Our future translate Turkish
2,828 parallel translation
Look at our future champs.
Gelecek şampiyonlarımıza bak.
You're gonna predict our future?
Geleceğimizi mi söyleyeceksin?
Because I just couldn't see our future.
Çünkü biz de bir gelecek göremedim.
I'm gonna take over my mother's company, and... It can be our future.
Ben annemin şirketini devralacağım ve geleceğimiz bu olabilir.
So this is our future.
Demek geleceğimiz bu.
Air force is our future
Hava kuvvetleri bizim geleceğimiz
About our future.
Geleceğimizden bahsettik.
I've already gone online and ordered computer renderings of what our future children will look like.
İnternete girdim ve çocuklarımızın nasıl olacağına dair bilgisayarla oluşturulan resimler sipariş verdim.
To our future, the children.
Geleceğimize, çocuklarımıza...
This whole thing has gotten me thinking about our... our lives, our future.
Bütün bu yaşadıklarımız yüzünden hayatımızı ve geleceğimizi düşünüyorum da...
I mean, our future together depends on this.
Geleceğimiz buna bağlı durumda.
It's like he took our future into the woods and shot it in the face.
Geleceğimizi ormana götürüp kafasına sıkmış gibi.
You've assured our future. Come here.
Geleceğimizi kurtardın.
Our future is exciting enough.
Geleceğimiz zaten yeterince heyecanlı.
But this whole thing has gotten me thinking about our lives, our future.
- Ama bütün bunlar bizim hayatımızı ve geleceğimizi düşündürdü bana... - Chuck...
"Our future looks bright."
"Bizim geleceğimiz parlak görünüyor."
I'm not saying this because I'm in charge of education, but education is our future.
Eğitimden sorumlu olduğum için söylemiyorum fakat geleceğimiz eğitimden geçer.
Keckinger's afflicts our future because, as a wise woman much like you once said, the children are our future.
Keckinger, geleceğimizi etkileyen bir hastalık çünkü sizin gibi çok zeki bir kadının da söylediği gibi çocuklarımız bizim geleceğimiz.
Given your dedication to children who are our future, we'll assign you an inner-city youth... to mentor.
Çocuklar için kendini adamışlığın göz önünde bulundurularak sana danışmanlık yapman için ihtiyaç sahibi bir çocuk verildi.
When our generosity has been repaid with cruelty... when our behavior has filled us with regret... and when our future has become terribly uncertain.
Cömertliğimiz zulümle geri ödendiğinde... davranışlarımız içimizi pişmanlıkla doldurduğunda... ve geleceğimiz korkunç bir belirsizliğe dönüştüğünde.
Our future may seem uncertain
Geleceğimiz kesin gözükmeyebilir.
Way to ensure our future ignorance and future, Fred.
Bizim geleceğimizi cehaletle geçirmemizi sağladın, Fred.
You risk our future and what your father dreamed of and worked for.
Geleceğimizi, babanın düşlediği ve uğruna çalıştığı her şeyi riske atıyorsun.
This is where our future begins, Carla.
Geleceğimiz burada başlıyor, Carla.
That is our future.
Bu bizim geleceğimiz.
I know, it's not as much as you think you deserve, but take it as a demonstration of our confidence in your future.
Biliyorum, hakettiğini düşündüğün kadar yüksek bir miktar değil,... ama bunu geleceğinde, sana olan güvenimizin bir göstergesi olarak kabul et.
Bennett : If you liked our past, you will love our future.
Geçmişimizi sevdiyseniz, geleceğimize bayılacaksınız.
For our future.
Bizim geleceğimizin.
I don't know what's in our future.
Geleceğimizde ne var bilmiyorum.
All we know is that what we think of as past, present, and future is nothing more than a.. Than a story stitched together in our Basal Ganglia.
Tek bildiğimiz ; geçmiş, şimdiki zaman ve gelecek zamanın bazal gangliyamızda birbirine tutturulmuş bir hikâyeden ibaret olduğudur.
