There's an emergency translate Turkish
387 parallel translation
In the event of an emergency there will be no assembly.
Acil bir durumda son dakika toplantısı olmayacak.
If there's an emergency?
Ya acil bir şey olursa?
There's an emergency with the ronin recruitment, sir
İşe alınacak Ronin'ler konusunda ivedi bir durum var, efendim.
Whay if there's an emergency?
Ya acil bir durum olursa?
Doc. it's an emergency. a real emergency. There's a fella- -
Doktor acil durum, gerçekten acil bir durum...
There's an emergency.
Bu acil bir durum.
Tell them there's a woman who needs an emergency bath!
Acil banyo yapması gereken bir kadın olduğunu söyle!
Aside from the engine, there's an emergency brake in each car.
Lokomotiften bağımsız olarak, her vagonda bir acil fren kolu var.
I understand there's an emergency.
Anlaşılan acil bir durum var.
At this moment there is an emergency meeting in the Elysée Palace.
Şu anda Elysée Sarayı " nda bir acil durum toplantısı yapılıyor.
What do you do if there's an emergency?
Acil bir durum olduğunda ne yaparsın?
There's sort of an emergency.
Acil bir durum var.
Sam, there's an emergency in the back room.
Sam, arka odada acil bir durum var.
We have an emergency in New York and it's very important that we get there.
New York'ta acil bir durum oluştu... Oraya gitmemiz çok önemli.
There's a whole town out in that valley, and we do not black it out unless we have an official state of emergency.
O vadide koca bir kasaba var. Resmi izin olmadan orayı karartamayız.
Lieutenant, there's an emergency call from U.S. Customs Agent Frank Arriola.
( Çavuş Dedektif Trudy Joplin ) Teğmenim, Gümrük Şube Çavuşu Frank Arriola'dan acil bir çağrı var.
Dr Foster, take over for me, there's an emergency.
Dr Foster, yerime bakın, acil durum var.
- There's an emergency. - It's terrible.
- Acil bir durum.
In case there's an emergency. And there's a simple list of dos and don'ts Until we return.
Ayrıca burada da biz dönene kadar yapman ve yapmaman gerekenlerin listesi var.
- Emergency Service. - There's an unconscious man... Lying by the bus-stop.
- Bir adam otobüs durağında yere yığıldı.
There's an emergency.
Acil bir durum var.
If it's an emergency, we have a staff of psychiatric social workers. There's an hour's wait.
Acil bir durum ise, sosyal yardım psikiyatrlarımız var.
There's an emergency session in Raleigh over the assault.
Raleigh'de saldırı ile ilgili olağanüstü bir toplantı var.
There's been an emergency.
Görünüşe göre acil bir durum var.
There's an emergency hand actuator.
Bir acil durum, çalıştırıcı kolu olacak.
There's got to be an emergency button, right?
Hadi, hadi. Başardın!
But there's an emergency and we need you.
Ama acil bir durum var ve sana ihtiyacımız var.
There's an emergency at Lex Corp. Nuclear Plant.
LexCorp. Nükleer Santralinde acil bir durum var.
There's an emergency medical kit in the cabinet there.
Kabinde acil yardım çantası var. Git getir.
There was no other way out. Otherwise, there would have been an emergency, Chief O'Brien's coronary.
Aksi takdirde acil çağrı, Şef O'Brien kalp krizi geçiriyor olacaktı.
If there's an emergency, you're out of luck.
Acil bir durum olursa şansına küs.
There was an emergency in ten-forward.
Pruva On'da acil durum çağrısı vardı.
If there's an emergency, call me on the phone like your dad said. Thank you.
Acil bir şey olursa babanızın dediği gibi beni arayın.
There " s an emergency escape vehicle for use by the commanding officer.
Sadece Kumandan Subay'ın son çare olarak kullanabileceği, İttifak tarafından programlanmış bir kaçış aracı var.
I assume there's still an emergency medical kit behind the Tactical console?
Zannedersem, Taktik konsolunun arkasında ilk yardım kutusu olacak.
Crewman... there's a-an emergency situation aboard ship.
Tayfa... gemide acil bir durum var.
Uh, you can reach me after hours in the evening... just in case there's an emergency recurrence, anything like that.
Acil bir durum vuku bulursa akşam saatlerinde de arayabilirsiniz.
Hi, uh, there's an emergency down at the Circle A on first Street.
Dama kendi çıktı, benim bir suçum yok.
Yeah. Yeah. But, what if there's an emergency?
- İçkilerin içindeki orkideleri?
Darling, there's an emergency at the hospital.
Canım, hastanede acil bir durum var.
There's an emergency exit.
Orda acil çıkış var. git ve yardım getir.
There's an emergency hatch on the roof.
- Çatıdan çıkış var. - Bunu yapmana gerek yok.
That's ridiculous. He felt like an idiot,'cause they're all gathered in there like there's some huge emergency over there, you know?
Aptal gibi hissediyordu, çünkü sanki orada büyük bir cinayet işleniyormuşçasına hepsi içeri doluşmuşlardı.
Unless there's an emergency.
Acil bir durum olmadıkça.
If there's an emergency like a snow day, they decide who's the most responsible -
Bir acil durum olduğunda karlı gün gibi, kimin daha sorumlu olacağına karar veriyorlar...
Quickly! There's an emergency escape submarine. Hurry!
Beni takip edin Acil kaçış için bir deniz altı var
I gotta go to the third floor. There's an emergency RA meeting about bulimia or something.
Acil bir öğrenci danışmanları toplantısı var.
There's an emergency RA meeting about bulimia or something.
Bulimia gibi bir şey hakkında. Bunu giy.
There's an emergency in the kitchen.
- Ne istiyorsun? - Mutfakta acil bir durum varmış.
As a result, false readings were fed to the sensors, which detected an emergency when there was none.
Sonuç olarak, algılayıcılara yanlış okumalar gönderildi,... Ortada hiç birşey yokken acil durum ortya çıkardı.
- What if there's an emergency?
- Ya acil bir durum olursa?
there's an 48
there's another one 165
there's another way 51
there's another 63
there's an idea 32
there's another thing 32
there's an extra 17
there's an old saying 30
an emergency 46
emergency 358
there's another one 165
there's another way 51
there's another 63
there's an idea 32
there's another thing 32
there's an extra 17
there's an old saying 30
an emergency 46
emergency 358
emergency room 18
emergency services 20
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
emergency services 20
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35