English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ P ] / Plea

Plea translate Turkish

2,003 parallel translation
From there it was just, um, you know, the hardest decision I ever made in my life... whether or not I should take a plea bargain and cooperate, or risk going to prison for the rest of my life.
O noktada, hayatımda verdiğim en zor karardı. İtiraf pazarlığına oturup iş birliği yapmak mı yoksa hayatımın geri kalanını hapiste geçirme tehlikesiyle yüzleşmek mi?
And, um, I chose to... to cooperate and take the plea bargain... so that I could someday, once again, you know, be with my loved ones.
İş birliği yapıp pazarlığa oturmayı kabul ettim. Böylece bir gün yeniden sevdiklerimle bir arada olabilirdim.
Daniel's lawyers have negotiated a plea bargain.
Daniel'ın avukatları bir pazarlık görüşmesi yaptılar.
Um, I just wanted everyone to come so I can tell you guys... I made my final decision on, uh, the plea bargain the government offered a few weeks ago.
Herkesin burada olmasını istedim böylece hükümetin bir kaç hafta önce önerdiği anlaşmayla ilgili son kararımı sizlerle paylaşabilirim.
And so, um, I'm gonna be... agreeing to this plea bargain in court on the 9th.
9. Bölge Mahkemesi'nde önerdikleri anlaşmayı kabul edeceğim.
Even though Daniel has now accepted a plea bargain, a hurdle still remains.
Daniel anlaşmayı kabul etmesine rağmen hala bir sorun vardı.
I bet someone paid him to cop a plea.
Kesin birileri davayı kapatmak için adama para ödemiştir.
Because he hates psychiatrists because they got him off on an insanity plea.
Çünkü adam psikiyatrlardan nefret ediyor çünkü onlar onu deli diye hapisten kurtadı.
We are not interested in a plea.
Kendimizi savunmaya gerek görmüyoruz.
It's my small plea to you
yemeyi çok istiyorsun..
It's my small plea to you
Senden bir isteğim var..
On behalf of Mr. Larsen, I'd like to enter a plea of not guilty.
Bay Larsen namına suçu kabul etmediğini arz ederim.
Mr. Larsen, in light of the seriousness of the charges, I'm going to defer to your lawyer and allow him to enter a not guilty plea on your behalf.
Bay Larsen, suçlamaların ciddiyeti dolayısıyla avukatınızın dediklerine riayet edip sizin adınıza suçu kabul etmemesine müsaade edeceğim.
It's a plea...
Bu bir ricadır.
We plea bargain our way into a case against the International Syndicate.
Uluslararası Kartel'e karşı davaya ceza indirimi yöntemimizi ekliyoruz.
And as far of the plea bargain, you can shove it lady.
Pazarlık yaptığına göre, bunu ittirebilirsin, bayan.
If we enter a plea now, they miss a news cycle.
Şimdi itiraz edersek, haber döngüsünü kaçıracaklar.
To the charge of murder in the first degree, on behalf of my client, Stanton Infeld, we enter a plea of "Not guilty."
Birinci dereceden cinayet suçuna karşı müvekkilim Stanton Infeld adına "Suçsuz" olarak itiraz ediyoruz.
The parents of Vicki Hailama made a plea today for Jordan Rutherford to turn himself in.
Vicki Hailama'nın ailesi bugün Jordan Rutherford'a teslim olması için yalvardı.
I'm using phrases like "copped a plea."
"Suçunu ikrar etmek" ifadesini kullanıyorum desek.
It's the plea of a citizen.
Bu bir vatandaşın ricası.
I know, a lot of this is posturing by the prosecution to get you to accept a higher plea.
Biliyorum, iddia makamının bu tavrının büyük kısmı daha uzun süreli bir sulh anlaşması kabul etmen için.
no plea bargains.
Sulh anlaşması yapmak yok.
So for the next two months, I want you to hold the line on every single plea.
Önümüzdeki 2 ay boyunca, her bir sulh önerisi için bu stratejiyi korumanızı istiyorum.
