One of the translate Turkish
98,559 parallel translation
One of the things we learned under Fidel... how to fix cars.
Fidel iktidarında öğrendiğimiz şeylerden biri de, araba tamir etmek.
One of the reasons I trust him.
Ona güvenme nedenlerimden biri de bu.
And sooner or later, one of these dummies are gonna call the brain police, and you got priors.
Ve er ya da geç, bu aptallardan bir tanesi zihin polisini çağıracak, bunu sen de biliyorsun.
Dr. Einstein, this is one of the most astonishing objects in the universe.
Doktor Einstein, bu evrendeki en büyüleyici nesnelerden biri.
I was one of the responding officers.
Çağrı alan memurlardan biriydim hanımefendi.
One of the hallways is filled with mist, and there's another body in it.
Koridorların birinde sis dolu,... ve orada başka bir ceset var.
One of the other doors was opened.
Diğer kapılardan biri açıktı.
Or you prefer to run out to one of the cars and take your chances out there.
Ya da sen koşup arabalardan birini almaya çalış ve şansını dene.
He is the only son of one of the richest men in Korea, Sang Lee, who made billions in the pharmaceutical industry after retiring as a very successful plastic surgeon.
Kore'nin en zenginlerinden Sang Lee'nin tek oğlu. Sang Lee de plastik cerrahlıktan emekli olup ilaç endüstrisinde milyarlar kazanmış.
[narrator] As one of the few black faces in this mostly white place...
Çoğunluğu beyaz bu yerdeki ender siyahilerden biri olarak...
And it is here we find Sam and her camera, at the epicenter of one of the biggest scandals to hit Winchester so far.
Ve işte Sam'le kamerasını şu ana kadar Winchester'ın gördüğü en büyük skandallardan birinin merkezinde buluyoruz.
Spreading this digital goo. This is one of the most pressing issues of our time.
Bu dijital yapışkanı yaymak günümüzün en önemli sorunlarından biridir.
Don't tell me I've been sitting across the poker table from one of them things.
Sakın bana poker masasına o şeylerden biriyle oturduğumu söyleme.
Her parking pass correlates to one of the rooms that was booked 30 minutes prior.
Onun otopark bileti 30 dakika önce tutulan bir odayla eşleşiyor.
We believe his target is one of the voting centers.
Oy kullanma merkezlerinden birini hedef aldığını düşünüyoruz.
There's a congressman in Maryland. That's one of the states that didn't request the troops. But wait.
Maryland'de bir kongre üyesi var, o da asker istemeyen eyaletlerden biri.
It's one of the reasons I called.
Arama nedenlerimden biri de bu.
One of the first Western businessmen into Russia after the wall fell.
Duvar yıkıldıktan sonra Rusya'da devam eden ilk batılı iş adamlarından.
One foot in front of the other.
Ne gerekiyorsa onu yapacağız.
One foot in front of the other.
Ne gerekiyorsa onu yaptık.
He was on the move in the mangroves, and one of our boats spotted him.
Mangrov ormanlarında hareket hâlindeymiş. Bizim botlardan biri de bunu görmüş.
South Carolina's shaped like the sweet patootie of the first girl that ever showed me one.
Güney Karolina'nın şekli bana tatlı götünü ilk kez gösteren kızın götü gibi.
If we're both on the perimeter of the ring, you're gonna see one of us in every shot.
İkimiz de ringin çevresinde olursak her çekimde birimizi görürsünüz.
In one corner, from Bolshevik Russia and the rice paddies of China, respectively, at a combined weight of 227 pounds,
Köşelerinde Bolşevik Rusya'dan ve Çin'in pirinç tarlalarından, sırasıyla, 103 kilo toplam ağırlıklarıyla
I'm trying to remember the last time not having enough money was one of my biggest problems.
En son ne zaman para aldığımı hatırlamaya çalışıyorum. Bu en büyük sorunlarımdan biriydi.
The entire floor of the vault is one big anti-traveling sigil.
The entire floor of the vault Kemerin tüm zemini büyük bir anti-gezgin sigilidir.
You sound like one of those stodgy members of the establishment who said the same thing about general relativity.
Kurumda genel görelilik için aynı şeyi söyleyen o geri kafalı üyelerden biri gibi konuşuyorsun.
I'm not the one who decided that leaving a bunch of food behind was gonna...
Geride bir sürü yiyecek bırakmanın ne olacağına karar veren kişi ben değilim.
Eric, if I get up in front of the jury on day one and I say that John Rayburn is a liar and a murderer, and I imply that he's a fucking piece of shit, the jury is not going to hear anything else I have to say for the rest of the trial.
Eric daha ilk günden jürinin karşısına dikilip John Rayburn'ün bir yalancı ve katil olduğunu söylersem ve adi bir şerefsiz olduğu imasında bulunursam jüri, mahkemenin geri kalanında söyleyeceğim başka hiçbir şeyi dinlemez.
Now, the prosecution is gonna suggest that Eric O'Bannon, on the verge of being offered an immunity deal from the state's attorney in regard to a potential investigation, decided to go on a killing spree.
Savcılık Eric O'Bannon'ın, tam da olası bir soruşturma için eyalet savcısı tarafından kendisine dokunulmazlık verileceği bir sırada cinayet işlemeye karar verdiğini öne sürecek.
