Standing there translate Turkish
3,830 parallel translation
How long have you been standing there?
Ne zamandır orada dikiliyorsun sen?
And they just saw you standing there, sleeping?
Onlar senin orada ayakta uyuduğunu görmüşler mi? - Evet.
Why the fuck are you standing there?
Orada ne sikime bekliyorsun?
But yes, if you were standing there "
Eğer orada durmuş olsaydınız
I'm sorry, but it's very uncomfortable you just standing there.
Üzgünüm ama sen orada dikilince çok rahatsız edici oluyor.
When Chris brought you up to the lake house... and I was standing there grilling at the barbecue like an asshole... babbling away, talking to you, making small talk.
Chris seni göl evine getirmişti ve ben barbekünün başında şerefsiz herifin teki gibi ızgara yapıyordum. gevezelik edip, seninle konuşuyor, küçük sohbetler açıyordum.
I mean, one minute you're in 1974, looking for ghosts but all you have to do is open your eyes and talk to whoever's standing there.
- Bir bakıyoruz 1974 yılındasın, hayalet arıyorsun ama tek yapman gereken gözlerini açıp orada kim varsa konuşmak.
Why are you just standing there taking this?
Neden öylece dikilip bunu kabulleniyorsun?
I suddenly see him standing there
Görüyorum onu bir anda orada
Now when you're done standing there crying and feeling sorry for yourself you are gonna go and apologize to both your daughters for being such a jerk.
Orada durup ağlayarak kendine acıman bitince öküz gibi davrandığın için gidip iki kızından da özür dileyeceksin.
I'm standing there filling up like I've done a thousand times and I hear a chunk.
Binlerce kez yaptığım gibi benzin koyarken... bir ses duydum.
He's just standing there.
Orada öylece duruyor.
You can't do that if you're standing there alone.
- Orada öylece tek başına durursanız, .. bunu beceremezsiniz.
After standing there for 5 nights on June 20 she disappeared.
Beş gece boyunca burada dikildikten sonra 20 Haziran'da artık gelmedi.
While I was putting it in the bowl, Tatiana just standing there, staring up at me, looking like she wanted something.
Kâseyi makinaya yerleştirirken Tatiana orada durmuş ve sanki bir şey isteyecekmiş gibi beni izliyordu.
The mugs who show up for this thing... they see you standing there, they'll have to play nice.
Bu iş için gelecek herifler seni orada görünce uslu durmak zorunda kalacaklar.
And you... are just standing there like a coward.
Ve sen... sen orada bir korkak gibi duruyorsun.
I go over to the door, but he's just standing there on the sidewalk like 10 feet away, staring at me, waiting.
Kapıya yöneldim ama çocuk üç metre ötemde kaldırımda durmuş bana bakıyor.
So I'm just standing there, shit gushing down my thighs.
Orada öylece dikiliyorum ve kalçalarımdan resmen bok fışkırıyor.
You think he sees what an arsehole he looks, standing there like the King himself?
Nasıl bir göt olduğunu görebiliyor mudur, sence? Orada bir kral gibi durmuş.
Why you standing there eyeballing me?
Gözlerini pörtlettin de ne bakıyorsun?
What if this is a trick to keep us standing there?
Ya bu, bizi burada tutmak için bir tuzaksa?
Then we're standing there one night, on the rocks and, Niklas, you owned up to your little prank :
Sonra, bir gece kayalarda oturuyorduk. ... ve Niklas, bunun küçük bir şaka olduğunu itiraf etti :
What are you standing there?
Ne duruyorsunuz?
I thought I saw Allison Mcdaniels standing there.
Allison Mcdaniels'ın orada durduğunu gördüm sandım.
He's standing there, all wild-eyed, blood all over his mouth, he's got a knife, people are screaming.
Karşımda gözleri kocaman, ağzı kan revan içinde, elinde bıçakla insanları kaçıştırarak öylece duruyordu.
You know, you looked like a real jackass, standing there smiling.
Biliyor musun orada durup gülümserken aynı ahmak gibi görünüyordun.
I opened the curtains, and she was standing there...
Perdelerimi açtım, o da orada dikiliyordu......
How long you been standing there?
Ne zamandır orada duruyorsun?
He's standing right there!
Aynen öyle
He encouraged her to take her show in completely the wrong direction, and then when it crashed and burned, there he was, standing in the wings with a new draft of his own.
Şovu tamamen yanlış bir istikamete götürmesi için onu cesaretlendirdi ve fiyaskoyla sonuçlanınca kenarda kendi taslağıyla bekliyordu.
He's standing right there talking to Karen and some other guy.
Hemen burada duruyor. Karen ve başka bir adamla konuşuyor.
There's someone standing behind you.
Arkanda biri duruyor.
There's someone standing in front of you.
- Tam önünde biri var.
I have to go to the bathroom, and I'm not gonna do it if you're standing right there.
Duşa girmem gerek ve sen orada dikilmeye devam edersen bunu yapamam.
It could've been any black person standing there.
"Sürpriz" diye bağıran kişi orada duran herhangi siyah biri olabilirdi.
And then, one day, when I was standing up there I realized that I had never done it with him.
Bir gün yine orada gün batımını izlerken bunu onunla birlikte hiç yapmadığımı fark ettim.
We're still standing, just like that big-ass arch up there.
Ama yıkılmadık, ayaktayız. Tıpkı şu koca kıçlı kemer gibi.
There's only a few people in town who can make something like that, and, well, I'm standing here.
Bu şehirde bunu başaracak çok az insan vardır. Onlardan birisi de benim.
You know, I played along with your pump malfunction bullshit because Junior was standing right there, but now I would like to know what's going on.
Senin bozuk pompa palavrana... ses çıkarmadım... çünkü Junior vardı... ama şimdi neler olduğunu öğrenmek istiyorum.
She's standing right over there.
Kendisi hemen şurada.
Without an extinguisher, there's not much we can do, once we're standing out there in the litter of our belongings, waiting for the VW to explode.
Yangın söndürücü olmadığı için yapabileceğimiz pek bir şey yoktu,... kendi çöplüklerimizle arabanın yanında duruyor,... patlamasını bekliyorduk.
Standing here, I was shooting her, and she was lying there...
Burada durmuş onu çekerken o yatıyordu.
Is how much he loved them anyway. I just remember standing there and thinking
Orada dikilip düşündüğümü hatırlıyorum.
There was just a night where I ended up waking up, standing in the middle... of the street with cars passing, and holding her and screaming.
Sonunda uyandığımda sadece karanlık vardı sokağın ortasında duruyordum arabalar geçiyordu, onu tutuyordum ve o da çığlık atıyordu.
But Grace, she's standing right there, and she just lets it happen.
Ama Grace orada öylece dikildi ve hiçbir şey yapmadı.
It's not a thing. it's nothing. it's - it's you just sort of standing up there with processed hair...
Öylesine bir şey değil, hiç bir şey. Kuaförden çıkmış saçın ve leopar desenli ceketinle orada duruyor gibisin.
You're standing up there, and you don't say anything.
Burada durup tek kelime etmiyorsun.
While you're standing around, there are crimes being committed.
Siz burada dikilirken dışarıda suçlar işleniyor.
I wake up in the middle of the night, and there's an old lady standing over me,
Gecenin bir yarısı uyanıyorum ve üzerimde yaşlı bir kadın yatıyor.
Um, I don't want to alarm you right now, but there's a fucking creepy dude standing right behind you.
Hmm, seni rahatsız etmek istemiyorum ama, arkanda cidden ürpertici bir adam var.
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48