The toilet translate Turkish
5,209 parallel translation
Daddy's going to the toilet real quick.
Baba hızlı bir şekilde tuvalete gidecek.
He was in the toilet yesterday with Rahul during assembly.
Dün sabah bahçede toplanırken Rahul ile birlikte tuvaletteydi.
I flushed it down the toilet.
Klozete atıp, üstüne sifonu çektim.
No, I dropped my phone in the toilet and I had to reach in and get it.
Yok, telefonumu tuvalete düşürdüm ve uzanıp almam gerekti.
Yo... I need the toilet.
Tuvalete gitmem lazım.
Go on, Mike, take him to the toilet.
- Mike, onu tuvalete götür. - Siktir et.
Move from the toilet.
- Çık tuvaletten. - İşe gitsin.
Gonna visit the toilet.
Tuvalete gidiyorum.
Mrs. Peri told me to fix the toilet in the den before she gets back.
Bayan Peri, eve dönene kadar tuvaletlerin temizlenmesini istedi.
I really got to go use the toilet.
Gerçekten de tuvalete gitmem lazım.
You'll use the toilet when you give me something.
Bana bir şey verdiğinde tuvaleti kullanacaksın.
Also, don't forget to close the toilet or she'll drink out of it.
Tuvaleti kapatmayı da unutma yoksa suyunu içiyor.
What you want is a long, drawn-out trial that puts our stock in the toilet.
İstediğin şey stoklarımızı bitirecek uzunlukta mahkemenin devam etmesi.
I want to go to the toilet.
Tuvalete gitmek istiyorum.
So if you find a really expensive moisturizer on the floor next to the toilet, it's yours.
Tuvaletin yanındaki yerde pahalı bir nemlendirici bulursan senindir.
The toilet just got backed up.
Tuvalet taştı gibi.
My health is going down the toilet right now.
Sağlığım tuvaletin dibini boyluyor şu an.
I just wanna go home and eat ice cream on the toilet until I fall asleep.
Eve gitmek ve tuvalette uyuyakalana kadar dondurma yemek istiyorum.
Her head's in the toilet, but she's asleep.
Kafası tuvaletin içinde ama uyuyor işte.
Well, flush Sheldon down the toilet and get me a new one.
O zaman Sheldon'ı da at tuvalete, yenisini alırsın.
I need the toilet.
Tuvalete gitmem lazım.
Why are you phoning in the toilet?
Niye tuvalette telefonla konuşuyorsun?
He's in the toilet.
Tuvalette şu an.
Go check if he's in the toilet.
Tuvalette mi git bak bakalım.
Why did I find a cigarette in the toilet?
Öyleyse tuvalette neden sigara buldum?
Our maid was smoking in the toilet.
Hizmetçimiz tuvalette sigara içiyordu.
Your father never smokes in the toilet.
Baban tuvalette sigara içmez.
This boy, Lim Jiale actually beat up his classmate in the toilet.
Bu çocuk, Lim Jiale tuvalette sınıf arkadaşını dövmüş.
I flushed them down the toilet.
Tuvaletten aşağı yolladım.
Well, I placed them in the toilet.
Tuvalete attım işte.
Or maybe she would have stopped you from putting metal in the microwave and flushing your bathrobe belt down the toilet this morning.
Belki de senin, bu sabah mikrodalgaya metal koymanı bornozunu tuvalete atıp sifonu çekmeni engellerdi.
Just like when I smell up the toilet. Huh? There he is.
Aynen tuvaleti kokladığım gibi.
You know what? Th-The toilet's been doing that.
Tuvalet arada yapıyor onu.
I read about Milton Hershey and his school in "Coronet" magazine or some other crap the girls left by the toilet.
Milton Hershey ve okulunu Coronet dergisinde ya da kızların tuvalette bıraktığı ıvır zıvır şeylerden okudum.
I prefer to stick your head in the toilet.
Ben de kafanı tuvalete sokmayı tercih ederim.
I think he might need the toilet.
Sanırım tuvaleti gelebilir.
You broke my daughter's heart and took every piece of goodwill this family extended to you and flushed it down the toilet.
Kızımın kalbini kırdın sen. Ailemizin sana sunduğu tüm iyi niyeti öylece çöpe attın.
Felt like throwing the phone down the toilet!
Telefonu tuvalete fırlatacak gibi hissettim.
- I had it in the toilet and now it's gone.
- Tuvalete gittim ve yok oldu.
It was an emergency, I had to use the toilet...
Acil bir şeydi, tuvalete gitmek gerekti.
Yes, but unlike any of your 18th-century stops, at least the train will have a 21st-century toilet!
Evet ama senin 18. yüzyıldan kalma duraklarının aksine trenin 21. yüzyıla ait bir tuvaleti var en azından!
I said move from the fucking toilet, bro.
Sana tuvaletten çık dedim.
Now we're basically a couple of wild animals Grunting at each other to throw some toilet paper Through the crack in the bathroom door.
Şimdiyse banyo kapısındaki yarıktan tuvalet kâğıdı atmamız için birbirine homurdanan iki vahşi hayvan gibi olduk.
Thinking he's the greatest thing since toilet paper.
Tuvalet kağıdından sonra en önemli şeyin beyni olduğunu sanan bir canavarı var.
It's what Miss Died-on-the-toilet would have wanted.
"Bayan tuvalette öldü" yü istiyordum.
Well, we're out of toilet paper, and I thought the pages from this rare and valuable comic book would do the job nicely.
Tuvalet kağıdımız bitmiş. Düşündüm ki bu nadir bulunan değerli çizgi romanın yaprakları işimi gayet rahat görecektir.
They've got a six-month supply of canned food, a pump toilet, and the complete works of Shakespeare.
Altı aylık konserve yiyecek, bir tuvalet ve Shakespeare'in tüm eserlerini koymuşlar.
This is the staff toilet.
Personel tuvaleti bu.
- Really enjoyed your toilet reading, by the way.
Tuvaletteki okunacaklara bayıldım bu arada.
Love the new toilet paper you bought, Alan.
Aldığın yeni tuvalet kağıdına bayıldım Alan.
Making toilet on the internet?
İnternetten sıçılabiliyor mu?
toilet 109
toilets 26
toilet paper 45
toilet flushing 19
toilet flushes 63
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
toilets 26
toilet paper 45
toilet flushing 19
toilet flushes 63
the times 79
the truth is out there 16
the truth will set you free 17
the truth 1031
the time is now 61
the time has come 121
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the truck 50
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the time will come 16
the time 110
the truth is 1715
the truck 50
the three musketeers 30
the truth hurts 29
the twins 60
the train 84
the term 42
the time masters 23
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the time is 69
the trees 59
the tv 53
the thing is 2099
the teacher 58
the table 26
the two of us 218
the truth will come out 23
the third 84
the time is 69
the trees 59
the tv 53
the thing is 2099
the teacher 58