Pay translate Turkish
78,383 parallel translation
You said you will pay?
- Ödeme yaparım mı demiştin?
Whatever he normally gets, I'll pay double.
Ne alıyorsa iki katını veririm.
But MacLeish's men decided that Lozano was going to have to pay - for the buddies they lost,
MacLeish'in adamları, kayıplarının bedelini Lozano'ya ödetmek istiyor.
Seth, if there is any truth to this Abe Leonard story at all...
Seth, Abe Leonard'ın söylediklerinde doğruluk payı varsa...
Let's make them pay, Jason.
Onlara bunu ödetelim Jason.
We'll find her, and we'll make her pay.
Onu bulacağız ve bedelini ödeteceğiz.
Well it's pay to play.
Aletler su yakmıyor.
But you don't pay, you don't play.
Ama parası olur da öyle çalar.
You can pay me back from the next Arkansas electric session.
Bir sonraki Arkansas Elektrik seansının ardından bana ödersin.
You're pay. Laugh on that.
Gülün gülebileceğiniz kadar.
And I can't pay my bills with maybe, now can I, joe?
Daha faturaları ödeyemeyen biri ortama kazandırılsa kaç yazar değil mi Joe?
That should be all.
Payın burada.
He was late and I demanded he bring it straight to me. Or there, there would be hell to pay!
Zamanında ödememişti, ben de hemen getirmezsen çıngar çıkartırım dedim.
I paid him the band's share.
Grubun payını ona ödedim.
He ain't pay nobody.
Kimseye beş kuruş vermedi.
Y'all gonna stay with that drunk who won't pay you,
Size para vermeyen bu ayyaşla mı takılacaksınız?
Find that fucker and pay him.
O şerefsizi bul ve ona ödeme yap.
In the meantime, I suggest you pay a little closer attention to your home security.
Bu arada güvenlik konusunda daha dikkatli olun.
You didn't pay for that!
Onun parasını vermedin!
You get what you pay for, and you can barely pay for that.
Parana göre mal. Bunları zor ödersin.
I guess I was expecting someone to clip me in there, not pay me when I came out.
Birinin beni öldürmesini bekliyordum. Halbuki çıkınca ödüllendirildim.
Well, that's because she knows the only time you really pay attention to a woman is when she's in front of your camera.
Belki de kadınlara ilgi gösterdiğiniz tek anın kamera önünde oldukları an olduğunu bildiği içindir.
They've got millions of fans across the globe who would pay good money just for the chance to see them together on-screen.
Dünya genelinde filmlerini görmek için para ödemekten çekinmeyecek milyonlarca hayranları var.
I'll pay you first.
Önden ödeme yapacağım.
On to the matter of restitution. Mr. McGill, according to your agreement, you have two weeks to pay your brother back.
Bay McGill, kardeşinizin malına verilen zarar sözleşmenize göre iki hafta içinde karşılanmalı.
I would like to pay up now, if I may.
Mümkünse şimdi ödemek isterim.
Why didn't you make it up on your end?
- Neden kendi payından telafi etmedin?
I'll hold up my end, you hold up yours. 50-50.
Ben kendi payımı vereceğim, sen de kendininkini. 50-50.
But how are you gonna pay for it?
Ama nasıl ödeyeceksin?
Uh, they pay me to make a commercial,
Reklam için bana para ödüyorlar.
- Sure, s-sure. B-but... but like I said... I only have enough to pay for the one.
- Evet, evet ama dediğim gibi sadece bir tanesine yetecek param var.
You get me those pills, and I'm gonna pay you $ 20,000.
O hapları getirirsen, sana 20,000 dolar vereceğim.
- You offer to pay them damages.
- Zarar karşılamayı önereceksin.
All you care about is your share of the payout.
Sen sadece ödemeden kendi payını düşünüyorsun.
You do any of that, and you'll be jeopardizing your payday.
Bunlardan birini yaparsan, kendi payını tehlikeye atarsın.
And your share is... boop!
Sizin payınız ise...
If you can't "trust my judgment," as you say, so be it, but you're gonna have to pay me for my share.
Eğer dediğin gibi "kararlarıma güvenemiyorsan" öyle olsun. Ama hissedeki payımı ödemek zorundasın.
And I have to give you the lion's share of the credit.
Aslan payını da size vermek durumundayım.
I had to walk 10 blocks to a pay phone.
Ankesörlü telefon için 10 blok yürümem gerekti.
Okay, how about this... how about we pay you $ 450 for the one that already aired, and then we take it from there?
Tamam, şuna ne dersin? Yayınlanan reklam için sana 450 dolar ödeyelim sonrasını da biz halledelim.
Okay, we are not gonna pay you $ 6,500 for something that we can do ourselves.
İyi de sana kendi yapabileceğimiz bir şey için 6500 dolar vermeyeceğiz.
I appreciate the gift, but now that I'm able to afford it, - I want to pay you back. - Oh, you "appreciate the gift"?
Hediyeniz için teşekkürler, ama artık gücüm de varken borcumu ödemek istiyorum.
That's my half.
Benim payım orada.
I'll do what I have to do to take care of my half.
Kendi payımı ödemek için ne yapmam gerekiyorsa yapacağım.
You do what you have to do to take care of yours.
Sen de kendi payını ödemek için yapman gerekeni yap.
It's one of the main reasons I'm doing this picture, is to pay her tuition.
Bu filmi çekmemin başlıca sebeplerinden biri de bu. Okul ücretini ödeyebilmek.
I pay that guy a lot of money.
O adama çok fazla para ödedim.
You can't pay attention to the tongue wagging that goes on in this town.
Bu kasabada dönen söylentilere aldırış etmemek gerek.
You couldn't pay for better reviews.
Para verip yaptırsanız bu kadar iyi eleştiriler olmazdı.
You do not need the surplus to pay for your brother, so you are not forced to do the movie with that terrible Miss Davis.
Artık ağabeyinize, fazladan para vermek zorunda kalmadığınız için o korkunç Bayan Davis'le film çekmek zorunda da değilsiniz.
I'm takin'this here four dollars out of your pay.
Bu dört doları sizden keseceğim.
payne 32
paying 30
payday 30
payment 30
payback 76
payroll 19
payback's a bitch 46
pay me 62
pay attention 437
payson 85
paying 30
payday 30
payment 30
payback 76
payroll 19
payback's a bitch 46
pay me 62
pay attention 437
payson 85
pay attention to me 32
payback time 25
pay the man 37
paying job 16
payton 29
pay up 189
pay close attention 18
pays the bills 16
pay phone 16
pay no attention 29
payback time 25
pay the man 37
paying job 16
payton 29
pay up 189
pay close attention 18
pays the bills 16
pay phone 16
pay no attention 29