Our time has come translate Turkish
155 parallel translation
Now our time has come, and yours.
Şimdi bizim zamanımız geldi ve seninki.
Our time has come.
Vaktimiz geldi.
Our time has come!
Bizim zamanımız şimdi!
Our time has come.
Artık bizim zamanımız geldi.
Our time has come at last!
Sonunda vaktimiz geldi!
It's clear but I believe our time has come.
Anlaşıldı ama sanırım zamanımız geldi.
¤ Our time has come, freedom for all!
¤ Zamanımız geldi, herkese özgürlük! ¤ Dünyanın her yerini titretebilirsiniz!
A deep, wordless knowledge that our time has come.
Derin ve sözsüz bir bilgi, vaktimiz geldiğinde.
When our time has come to pass, we hope they bury us upside down so the warden can kiss our ass!
Zamanımız dolupta gittiğimizde, mezara ters yatırırlar bizi, müdür de kıçımızı öper!
Our time has come!
Buradaki zamanımız doldu!
Our time has come.
Zaman geldi.
After our long wait, our time has come.
Uzun bir bekleyişten sonra, bizim zamanımız geldi.
Our time has come!
Zamanı geldi!
Gentlemen, our time has come.
Zamanımız geldi beyler.
Friends, the time has come to find out if our death has done any good!
" Dostlarım, ölümümüzün işe yarayıp yaramadığını görmenin zamanı geldi!
" The time has come to regard our fellow man with respect...
" Kardeşlerimizi saygıyla dikkate alma zamanı gelmiştir...
The time has come to leave this world while we're still loved by our family and friends.
Evlatlarımız ve dostlarımız....... tarafından seviliyorken, bu dünyadan göçüp gitme vaktimiz geldi.
The time has come to take up arms in our defence.
Bu adamın gelip kasabamızı basmasından artık sıkıldık.
Yes, and the time has come to cast aside our personal differences.
Ve kişisel ayrılıkları bir kenara koymanın zamanı geldi.
I believe the time has come for us to resolve our differences.
Sanırım aramızdaki anlaşmazlıkları gidermenin zamanı geldi.
But now the time has come to settle our accounts.
Şimdi hesaplaşma zamanı geldi. Bununla mı?
"The time has come to end our relationship."
"İlişkimize son verme zamanı geldi."
The time has come, our time!
Zaman geldi, bizim zamanımız!
Shirakubi, our dueling time has come.
Shirakubi, düello yapmamızın zamanı geldi.
The time has come, painful as it may be, to gaze out among our sister nations in the area and see ifany stands...
Zaman gelmiştir, ne kadar acı verse de, bölgemizdeki kardeş milletlere bakarak kimin ayakta kaldığını görmek için...
And, fellas, the time has come for us to play our next card.
Ve şimdi arkadaşlar, elimizdeki ikinci kozu oynamanın zamanı geldi.
I think the time has come to re-evaluate our relationship, Max.
Sanırım ilişkimizi tekrar gözden geçirmenin zamanı geldi Max.
Freddie, one year has passed and the time has come for us to take our separate paths.
Freddie, bir yıl doldu... ve yollarımızı ayırma zamanı geldi.
The time has come to liquidate our guests.
Misafirlerimizi tasfiye etmenin zamanı geldi.
The emperor's made a critical error and the time for our attack has come.
İmparator büyük bir hata yaptı. Saldırıya geçmemizin zamanı geldi.
Our time together has come to an end.
Birlikteliğimizin sonu geldi.
The time has come to gather my beloved queen and embark upon our dark honeymoon.
Kraliçemi alıp esrarlı balayımıza çıkma zamanı geldi.
Has our time finally come?
Sonunda zaman geldi mi?
The time has come, fortunately, for us to beat our swords into plowshares.
Neyseki artık kıIıçlarımızı toprağa gömmenin zamanı geldiğini görüyoruz. Affedersiniz!
