She wasn't there translate Turkish
724 parallel translation
- Did she tell you what he looked like? - There wasn't time.
- Nasıl biri olduğunu söyledi mi?
Yeah, I got this giant knife and I went to this girl's house and was gonna find her, but she wasn't there, so I just slashed her tires.
Evet, kocaman bir bıçağı alıp bu kızın evine gittim ama evinde değildi, ben de sadece arabasının tekerlerini deştim.
Everyone that saw her says she wasn't there.
Onu gören herkes orada olmadığını söyler.
Nelly was there, wasn't she?
Nelly de oradaydı, değil mi?
She encouraged me. So when she wasn't there...
Benim ilham kaynağım oluyor ama sonra karşılamaya bile gelmiyor...
When she looked for me, I wasn't there.
Aradığında orada yoktum.
She was sitting at her dressing table, just as you're sitting there... only she wasn't frightened as you are.
Tıpkı orada oturduğun gibi o da tuvalet masasında oturuyordu. Sadece senin kadar korkmuş bir halde değildi.
Wasn't she the head nurse in one before I was there?
Ben 1'e gitmeden önce oradaki başhemşire değil miydi?
I suppose she went out, her coat wasn't there.
Sanırım dışarı çıkmış, paltosu da yoktu çünkü.
Maybe she doesn't mind, but it's a pity there wasn't anything we could do.
Belkide önem vermiyor, ama bizim yapacak birşeyimiz olmaması yazık.
Born there, wasn't she?
Orada doğdu değil mi?
I saw she was coming to, so I left her to turn off the gas, but the key wasn't there.
Bize doğru geldiğini görünce, gazı kapatmak için yanından ayrıldım, Ama anahtar yerinde yoktu. Biri almış.
I remember that once she told me that when anything annoyed you, you simply pretended that it wasn't there.
Bir keresinde bana bir şey seni rahatsız ettiğinde, o şey yokmuş gibi davrandığını anlattı.
Well, there wasn't anybody else there but me... so when she went in the bathroom and she locked the door, look.
- Benden başka kimse yoktu. Banyoya gidip kapıyı kilitlediğinde... bakın.
I don't know. It's not like it used to be when I knew all about Eve White... and she didn't know anything about me, and there wasn't anybody else.
Eskisi gibi değil, eskiden Eve White hakkında her şeyi bilirdim, o benim hakkımda hiçbir şey bilmezdi.
She knew there wasn't any money in there!
Orada para olmadığını biliyordu.
She wasn't there.
Burda yok Raymond.
I mean, if things were pinched, there wasn't any ready cash, would she be willing to give you a big diamond solitaire to hock?
Yani, dara düşüldüğü, elde nakit bulunmadığı hallerde, büyük bir tek taş takıyı rehine koymak üzere sana verebilecek mi?
He took me to her hotel... but she wasn't there that day
Beni onun oteline götürdü ama kız o gün orada değildi.
One second she wasn't there, then she was practically under my wheels.
Bir saniye önce orada yoktu, sonra bir baktım orada, neredeyse eziyordum.
There wasn't one. She found the pin. It wasn't stolen.
Hırsızlık olmamış takıları bu akşam dükkanda bulmuşlar.
For two years since Mother died, Maggie was all I had, everything and then suddenly she Just wasn't there anymore.
Annem éldiikten sonra iki yll boyunca Maggie benim her § eyimdi. Sonra birdenbire artlk yanlmda yoktu.
But she wasn't there.
Ama orada yokmuş.
The concierge wasn't there, but I'll go back I know where she was
Odacı orda değildi ama oraya tekrar gideceğim. Ben nerde olduğunu biliyorum.
There wasn't anything she didn't do for him.
Onun için yapamayacağı, hiçbir şey yoktu.
But Lord have mercy the worse looking he got, the better looking she got till there wasn't nothing much left of him and she went off back east somewheres and took up with a stone mason.
Ancak o ne kadar kötü, kadın ise ne kadar iyi görünse de adamdan geriye hiç bir şey kalmayıncaya kadar tanrı onlara merhamet gösterdi ve sonunda kadın doğuda bir yerlere gitti ve bir duvarcı ustası ile sözlendi.
The minute she wasn't there, I'd climb up and drink it out of the bottle.
Orada olmadığı bir anda bütün şişeyi içerdim.
She wasn't actually there.
O gerçekte orada değildi.
I raced to her apartment. She wasn't there.
Apartmanına koştum ama yoktu.
Five minutes later, she noticed Aliette wasn't there.
5 dakika sonra, Aliette'nin orda olmadığını farketti.
She was whipped over there, because she wasn't a good girl.
Biraz dayak yemiş ama gayet iyi.
- No, because she wasn't there, otherwise...
- Hayır, çünkü orada değildi, aksi halde...
Tell her about her peoples back there so she know she wasn't born to be no slave in the white folks'land.
Ona, oradaki halkını anlatacağım ki beyazların ülkesinde köle olmak için doğmadığını anlasın.
She came to me'cause her mother wasn't there.
- Dinle! Bana gelmesinin sebebi ihtiyacı olduğunda annesinin yanında olmamasıydı!
You want me to say she wasn't there?
Benden kızın orada olmadığını söylememi mi istiyorsunuz?
She wasn't there at the Prince's residence.
Prensin sarayında da değildi.
I went to her room early to ask her to come to Gull Cove to do some sketching, she wasn't there.
Martı koyuna gelmesini istemek için sabah odasına gittim orda değildi.
So I went over to the dorm to pick her up, only she wasn't there.
Yatakhaneye onu almaya gittim ama orada yoktu.
I nominated her for class rep, and she wasn't even there.
Ben onu sınıf temsilciliğine aday gösterdim, o ortada bile yoktu.
Which I would feel very uncomfortable going to if she wasn't there.
Teyzesi orada olmasa gitmekten rahatsızlık duyardım.
She was there, wasn't she?
Oradaydı değil mi?
Everything would have worked out perfectly if she wasn't there.
Kız orada olmasaydı her şey yolundaydı.
SHE WOULDN'T BE UP THERE IF HER HUSBAND WASN'T IN THE BAND.
Kocası grupta olmasa o da orada olamayacaktı.
Well, sure we did, but there wasn't much left after she blew.
Elbette yaptık ama patlama geride birşey bırakmıyordu.
There's a real nice-looking lady, huh? Wasn't she?
Ne hoş bir hanım, değil mi?
When they all left around 3, nobody noticed that she wasn't there.
Saat üçe doğru gittiklerinde, grupta olmadığını kimse farketmedi.
She wasn't there.
Morga gittim ama onu bulamadım.
I wasn't even introduced to her, but she would just sit there... and her influence would be felt.
Onunla tanıştırılmamıştım bile ama o oradaydı. Etkisi hissediliyordu.
When she passed, I remember him tellin'me... there wasn't a finer "niggra" woman... in all of Alabama.
Geçtiği zaman, bana şöyle dediğini hatırlarım tüm Alabama'da daha iyi bir zenci kadın yoktu.
She don "t Know. She wasn" t there.
O bilmiyor ki, orada değildi ki o.
- She wasn't there.
- Orada değildi.
she wasn't 185
she wasn't here 17
wasn't there 90
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
she wasn't here 17
wasn't there 90
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389