English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / Terribly

Terribly translate Turkish

4,503 parallel translation
HAVE YOU EVER DONE SOMETHING TERRIBLY WRONG TO SOMEONE IN YOUR LIFE?
Hayatınızda birisine hiç korkunç derecede yanlış bir şey yaptınız mı?
Two hours into his ascent, something went terribly wrong.
Yükselişinin iki saatinde, bir şeyler korkunç şekilde ters gitti.
We miss him terribly, but it sure has been nice spending time with you.
Onu çok özlüyoruz. Ama senle zaman geçirmemiz iyi oldu.
I missed you terribly.
Sizleri gerçekten özledim.
You do everything terribly.
Herşeyi harika yaparım.
He said, "I'm so happy I found you, Brian, old chap. " I've been terribly lonely and fancied a chat. "
Harold, "Seni bulduğuma çok sevindim eski dostum Brian yalnızdım ve konuşacak kimsem yoktu." demiş.
But please... Given the lack of blood stains, I assume it wasn't a violent death unless of course it was strangulation but the foetal position of the victim outline, although not terribly well executed, indicates a degree of pain rather than the flailing limbs one might associate with a struggle.
Kan lekeleri eksikliği göz önüne alındığında kurbanın kötü bir şekilde ölmediğini varsayıyorum ama tabii ki boğulma değilse,... kurbanın cenin pozisyonu korkunç bir idam olmamasına rağmen,... acının derecesi elini sağa sola savurmak yerine münakaşayı tercih ettiğini gösteriyor.
And on the way back I realized something was terribly wrong.
Dönüş yolunda bir şeylerin cidden yanlış olduğunu farkettim.
I imagined those Janissary boys, uprooted, landing in new homes with new fathers... some of them good fathers... their loyalties terribly divided.
Ben hayal bu Yeniçeri çocuklar, kökünden sökülmüş, yeni babalar ile yeni evler içinde iniş... Bunların bazı iyi babalar... Korkunç bölünmüş onların sadakat.
"Peter who hasn't answered because something has gone terribly wrong"?
- Bir şeyler fena hâlde ters gittiği için cevap vermeyen Peter.
I think something's terribly wrong in Mr. Pryce's office.
Bay Pryce'ın odasında ciddi bir sorun var.
I'm terribly adrift without you.
Yoklugunuzda kaybolmus durumdayim.
- I'm terribly busy.
- Benim çok işim var.
Cecilia's terribly sorry for missing your call.
Cecilia aramalarına cevap veremediği için çok üzgün.
- Oh, I'm terribly sorry about that.
- Bu konuda çok özür dilerim.
I suppose if we used the same one, the battle would be terribly confusing.
Herhalde ikimiz de aynı sancağı kullansak savaş çok kafa karıştırıcı olurdu.
But she's terribly young - only 16.
Fakat daha 16 yaşında. Pek körpe.
- Terribly close, I fear.
- Korkarım ki bir ayağı çukurda.
They're terribly itchy.
Felaket kaşınıyorlar.
Aren't they terribly painful?
Ağrı vermiyor mu onlar?
Gosh, they're terribly energetic!
Amanın, ne enerjikler öyle!
Shh! She's terribly sensitive!
- Benim kızım hassastır!
Would you mind terribly if I called you Tony?
Size Tony desem çok mu bozulursunuz?
I became terribly curious.
Çok merak ettim.
I think just tells us that that typewriter, that German typewriter... which by the way, changes color in the course of the film, which typewriters don't generally do... is terribly, terribly important as a referent to that particular historical event.
Sanırım o daktilo, o Alman daktilosu - bu arada yeri gelmişken film boyunca rengi değişiyor ve daktilolar genellikle bunu yapmazlar - bu özel tarihsel olaya bir gönderme yaparak bize ne kadar önemli olduğunu anlatıyor.
Chuck, if you're getting this, something has gone terribly wrong.
Chuck, bu videoyu izliyorsan bir şeyler ters gitti.
- Something's terribly wrong.
- Ters bir şeyler var!
I am terribly disappointed.
Hayal kırıklığına uğradım.
We're terribly embarrassed.
Çok mahçubuz.
Could be a terribly botched attempt at autoerotic asphyxiation.
Çok fena bi boğma girişimi olabilir.
Uh, she was so terribly pleasant.
Son derece cana yakın bir bayandı.
Well, how terribly exciting.
Ne kadar heyecan verici.
Well, I'm terribly happy for you both.
İkiniz adına da çok mutlu oldum.
Ah, terribly.
- Çoook.
But I have been following you for years, and I am still terribly lost.
Ama sizi yıllardır takip ederim, ve hala kaybolmuş gibiyim.
The date is going terribly.
Randevum berbat geçiyor.
Terribly.
Berbat.
When our generosity has been repaid with cruelty... when our behavior has filled us with regret... and when our future has become terribly uncertain.
Cömertliğimiz zulümle geri ödendiğinde... davranışlarımız içimizi pişmanlıkla doldurduğunda... ve geleceğimiz korkunç bir belirsizliğe dönüştüğünde.
Gülteki I'm terribly hurt.
Gültekin. En çok da size içerledim.
I know this is awkward, but do... would you mind terribly if I look through his papers, his files?
Tuhaf gelecek ama... Onun evraklarına, dosyalarına bakabilir miyim acaba?
And would help if they're not terribly bright when it comes to finance.
Mesele mali konular olduğunda çok da zeki olmayacak birisi epey yararına olacaktır.
look... I'm terribly sorry about anything that you might have gone through, but I need...
Yaşadıklarınızla ilgili olarak çok ama çok üzgünüm ama...
Terribly sorry to interrupt your tai chi lesson.
Tai Chi dersini böldüğüm için çok özür dilerim.
The thought of a clean mind is terribly frightening to you, isn't it, Patrick?
Temiz bir zihin düşüncesi seni korkunç derecede korkutuyor değil mi, Patrick?
You would say that, wouldn't you? Your patients suffer terribly.
Hastaların çok acı çekiyor.
This will hurt terribly, but you'll be line.
Canın çok yanacak ama birşey olmayacak. Tamam mı?
She was so terribly common.
Çok kaba sabaydı.
Would you mind terribly putting it on speaker?
Hoparlöre vermen sorun olmaz umarım.
I miss him so terribly... but thank god yöu're here!
Onu çok fazla özlüyorum... ama tanrıya şükür sen buradasın!
You look terribly pale.
Betin benzin akmış.
I'm terribly adrift without you.
Yokluğunuzda kaybolmuş durumdayım.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]