One of translate Turkish
215,882 parallel translation
"But of all the choice spirits " that lived in the cheese, not one of them thought of a cow. "
Ama peynirin içinde olan seçim üstünlüklerinde kimse bir inekten geldiğini düşünmüyordu. "
You know, this was one of my favorite creatures in the world.
Bu, dünyada en sevdiğim hayvanlardan biriydi.
And you go, "Well, if it's happening to one of my favorite creatures, what else is it happening to?"
"Bu, en sevdiğim hayvanlardan birine oluyorsa, kim bilir başka nelere oluyordur?" diyorsunuz.
And that's when I realized one of the biggest issues with the ocean is it is completely out of sight and out of mind, and that, essentially, is an advertising issue.
İşte o noktada fark ettim ki, okyanusla ilgili en büyük sorunlardan biri, gözden ırak, gönülden ırak olması. Bu da özünde bir reklamcılık sorunu.
"Well, you know, maybe this is global warming, and this is one of the early impacts on reefs."
"Bu belki de küresel ısınmadan kaynaklanıyordur ve bu da resifler üzerindeki ilk etkilerinden biridir."
Richard sent an e-mail, out of the blue, and he attached two photographs, one of a healthy coral reef and one of a dead coral reef.
Richard bana bir e-posta gönderdi ve buna iki fotoğraf ekliydi. FİLM YAPIMCISI Birisi sağlıklı, birisi de ölü bir mercan resifini gösteriyordu.
One of the things you notice is the sort of crunching noise.
Dikkatinizi çeken şeylerden biri de çatırdama sesidir.
I'm standing on one of the two and a half thousand or so enormous platform reefs that make up Australia's Great Barrier Reef.
Avustralya'daki Büyük Set Resifi'ni oluşturan 2500 civarı büyük platform resifinden birinin üstündeyim.
[Marshall] One of the ways of looking back in time with a reef is to take coral cores, or slices through coral.
Resifin geçmişine bakmanın bir yolu mercan köküne ya da kesitine bakmaktır. DENİZ BİYOLOĞU
This is one of the rarest events in nature happening... and everyone's just oblivious to it.
Bu, doğada en nadir görülen olaylardan biri ve kimse bunu fark etmiyor.
If the little fish disappear, the big fish disappear, and then you can look at humans as one of the big fish.
Küçük balıklar yok olur, büyük balıklar yok olur ve sonra insanlara büyük balık gözüyle bakabilirsiniz.
Like, "This one was one of the more difficult sites for me to go back to."
"Bu yere geri dönmek benim için çok güçtü." gibi şeyler.
Every single one of'em.
Her biri yapıyor.
I'm gonna have Don Catlin design a program for me that's gonna get through every single one of the doping controls in the world... clean.
Don Catlin bana bir program hazırlayacak, bu sayede dünyanın tüm doping kontrollerinden temiz çıkacağım.
One of our big concerns about tests were the 1,400 that were destroyed by the director of the Moscow laboratory.
Testlere ilişkin en büyük endişelerimizden biri 1400'ünün Moskova laboratuvar başkanı tarafından yok edilmiş olmasıdır.
Well, that is certainly one of the potential outcomes here.
Kesinlikle olası sonuçlardan biri de bu.
Moscow's anti-doping lab was recently recognized as one of the best in the world. "
Moskova dopingle mücadele laboratuvarı yakın zamanda dünyanın en iyisi olarak kabul edilmiştir. " dedi.
You've got your number one Olympic sport in the crosshairs, and you've got one of the major Olympic countries in the world in the crosshairs, even if it's the crosshairs only on athletics at the moment.
Bir numaralı olimpiyat sporu topun ağzında, dünyanın en başarılı olimpiyat ülkelerinden biri topun ağzında, şu anda sadece atletizm konusunda olsa da öyle.
"Grigory Rodchenkov, who ran the laboratory that handled testing for thousands of Olympians, said he developed a three-drug cocktail of banned substances that he mixed with liquor and provided to dozens of Russian athletes, helping to facilitate one of the most elaborate and successful doping ploys in sport history."
"Binlerce olimpiyatçının testlerini yapan laboratuvarın başkanı Grigory Rodçenkov, yasaklı maddelerden oluşan üç ilaçlı bir kokteyl geliştirdiğini ve bunu içkiyle karıştırıp onlarca Rus atlete vererek spor tarihinin en kapsamlı ve başarılı doping hilelerinden birinin gerçekleştirilmesine yardım ettiğini açıkladı."
One of the first things that I learned from authorities when I came onto the case was that the Russian government has the resources and the will.
Davaya getirildiğimde yetkililerden öğrendiğim ilk şeylerden biri, Rus hükûmetinin kaynaklara sahip ve azimli olduğuydu.
Yeah, it was in one of the drawers with some old takeaway menus and 50 Danish krone.