The time has now come for us to cherish our green inheritance, not to pillage it.
Zaman, yeşil mirasımızı yağmalama değil el üstünde tutma zamanı.
We fought bravely, but for us the time has come to stand behind our new president and put aside any feelings of ill will rancor hostility and serious doubts about this man's ability to lead a nation that I hope none of us feels.
Ama artık ona karşı hissettiğim kötü duyguları, nefreti ve bu ülkeyi yöneteceği hakkındaki kuşkularımı bir kenara bırakıp yeni başkanımızın arkasında durma zamanı geldi. Umarım siz bunların hiçbirini hissetmezsiniz.
Fellows, I think perhaps the time has come to call our parents. No.
Dostlarım, sanırım ailelerimizi aramamızın vakti geldi.
No matter how emotional it may be, the time has come for us to accept that our ways must part.
Ne kadar duygusal olursa olsun yollarımızın ayrılacağını kabullenme zamanı geldi.
The time has come to take our destiny into our own hands.
Artık kaderimizi kendi elimize almanın zamanı geldi.
The time has come to gird our loins, like valiant men.
Yürekli erkekler gibi kıIıç kuşanmanın zamanı geldi.
This man has come into our lives, and for the first time in many years I feel a sense of hope, of life returning.
Bu adam hayatımıza giriverdi ve yıllardan sonra ilk kez yeniden... içimde bir umut doğdu, hayata döndüm.
The time has come to use our dough to amount to something.
Artık paramızı doğru düzgün bir şey için kullanmanın zamanı geldi.
I never thought I'd be saying this to you, Ray but maybe the time has come to reevaluate our marriage.
Sana bunu söyleyeceğimi asla düşünmezdim, Ray ama sanırım evliliğimizi gözden geçirmenin zamanı geldi sanırım.
Every time a policeman has come to our house, a family member has died.
Ne zaman evimize bir polis gelse ailemizden biri ölmüş oluyor.
The time has come to throw out the window... all the dishes and the flies of our old cup board... "
"Tüm o tabakları ve eski dolabımızın sineklerini pencereden fırlatma vakti gelmişti."
You know, the way a man can come here from another country, and in just a short time here in America, he has embraced our way of living to the point where he wants to know if we got a warrant.
Adamın teki buraya başka bir ülkeden gelir, ve kısa zamanda Amerika'da, karşımıza çıkar ve arama iznimiz olup olmadığını sorma ihtiyacı duyar.
GOOFBALL : Mr. Speaker, the time has come to redesign our state flag.
Bay konuşmacı, eyaletimizin bayrağını yeniden tasarlamayı konuşmanın zamanı geldi.
At last, the time has come for us to carry out our mission.
Sonunda, görevimizi yapmanın vakti geldi.
As you know, the time has come for our biannual review of the prisoners in solitary, which I hate to admit is S.R.O., so we either need to let some of these dinks back into gen pop or ship their butts to another correctional facility.
Bildiğiniz gibi yılda iki kez düzenlediğimiz tecritteki mahkûmların durumunu görüşme zamanımız geldi, itiraf etmeliyim ki yer kalmadığı için bu eşeklerden bazılarını ya genel birime göndereceğiz veya başka bir hapishaneye transfer edilecekler.
The time has come for us to start using our acting talents in a different way.
Oyunculuk yeteneğimizi farklı bir şekilde kullanma vaktimiz geldi.
Aaron, the scientists have been able to communicate further and have uncovered that the man from one thousand years in the future has come to our time... looking for work.
Aaron, bilim adamları iletişim kurmakta başarılı oldular ve öğrenilenlere göre bin yıl sonraki gelecekten gelen adamın günümüze yolculuk ediş sebebi iş aramakmış.
our time is up 29
our time 23
our team 16
our turn 21
our thing 18
our town 19
our top story tonight 23
our top story 31
our time 23
our team 16
our turn 21
our thing 18
our town 19
our top story tonight 23
our top story 31