On there translate Turkish
73,805 parallel translation
There ain't no ink on that body?
O cesette dövme yok mu?
On the other hand, there are some women here who have embraced their own healing.
Öte yandan burada bazı kadınlar var Kendi şifalarını kucaklayan kimselerdir.
Now... now there's chatter on the dark net about a guy named Isaac Frost.
Isaac Frost adında biri hakkında deep webde dedikodular var.
You were in there with me... and we were on the run together?
Benimle içerdeydin ve... beraber kaçıyor muyduk?
I just need to know that if there's a knock on my door, you will look after Gracie.
Eğer kapımı çalarlarsa Gracie'ye senin bakacağını bilmem lazım.
So, if that's where it's heading anyhow, wouldn't you rather Luisa to fall back on, the woman you know will be there to catch you, than Alison, who nine times out of ten
Yani eğer bir şekilde buraya doğru gidiyorsa arkanda Luisa olsun istemez misin seni düştüğünde hep yakalayacak biri..
Because there's plumbers down there working on the sink.
Çünkü lavaboyu tamir eden tesisatçılar var.
There. Wait, hang on.
İşte burada, dur, bekle.
Dude, you are going on a date with this girl if I have to pump you full of benzodiazepine and drag you there myself.
Dostum sana benzodiazepin pompalayıp oraya sürükleyerek götürmem gerekse bile bu buluşmaya gideceksin.
Gunny, you're the only one who survived, our only eyes and ears on what happened down there.
Gunny, hayatta kalan tek kişisin. Aşağıdakilere olan tek gözümüz ve kulağımız.
My mother was Foreign Secretary took me there on a Dip tour when I was 15.
Annem Dışişleri Sekreteri idi 15 yaşındayken beni bir Dip turunda götürdü.
On the west side of the island, there is a boathouse.
Adanın batı tarafında bir kayıkhane var.
Hey, there's always something to go on.
Hey, her zaman üzerine gidebileceğimiz bir şey vardır.
There's a vice on me down at the station right now over the Duko thing.
Duko olayında üzerimde ahlaksızlık davası var istasyonda.
There's a clinic... across the camp with a red cross on the door.
Bir tane klinik var... kampın karşısında kapısının üzerinde kızıl haç bulunan.
Some gal in accounting messed up, sent me a charge for a breakfast on a day that I was not there.
Hesapları karıştıran bir arkadaş orada olmadığım bir gün bana kahvaltı faturası gönderdi.
There's obviously more going on here, and none of us want to get caught in another Chuck Rhoades web.
Görünenden çok daha fazlası olduğu belli ve kimse Chuck'ın radarına girmek istemiyor.
Good,'cause there's something I need you on.
Güzel çünkü bir konuda bana lazımsın.
There's nothing on the line for you, so what do you care?
Seni bekleyen bir iş de yok. O halde neden?
Will you come on? I wanna get there before dark.
Gelecek misin Karanlıktan önce oraya gitmek istiyorum.
Come on, don't just stand there!
Hadi ama durma öyle.
Depends on where it's been, who made it, how many of'em there are.
Nereden geldiğine, kimin yaptığına, aynısından kaç tane odluğuna göre değişir.
See, th-the design here is real similar to the stained glass window design up there on that church, so I thought it might've come from here.
Görüyorsunuz ya bundaki desenler kilisedeki mozaik camınkilere benziyor. Buraya aittir diye düşümdüm de.
- and meet you there. - Hey, kids, come on now.
Çocuklar hadi toplanın.
Whoever goes through that door, gets shot by whatever cop amped up on shitty coffee and testosterone is waiting out there.
Çünkü çıkar çıkmaz boktan kahve ve testosteronun etkisindeki polisin teki bizi vurur.
If he did hear someone speaking Russian, maybe there are bad players on the other team.
Eğer birinin Rusça konuştuğunu duyduysa, Belki de diğer takımda kötü oyuncular var.
If there is something going on, there is no safer place for us to be right now.
Eğer bir şeyler oluyorsa, şu an için daha güvenli bir yer yoktur.
If there's been some developments on our case, I need to be aware of them.
Eğer davamızda bir gelişme olduysa bunu bilmem lazımdı.
There was more on the file.
Dosyada daha fazlası varmış.
Right there on His trail.
İzinin üstündeyiz.
Um, putting on a little weight there, huh, Chief?
Biraz kilo mu aldın Şef?
The shout came from ganymede. There's protomolecule on ganymede station.
- Ganymede'den gelen çığlık Ganymede İstasyonu'nda bulunan protomolekül yüzünden.
They're right there on Mars, where you left them.
- Ailen şu an Mars'ta onları bıraktığın yerde.
There's protomolecule on Ganymede station.
Ganymede İstasyonu'nda protomolekül var.
There's no one else on board. I assure you.
- Sizi temin ederim gemide başka kimse yok.
There's a lot riding on you, gunny.
Omuzlarında büyük sorumluluk var Gunny.
There's no way they're gonna open fire on us when they're in the middle of peace talks.
Haklı olsaydık bile barış görüşmelerinin tam ortasındayken bize ateş açmalarının hiç yolu yok.
I was on chips. There was this girl.
Ben yongaları üzerinde oldu.
If there's any trouble, I'll get a message on this.
Eğer bir sorun varsa, bu konuda bir mesaj alırsınız.
Well, there were scorch marks on the concrete where we found it.
Eh Bulduk beton yanık izleri var.
Now just go down the sides, it's soft there, come on.
Şimdi yanlardan aşağıya, yumuşak, hadi.
And our uncle, who lives back there on the east coast, doesn't pay people like me shit.
Ve doğu kıyılarında orada yaşayan amcamız, Benim gibi insanlara para ödemiyor bok.
Well, drop me at the station on your way there.
Yolunun üzerinde, merkeze beni at.
There's a small amount of petty pilfering goes on in any hospital.
Her hastanede küçük hırsızlıklar olur.
There's nothing shown up on his blood toxicology.
Kanında zehir çıkmamış.
There was another one. Down in Bed Ten earlier this week.
Aşağıda Yatak On'dan gelen biri daha vardı.
There was a death on the children's ward 15 years ago.
Çocuk koğuşunda 15 yıl önce bir ölüm olmuş
In the six months since your tenure, there have been upward of a dozen deaths on Fosdick Ward, several of whom we can now prove died from hypoglycaemic shock.
Görev sürenin altı ayı içinde, Fosdick Koğuşunda bir düzineden fazla ölüm olmuş. Bir çoğunun hipoglisemik şok nedeniyle öldüğünü kanıtlayabiliriz.
You said there were ten.
On tane demiştin.
I've got to meet a detective inspector over there on Monday, but it's just a formality.
Bir Dedektif Müfettişle orada pazartesi günü bir görüşmem var. Ama bu sadece bir formalite.
There's a wound to the skull not unlike that on the other one you pulled out of the bog.
Kafatasındaki ezik diğer bataklıkta çıkardığınıza benziyor.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48