you do... you're gonna have to kill me too.
Eğer onları öldürecekseniz, eminim ki bunun için yapabileceğim hiçbir şey yok, ama yapacaksanız... beni de öldürmeniz gerekecek.
Oh. There's nothing in the text about the picture.
Metinte resim hakkında hiçbir şey yok.
I've been going through Bennett's financials, and there's nothing that indicates he's been sitting on millions of dollars.
Bennett'in finansal tablolarını inceliyordum, Ve orada hiçbir şey belirten Milyonlarca doların üzerinde oturuyor.
Always remember, there's nothing more important in a marriage than keeping score.
Şu her zaman hatırla evlilikte sayı tutmaktan daha önemli bir şey yoktur.
There's nothing you could have done to stop that.
Bunu durdurabilmek elinden gelmezdi.
Raimy, there was nothing that we could hold the man on.
Raimy, adamı tutmak için elimizde hiçbir şey yoktu.
There is nothing I want more than to make the Evil Queen pay for what she did to Emma, but we are outgunned.
Kötü Kraliçe'nin Emma'ya yaptığının bedelini ödemesinden daha çok bir şey isteyemem ama silah olarak bizden üstün.
And the one thing that I do know about chess is that there is nothing more dangerous than a pawn that thinks it's a queen.
Ayrıca satrançla ilgili bir bildiğim var ama. Kendini vezir sanan bir piyondan daha tehlikeli bir şey yoktur.
Leo, there was nothing to tell you.
- Söyleyecek bir şey yoktu ki.
There are no markings on the burlap and nothing special about the barbed wire.
Çuvalda işaret yok, dikenli tel de gayet sıradan.
There's nothing to be afraid of.
Korkacak bir şey yok.
Yeah, but... there's nothing we can do.
Evet ama yapabileceğimiz bir şey yok.
- There's nothing wrong.
Bir şey... - Sorun yok.
- There's nothing wrong.
- Hiçbir sorun yok.
You're confident you have nothing to fear because you think there's no evidence there of you having murdered Russell Cole.
Korkacak bir şey olmadığına eminsiniz, çünkü Russell Cole'u öldürttüğünüze dair hiç bir iz olmadığını sanıyorsunuz.
Look at me! There is nothing you can do, and the drones will be here in seconds to make sure of it!
Yapabileceğin hiçbir şey yok, dronlar buna emin olmak için birazdan burada olacaklar.
- There's nothing you could have done.
- Yapabileceğin bir şey yoktu.
There's no business, no shell companies, nothing that links to Kirk.
Kirk'le bağlantısı olan hiçbir şey yok. Ne bir firma, ne de paravan şirket.
Raymond, there's nothing in this world you can tell me to change my mind.
Raymond bu dünyada benim fikrimi değiştirecek hiçbir şey yok.
Guys, there is nothing else to figure out.
Çocuklar, bulacak bir yol yok.
There was nothing for me to read.
Bana yapacak bir şey kalmamıştı.
- Look, why don't you let me come in, take a quick look around, we can tell all these nice people there's nothing to see here, everyone goes home.
- İçeri girmeme izin verin. Ben de içeriyi çabucak kolaçan edeyim ki bu iyi insanlara görülecek bir şey olmadığını söyleyelim. Herkes evine gitsin.
I know there's nothing in their hearts
Kalpleri bomboş biliyorum
There's nothing left here that I'll miss
Burada özleyeceğim hiçbir şey kalmadı

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]