English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ S ] / So were we

So were we translate Turkish

5,995 parallel translation
Shooter : Well, it wasn't so much that Hollywood came calling as that we were knocking on every door in Hollywood.
Hollywood'daki her kapıyı çalmamızdan çok geçmemişti ki Hollywood bizi aramaya başladı.
I was... I was waiting, you know, to figure out, you know, what we were gonna do, so I could probably do some furniture shopping.
Ben şeyi bekliyordum ne yapacağımızı çözmeyi.
So if you were to take me on a tour, where would we go?
Peki beni bir tura çıkarsan nereye götürürdün?
The thing about that is, their layout is based on normal operations, so, when we went into lockdown, there were some blind spots behind the security cameras, and there's nothing I can do about that.
O şey onların düzeni temel alır normal operasyonlarda, gittiğimizde çok, kapalı kutu, bazı kör noktalar vardı güvenlik kamera arkasında, ve hiçbir şey yok Bu konuda yapabileceğim.
So, we are to assume that Helen killed herself because she poisoned Granger, and knew we were closing in on her?
Peki, kabul ediyoruz Helen kendini öldürdü Granger zehirledi çünkü, ve biliyorduk ki, ona yaklaşıyor?
There were others, many others, and we've set to work identifying them so we might offer a deal.
Başkaları da vardı ve onlara anlaşma sunabilmek için kim olduklarını bulmalıyız.
! Yeah, no, I'm pretty sure I would notice them if they were here, so we gonna need high-def sat images of the area to pinpoint their location at around a 10-mile radius with a latitude of 44 and a longitude of 18.
Burada olsalar fark ederdim herhalde, yani yerlerini bulabilmemiz için 44. enlem ve 18. boylam arasındaki 16 kilometrelik bölgenin yüksek çözünürlüklü uydu görüntülerine ihtiyacımız olacak.
We were recording in his house, so that's why you hear on that recording...
Kaydı evinde aldık. O kayıtta bu var.
So we were tracking and another band had come to see the studio.
Biz kayıt alırken başka bir grup stüdyoyu görmeye geldi.
So much of my work, I think, really came out of feeling we were being dismissed.
Yaptığım bazı şarkılar dışlanmış olduğumuzu hissetmemizden kaynaklanıyordu.
"Dear Captain, we were all so sorry for your loss."
Sayın Başkomiserim, hepimiz kaybınız için baş sağlığı dileriz.
" Dear Captain, we were all so sorry for your loss.
Sayın Başkomiserim, hepimiz kaybınız için baş sağlığı dileriz.
And you were so annoyed by that until finally, one time we called you up again and you said, " Look, if you stop calling me
Bazen o kadar sinir oluyordun ki bir gün nihayet, seni aradığımızda "Bakın. Beni arayıp durmazsanız şarkınızı çalarım." dedin.
So what we were thinking for an intro was to do a variation of that riff,
Biz de girişin nasıl olacağını düşünüyorduk. Girişe kısa bir tema koymak istiyoruz ama Swing'ten biraz daha uzun olacak. - Pekala, kısa temayı gir.
So we were all in a hotel in Memphis.
Ve Memphis'te bir otelde toplanmıştık.
So in our mind, we were gonna hang out in Memphis a couple days and go home and clean up the yard and go back with life.
Memphis'ten ayrılıp evlerimize dönecek, bahçemizi temizleyecek ve yaşamaya devam edecektik.
You were miserable, so we got in the car and...
Berbat durumdaydın.
We were so careful.
Çok dikkatli davranmıştık.
We were so proud.
Çok gururlandık.
So we were like, " we should
İşte o yüzden, " bu kayalardan
So, we were getting rid of the rocks and... huh?
Böylece, biz de kayaları temizlemeye başladık... ha?
If a signal were beamed to us with the sort of power that we can generate using our current technology from any one of the million or so sun-like stars within 1,000 light years of Earth, then this would hear it.
Dünya'nın bin ışık yılı çapındaki Güneş benzeri yıldızların birisinden, mevcut teknolojimizi kullanarak üretebileceğimiz türden bir enerjiyle bize herhangi bir sinyal ulaşsaydı bu cihazlar bunu algılayabilirdi.
So I assumed you were saying we're looking for a mentally challenged, Yiddish-speaking...