Eski paket servis menüleri ve 50 Danimarka Kronu olan bir çekmecede buldum.
Yeah. Yeah. The Monks have got him on one of the old prison boats.
Evet, Keşişler onu eski hapis gemilerinden birinde tutuyor.
So if you ever need someone to talk to, I can refer you to one of my colleagues.
Yani biriyle konuşmak isterseniz bir meslektaşımı önerebilirim.
He's not like either one of us or anyone else I've ever met.
İkimizi geçtim, tanıdığım kimseye benzemiyor.
I think that's one of the Monk creatures.
-... sanırım Keşiş mahluklardan biri.
If I'm right, the Monks are only watching one of those labs.
Haklıysam ve Keşişler laboratuvarlardan birini izliyorsa...
So she's one of the people katty interviewed?
Katty'nin görüştüğü kişilerden biri mi?
What if chase arranged for the dog to be wearing one of these antibarking collars that emits citronella to train your dog not to bark...
Ya Chase köpeği için içinde idris otu olup köpeği havlatmayan tasmalardan alıp üzerinde oynama yapmışsa.
But how do we know he was wearing one of these collars?
Ama köpekte bu tasmalardan olup olmadığını nereden bileceğiz?
You better believe that right after roll call tomorrow I'm getting to one of those locations.
Şüphesiz yarınki yoklamadan sonra bu yerlerden birine gideceğim.
Insomnia is actually one of the earliest symptoms of aleutian flu.
Uykusuzluk Aleutian gribinin ilk belirtilerinden biri.
And how one of the girls on the plane had brains in her stomach?
Uçaktaki kızlardan birinin midesinde beyin vardı hani?
You're one of the tribe now.
Artık kabileden birisin.
Cardinal, one of your translators is missing.
- Kardinal, mütercimlerinizden biri kayıp.
And perhaps one day, you'll cast your keen eyes in the direction of the cow.
Ve belki bir gün hevesli gözlerinle ineğin yönüne göz atarsın.
And so, when I got into coral, there were only a handful of resources from one guy.
Mercanlara kafayı taktığımda da sadece bir kişinin birkaç kaynağı vardı elimde.
In focus... and then the first one after that's out of focus.
Bu net... sonraki bulanık.
[Orlowski] The idea is to take one tripod and one camera, and get as many shots as we can in as many positions of as many pieces of coral as we can, and to repeat that every single day.
Fikir, yanımıza bir üçayakla bir kamera alarak birçok farklı pozisyonda, elimizden geldiğince, farklı mercanların görüntüsünü alıp, bunu her gün tekrarlamaktı.
And that one goes also in the top of your thigh.
Bunu da uyluğun üst kısmına yapıyoruz.
I work with one trainer that does a lot of fitness as well as nutrition coaching.
Bol bol fitness ve beslenme koçluğu yapan bir antrenörle çalışıyorum. SPOR FİZYOLOĞU
Um, okay, so then a half of this one.
Şimdi bunun da yarısı.
Then if they are concerned about it, they find the right profile in the bank, and pick that one out of the bank, and they run the analysis on that one?
O hâlde sonuçtan endişe ettiklerinde bankada doğru profili buluyor, sonra da onu alıp analiz mi ediyorlarmış?
You see, all of his claims against the government, he did himself.
Hükûmete karşı öne sürdüğü tüm iddialar, kendisi tarafından yapılmıştır.
I don't even recall the name of that citizen who defected, the one who ran the Russian anti-doping lab.
Rus dopingle mücadele laboratuvarının başındaki şu iltica eden vatandaşın adını bile hatırlamıyorum.
The thing is, the Monks have got some kind of scrambler, so no-one can trace the broadcasts.
Sorun şu ki, Keşişlerde bir tür sinyal bozucu var kimse yayınların izini süremiyor.
Ow! But the brainwaves of one person wouldn't be powerful enough to contain an entire planet... The statues!
Ama tek kişinin beyin dalgaları koca gezegeni etkisi altına alabilecek kadar güçlü olmayacak- - Heykeller!
I asked the Monks for help and started all of this, so I have to be the one to finish it.
Keşişlerden yardım talep edip bunlara sebep olan benim. O yüzden bitiren kişi de ben olmalıyım.
He was wearing one as of last night.
Dün gece vardı.
Let's find her, make sure she doesn't talk her way out of this one.
Onu bulalım ve bu işten sıyrılamadığına emin olalım.
All of us together in one place?
Hepimiz bir yerde mi kalacaktık?
We went to the Vatican, the real one, I'm sure of it.
Gerçek Vatikan'a gittiğimizden eminim.
one of us 165
one of these days 218
one of them is 20
one of my favorites 32
one of each 28
one of you 61
one of a kind 52
one of them 249
one of yours 39
one of the best 51
one of these days 218
one of them is 20
one of my favorites 32
one of each 28
one of you 61
one of a kind 52
one of them 249
one of yours 39
one of the best 51