And as moved as I am by your plea for Jewish brotherhood, I'm not that moved.
Musevi kardeşliği yakarışların beni etkilemiş olsa da, o kadar da etkilenmedim.
Well, if you're nudging this chat in the direction of a plea deal...
Eğer bu konuşmayı, cezayı hafifletme yönüne doğru itiyorsanız...
- Then take a plea, retire somewhere.
- O halde ifade ver, emekli ol.
Now, at the arraignment, the first thing your attorney's gonna do is enter a "not guilty" plea.
Dinle, mahkemede avukatının yapacağı ilk şey "suçlu değil" savunması olacak.
Oh, the insanity plea. Yes.
Avukatı olsaydım ben de bunu denerdim.
Does my plea evoke no sympathy from you?
Mazeretim sizde hiç mi sempati uyandırmadı?
I assume this is a plea to stay my hand from punishment.
Sanırım seni cezalandırmamam için bir ricada bulunuyorsun.
It's an article where Clifford Danner took his plea.
Clifford Danner'ın davası hakkında bir makale.
Just laying the groundwork for his insanity plea, I'm sure.
Delilik savını kullanmaya çalıştığından eminim.
We had a plea deal, Your Honor.
İtiraf pazarlığı yapmıştık, Sayın Hâkim.
I think a guilty plea will settle things nicely.
Sanırım güzel bir şekilde suçlu bir dava ayarlanacaktır.
Yeah, plea.
- Evet, lütfen.
Defense attorneys offer him up as part of a plea bargain.
Savunma onu pazarlık için ortaya koydu. Harika.
The Department of Justice has identified certain- - and I'll use their word- - "biases" in how we plea bargain.
Adalet Bakanlığı kesin olarak tanımladı- -... ben de onların deyişini kullanacağım- -... savcı-sanık uzlaşmasındaki "önyargılar".
Cary's resisting a plea.
Cary, savunmada ısrar ediyor.
She's an AUSA to make sure there's no racial imbalance in plea bargaining.
Kendisi, savunma pazarlıklarında ırkçı dengesizliklerin olmadığına emin olmak için atanmış bir savcı yardımcısı.
For the sake that the defendants had taken care of their children before, they had written a plea for the defendants.
Çocuklarına bunca zaman iyi bakıldığını göz önünde bulundurarak,... hoşgörülü cümleler içeren dilekçe yazmışlardır.
A plea bargain?
Pazarlık mı istiyorsun?
♪ Your lover makes a passionate plea
Aşığın tutkulu bir savunma yapıyor.
This is Imani Stonehouse... she's an AUSA assigned to our office to review racial bias in sentencing, and she keeps me honest with all my plea bargains.
Bu Imani Stonehouse, kendisi ırkçı öyargılarla verilen hükümleri gözden geçirmek için ofisimize atanmış bir savcı yardımcısı ve benim bütün dava pazarlıklarımda dürüst davranmamı sağlıyor.
I was the ASA who won that plea bargain and you're really considering reversing it?
Bu itiraf pazarlığını kazanan savcı yardımcısıydım ve sen de gerçekten bunu tersine çevirmeyi mi düşünüyorsun?
A plea bargain that could gain a lot of attention.
İtiraf pazarlığı çok dikkat toplayabilir.
He makes them feel like he's helping by offering a plea, or even just by letting them pay their debt and clear their conscience.
Onlara bir mazeret sunarak kendilerine yardım etmiş gibi veya borçlarını ödeyerek vicdanlarını rahatlattıklarını hissettiriyor.
'Plea for KIM Kyungho's Clemency'?
'KIM Kyungho'a Merhamet Yakarışı'mı?
Alford plea is a sin!
Alford savunması günahtır!
I'm going to write a press release to say that Tim is not really straight, and Bruce and I suggest that I do a YouTube plea to the fans to explain the situation. JEN, VOICEOVER :
Bir basın açıklaması yapacağım.
You see in the final sermon this heartfelt plea from the Prophet warning the Muslims about certain things, advising them about certain things.
Veda hutbesinde, Hz.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]