English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ O ] / Only thing is

Only thing is translate Turkish

8,742 parallel translation
The only thing is, is I would have to go to Chicago for, like, six months.
Fakat altı aylığına Chicago'da kalmam gerekecek.
That the only thing that any of her children feel is we wish we had more of her.
Çocuklarının hissettiği tek şey keşke daha çok olsaydı idi.
Constant exercise is the only thing that keeps the pain at bay.
Sürekli egzersiz ağrıyı uzak tutmak için tek seçenek.
No, the only thing that matters is that Lucia...
Hayır. Önemli olan tek şey Lucia...
It'll be the only thing that this town is known for.
Bu kasaba bu şekilde bilinecek.
Only thing stronger than our stank is our smash!
Kötü kokumuzdan güçlü tek şeyimiz ezme gücümüzdür.
There is no worse kind of torture than being forced to love only a part of someone... when you want the whole thing.
Birisinin her şeyini isterken, sadece tek bir yönünü sevmeye zorlanmaktan daha kötü bir işkence yoktur.
Look, the only thing you're biting is your own goddamn tongue, okay?
Bak, ısıracağın tek şey kendi dilin, tamam mı?
Only thing we can do is we've gotta take the whole system offline, wipe the infected servers clean, then bring them back up.
Yapabileceğimiz tek şey tüm sistemi devre dışı bırakıp, virüslü sunucuları silip öyle çalıştırmalıyız.
In fact, about the only thing we do know for certain is that... This will be impossible to fix.
Kesin olarak bildiğimiz tek şey düzeltmenin imkânsız olduğu.
The only thing of any true value is love.
Gerçekten değeri olan tek şey sevgi.
If I have learnt anything, it is that this is the only thing of true worth.
Eğer öğrendiğim bir şey varsa o da en önemlisinin bu olduğudur. Eğer öğrendiğim bir şey varsa o da en önemlisinin bu olduğudur.
The only thing that's changed is, I caught you, so we don't really need to do this.
Değişen tek şey sizi yakalamış olmam. O yüzden bunu yapmak zorunda değiliz.
Call it what you will, but you've got the ring you once threw in my face, and we're shagging on the regular, so only thing missing is a piece of paper.
Öyle olsun bakalım. Ama bir zamanlar suratıma attığın yüzüğü geri aldın. Arada bir sevişiyoruz.
You are here for one thing and one thing only, and that is to attend to my child's injuries, to help my daughter.
Tek bir nedenden dolayı buradasın. Yaralarını iyileştirip kızıma yardım etmek için.
OR ANOTHER THING YOU COULD DO IS ONLY PUT DETAILED SIMULATION WHERE I'M LOOKING AT A GIVEN TIME.
Yada detaylı bir simülasyon için yapılacak başka bir şey verilen zamanla alakalı olur.
IT WILL BE VERY DIFFICULT TO EDIT YOU OUT OF IT BECAUSE THE ONLY WAY OF GETTING RID OF YOU IS TO MAKE THE WHOLE THING MORE COMPLEX.
Bunu başarmak çok zor olacaktır... çünkü bundan kurtulmanın tek yolu... her şeyi daha karmaşık hale getirmektir.
Well, that is the amazing thing about buffelgrass- - it grows on volcanoes, so it only germinates after being exposed to heat.
Buffelgrass'in en etkileyici tarafı da bu volkanlar üzerinde yetişiyor. Yani ısıya maruz kaldıktan sonra filizlenmeye başlıyor.
The only thing dead now is Kyle's vision.
Şu an ölü olan tek şey Kyle'ın hayâlidir.
Okay? The only thing you did accomplish is now Shelly knows you like Brett better than him
Başardığın tek şey, Shelly'nin Brett'i daha çok sevdiğini bilmesi.
The only thing that I understand is that you're a murderer.
Anladığım tek şey Senin bir katil olduğun.
Helena is the only thing that matters.
Helena önemli olan tek şey.
In life, the only thing you can be truly certain of is death.
Hayatta emin olabileceğin tek şey ölümdür.
The actual will to take is often the only thing that's necessary.
Aslında arzulanansa genellikle gerekli olan tek şeydir.
The only thing I gotta say is, there's a smart time to be scared, bruh.