O yüzden akli dengesi yerinde olmayan Yidce konuşan -
We were wrong. So who was your client?
Müşterin kimdi?
We were worried, so...
Endişeliydik, bu yüzden...
So... how'd you even know we were here?
Bizim burada olduğumuzu nereden bildin?
Remember when that happened, we were so happy?
Bunun olduğu zamanı hatırla, tamamen mutluyduk.
We were so close, Tom.
Seninle çok yakındık, Tom.
She said they were getting ready to move a big shipment so we had to go quick.
Bana büyük bir sevkiyata hazırlandıklarını söyledi, bu yüzden hızlı davranmalıydık.
Ah, we were so close.
Çok yaklaşmıştık.
- We were so close.
- Çok yaklaştık.
- Okay, fine, so we were laughing - because we were playing "would you rather."
Tamam, peki. "Hangisini istersin?" oynadığımız için gülüyorduk.
So we were on our way to Tehachapi when the tire blew out and the bus skidded and rolled over.
Lastik patladığında Tehachapi'ye doğru gidiyorduk. Otobüs patinaj yaptı ve takla attı.
The noise was so bad, Hammond couldn't hear a word of what we were saying on the radio.
Ses o kadar kötüydü ki Hammond telsizden söylediklerimizin tek kelimesini bile duyamıyordu.
Women were not put on this earth so we could use them for things.
Kadınlar bu dünyaya sadece o tarz şeyler için gelmedi.
The car was warmer on the right-hand side in the morning, so we were going north.
Sabah arabanın sağ tarafı daha sıcaktı yani Kuzeye gidiyorduk.
IF WE WERE LIVING IN AN AREA WHERE THERE WERE LOTS OF YOUNG STARS AND SUPERNOVAE BLOWING UP, THAT WOULD NOT BE SO GOOD FOR LIFE ON EARTH.
Eğer, bir sürü genç yıldızın ve süpernovaların olduğu bir alanda yaşıyor olsaydık yeryüzündeki yaşam için hiç de iyi olmazdı.
We were so close!
Bu kadar yaklaşmıştık!
We were so young.
Epey gençken.
I was so worried that we were going to lose due to my bad luck!
Kötü şansım yüzünden kaybedeceğiz diye ne endişelenmiştim!
We didn't even know that was happening to our factory and instead we were so happy to be having a son!
Fabrikanın başına gelenleri bilmeden bir oğlumuz olacak diye seviniyorduk.
He said that, just like the gloves were already placed in the box, so the evil dealer stacked the cards before we played.
Onun görüşüne göre tıpkı önceden farklı kutulara yerleştirilmiş eldiven çifti gibi şeytani dağıtıcı da oyuna başlamadan önce kartları hileli bir şekilde karmıştır.
We were not expecting you so soon.
Sizi bu kadar erken beklemiyorduk.
We were very pleased who were able to come so quickly.
Kısa sürede gelmiş olmanızdan çok hoşnutuz.
We were having so nice, I forgot that you would come.
O kadar iyi zaman geçiriyorduk ki, az daha geleceğinizi unutuyordum.
We were almost just eaten by frosty the snowman, which should be impossible, by the way, so try.
Donmuş Kardan Adam bizi neredeyse yiyordu ki bunun imkânsız olması gerek. Sen dene bir.
If we were so good, why didn't you give us contracts in the beginning?
Madem o kadar iyiydik niye en baştan imzalamadık sözleşmeleri?
Has it ever occurred to you... that if the American public knew what we were up to, so would our enemies?
Amerikan halkını ne işler yaptığımızı öğrenseler düşmanlarımız ne yapar hiç düşündün mü?
I think it's a chess game... and I think the Colonel knew that we were not playing his game, and so he made a move that we didn't expect.
Bence bu bir satranç oyunu. Ve Albay, kendi oyununu oynamadığımızın çok iyi farkında... Bu yüzden beklemediğimiz bir hamle gerçekleştirdi.
- We were so happy to get that call. - Hi.
- Aradığınıza çok sevindik.
And... we worked so hard on it'cause we thought we were gonna live in it forever.
Ve... Üzerinde çok çalıştık çünkü orada sonsuza dek yaşayacağımızı düşünüyorduk.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]