All right, not for me, but for the future of our country.
Benim için değil ülkemizin geleceği için.
Ladies and gentlemen, what you do today... is contributing to the future of our motherland
Bayanlar ve baylar, Bugün yaptıklarınız... Anavatanımıza gelecekte katkıda bulunacaktır.
Technology is our sons'future.
Teknoloji oğullarımızın geleceği.
Now we can focus on being haunted by our impending lack of a future.
Artık gelecekte bizi bekleyen tehlikeye odaklanmakla vakit harcayabiliriz.
Our reputation, the life's work of our great monsignor, all his future dreams.
İtibarımızı, monsenyörümüzün hayatı boyunca harcadığı emeği tüm gelecek hayallerini.
.. for the better future of the children of our police officers..
Polis memurlarının çocuklarının daha iyi geleceği için.
The outcome of this war will determine not only the survival of our nation, but the future of all mankind.
Bu savaşın sonucu yalnızca milletimizin hayatta kalmasını değil aynı zamanda bütün insanlığın geleceğini belirleyecek.
If our teachers and students starve to death, we'll have no future to save.
Öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz açlıktan ölürlerse geriye kurtaracak bir geleceğimiz kalmaz.
Our eyes meet and clash My future... a backlash!
~ Gözlerim gözleriyle bulustu bulustu. Gelecegim karardi. ~
Listen to me, the time was so brief it was so brief in the grand scheme of our lives, in the years and years that we have spent together and the time that we have together in the future.
Dinle beni. Çok kısa bir zamandı Bizim koca uyumlu yaşantımızın yıllardır süregelen ve...
But as we chart a bold course for the future, let us never forget our past.
Fakat gelecek için ne kadar cesur bir rota çizmiş olsak da, geçmişi asla unutmayalım.
Right, when it's our kid that's ruined my body and kept me up all night and I've got no career and no future and nothing to be happy about for the next 20 years, sure, that'll be completely different.
Evet, vücudumu mahveden, beni gece boyu uyutmayan kariyerimi ve geleceğimi bir çırpıda silen ve 20 yıl boyunca hiçbir şekilde beni mutlu etmeyecek çocuğumuz kesinlikle farklı olur.
Knowing that my lover's life was at stake, and that our crime committed forever a common future, I asked a boy from the village to look for the husband of Aurora.
Sevgilimin hayatının tehlikede olduğunu ve suçumuzun ortak gelecekte bizi takip edeceğini bilerek köyden bir çocuğa Aurora'nın kocasını aramasını söyledim.
But I-I think we should just say our goodbyes, and we just pretend that we never, ever met, or will ever meet again in the future.
Ama artık birbirimize veda etsek iyi olacak. Hiç tanışmamış ve gelecekte de hiç karşılaşmayacakmışız gibi yapalım.
"Our shining future is bright enough."
"Geleceğimiz yeterince parlak."
You said it was our past, present, and future wrapped together.
Geçmişimizin, bugünümüz ve geleceğimiz birbirine bağlanmıştır.
That's the future of our company.
Bu şirketimizin geleceği.
Our great leader has a vision for the future.
Yüce liderimizin geleceğe dair bir öngörüsü daha var.
There's no mediators, no pundits, just you and me talking about our great state and my vision for its future- - a future filled with forward motion, with progress and hope, not saddled with the failed politics of the past.
Arabulucu ve uzmanlar olmadan ; sadece siz ve ben,... şehrimizin ve benim vizyonum hakkında konuşuyoruz. Mükemmel şehrimizin geleceği için...
Now, as Guardian, I am tasked with not only our political future but the spiritual salvation of vampires everywhere.
Muhafız olarak, sadece politik geleceğimizden değil tüm dünyadaki vampirlerin ruhsal kurtuluşundan da sorumluyum.
Only with our intelligence, we can foresee the future and prepare.
Sadece zekamız sayesinde geleceği öngörebilir ve hazırlanabiliriz.