Söyleyeceğim tek şey korkmak için akıllıca bir zaman, dostum.
Sometimes I think the only thing that's gonna make him feel better is if you offered him another job. What the hell? I'll do it.
Bazen ona iyi gelecek olan tek şeyin senin ona başka bir iş teklifinde bulunman olduğunu düşünüyorum.
The only thing Snart cares about is his sister.
Önem verdiği tek şey kız kardeşi.
The only thing they could have redacted about him is where he gets his abs sprayed on.
Hakkında düzenledikleri tek şey, karın kaslarını nerede boyattığı.
The only thing you use them for is making tea.
Onları bir tek çay yapmaya kullanıyorsun.
The only thing that I ask in return is that you give heartfelt consideration to Baron Pryce.
Karşılığında sizden Baron Pryce'ı samimi olarak düşünmenizi rica ediyorum.
That noble waif is the only thing stopping me from gutting you like a cod.
Balık gibi seni deşmemi engelleyen tek şey şu soylu dul.
The only thing I'm worried about is how... is how late we're gonna be for P.T.
- Endişe ettiğim tek şey fiziksel antrenmana ne kadar geç kalacağımız.
The only thing real about you is the way you look at Nimah Amin when you think no one's looking.
Hakkındaki tek gerçek, Nimah Amin'e kimsenin bakmadığını düşündüğün andaki bakışın.
If you leave now, the only thing you'll ever be is someone's daughter, sister, or wife. As hard as it is for you here, you still want to stay?
Şimdi gidersen, olacağın tek şey birisinin kızı, kız kardeşi ya da karısı olmaktır.
The only thing I could find that needed a high-level clearance is a restraining order that she has against a guy named Edgar Beltran.
Bulabildiğim, üst düzey onay gereken tek şey Edgar Beltran adındaki birine karşı elindeki men kararı.
Well, Miranda did say they're testing all the skills that we've learned so far, and the only thing this falls under is evidence.
Miranda şimdiye dek öğrendiğimiz bütün becerileri test ettiklerini söyledi ve bunun dahil olduğu tek şey kanıttır.
Look, the only thing we want to hear from you is where the bomb is.
Senden duymak istediğimiz tek şey bombanın nerede olduğu.
The only thing that makes sense is that it's in this building somewhere.
Mantıklı gelen tek şey bu binada olması gerektiği.
The only thing I can think of is maybe your mom might have an idea she could tell you or something.
Aklıma gelen tek şey belki annen sana neler olduğunu anlatabilir.
This exercise is the only thing keeping the words "your mother might be Pakistani intelligence" out of my head.
Bu uygulama, "annen Pakistan istihbaratından olabilir" sözlerini kafamdan uzak tutuyor.
Only thing I'll die of is boredom.
- Anca sıkıntıdan ölürüm.
Is that the only thing you're seriously taking away from this conversation?
Bu konuşmadan çıkardığın tek şey cidden o mu?
In fact, you'll realize that the only thing to do in your position when it comes to me is nothing.
Aslında anlamalısın ki senin konumunda bana karşı yapabileceğin hiçbir şey yok.
The only thing that helps is when Lash does his thing... sends us freaks back to where we belong.
Yardımcı olan tek şey Lash'in işini yapması. Biz ucubeleri ait olduğumuz yere gönderiyor.
Walking is the only thing I can't do, baby.
Yapamadığım tek şey yürümek, bebeğim.
And since A.J. is only living here now that Callie's not... that can only mean one thing, right?
Ve A.J.'in burada kalmasından beri Callie'nin kalmadığını ki bu bir tek anlama gelir değil mi?
- The only thing out there is a sandstorm.
Ölüm. O sadece bir kum fırtınası.
The only thing you're better at than me is shrinking.
Senin benden daha iyi olduğun tek şey büzülmek.
When it comes to what we do, the only thing that matters to me is our partnership, so you go, I go.
Eğer ne yaptığımıza gelirsek benim için tek önemli olan bu ortaklık yani sen gidersen ben de giderim.
Well, the only thing we'll be reducing is all of your bonuses to start.
Öncelikle azaltacağımız tek şey ikramiyeleriniz.
The only thing that's left is getting to the other side.
Geriye kalan tek şey diğer tarafa geçmek.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]