Maybe you want the same one who got you out of that Dubai mess?
Belki Dubai'deki sorunu halleden avukatı istersin?
He's the only one with the access to the space where three women were tortured and killed, and he has a history of abuse.
Üç kadının işkenceye uğrayıp öldürüldüğü yere erişimi olan tek kişi ve şiddet geçmişi var.
If we are looking at one of Geonwoo's exes for this, then what's the mutilation of the victims'faces all about?
Geonwoo'nun eskilerinden birini arıyorsak kurbanların yüzlerindeki kesikleri nasıl açıklayacağız?
What if Su-bin found out that he had moved on to Lauren, a blonde with naturally Caucasian features, like the one Geonwoo has pressed so many of his ex-girlfriends to have, including probably Su-bin?
Ya Su-bin Lauren'la birlikte olduğunu öğrendiyse? Doğal beyaz ırk özelliklerine sahip bir sarışın, Geonwoo'nun Su-bin gibi sevgililerini dönüştürmeye çalıştığı tipte.
One of Winchester's most well-known groups is the humor magazine Pastiche, whose members have left their mark as satirists, television writers, and most recently... hosts of a blackface party.
Winchester'ın en ünlü gruplarından biri mizah dergisi Pastiş'tir. Üyeleri hicivciler ve televizyon yazarları olarak belleklere kazınmışlardır. Ve son zamanlarda da verdikleri siyah yüz partisiyle.
We hear you were the last one out of the building after the fire alarm.
Yangın alarmından sonra binayı en son terk eden kişi olduğunuzu öğrendik.
I was at the coffee shop. The one three blocks west of the office.
Ofisten üç blok ötedeki kahve dükkanındaydım.
I've got nothing better to do. It's one of the movies on this list.
Bu listedeki filmlerden biri.
I only need one of you to confirm the facts.
Biriniz gerçekleri doğrulasa yeter.
It's my responsibility to ensure that nothing gets in the way of a brighter future where we can walk our streets again without fear, safe in the knowledge that we all share one collective purpose for one common good.
Hiçbir şeyin, caddelerimizde tekrar korkusuzca ve herkesin iyiliği için tek bir müşterek gayemiz olduğunun bilincinde olmanın verdiği güvenle yürüyebileceğimiz daha parlak bir geleceğe engel olmasına asla müsaade etmeyeceğim.
Find something more one-to-one, where I get out of it the same I put into it.
İçinden ne çıkardıysam, aynısını içine koyduğum bire bir çalışmasından farklı bir şey bulacağım.
No one but you can be within 20 feet of the blast.
Sizden başka kimse olabilir Patlamanın 20 metre ötesinde.
From the tone of her voice, I simply have a small hunch that that lady is one who decides things for David.
O ses tonunda küçük bir şey hissettim o bayan David için kararlar alıyor.
I always hoped you would come one day, to weave the cloudy fabrics with flashes of lightning.
"Hep bir gün döneceğini..." "... umut ettim ben. "
That one share of the profit belongs to you!
Kârın bir kısmı sana ait.
Everyone I went to school with works on one of two things... theoretical particle physics or the next great start-up.
Gittiğim okulda herkes 2 şeyden biri üzerinde çalışırdı. Teorik parçacık fiziği veya ileri düzey yenilikçi bir şirket.
But once we do get there, we are going to shake the hand of each and every one of you, to thank you for all the extraordinary work that you've done for us.
Ama geldiğimizde teker teker ellerinizi sıkıp bizim için sarf ettiğiniz olağanüstü emekler için teşekkür edeceğiz.
This one... is from the Dowager Queen of England, called Elizabeth.
Bu mektup, Elizabeth isimli İngilterenin eski Kraliçesinden.
Then I'm not the only one who might be putting my own needs above those of the good people of Sandicot.
O halde ihtiyaçlarını Sandicot halkının önüne koyan yalnızca ben değilim.
- For the good of the firm, which I do not define as making one of my best earners quit.
- Şirketin iyiliğini sağlamak. En yüksek kar getiren çalışanımı istifa ettirmek bu tanıma uymuyor.
Am I the only one who sees that this emperor is bare-ass naked? Look, I know we don't agree on a lot of things- -
Bu kralın çırılçıplak olduğunu gören tek ben miyim?
one of these days 218
one of them is 20
one of them 249
one of the best 51
one of these 53
one of us 165
one of my favorites 32
one of each 28
one of you 61
one of a kind 52
one of them is 20
one of them 249
one of the best 51
one of these 53
one of us 165
one of my favorites 32
one of each 28
one of you 61
one of a kind 52
one of yours 39
one of mine 19
one of those 110
one of many 31
one of my best friends 16
one of ours 44
one of those things 19
one of 44
one of who 26
of the 218
one of mine 19
one of those 110
one of many 31
one of my best friends 16
one of ours 44
one of those things 19
one of 44
one of who 26
of the 218
of them 508
of these 67
of the world 21
of the time 135
of the population 29
of the penal code 23
of the vote 33
of these 67
of the world 21
of the time 135
of the population 29
of the penal code 23
of the vote 33