There's more than one translate Turkish
751 parallel translation
There's more than one way to open a clam.
Bir midyeyi açmanın başka yolları da vardır.
There's more than one woman on earth!
Hadi canım sende, dünyada sadece bir tane kadın yok ya!
There's more than one suffering'from the same complaint this morning, I'm thinking.
Sanırım, bu sabah birden fazla kişi aynı dertten muzdarip.
Step down to Lloyd's and take out an insurance policy and it won't cost you more than it did last week when there was no talk of a comet or the world running into one.
Lloyd's şirketine gidip sigorta poliçesi yaptırsan sana geçen haftadan daha pahalıya patlar. Çünkü geçen hafta kuyrukluyıldızdan ve dünyanın sonundan bahseden yoktu.
There is only one thing I hate more than a guard, and that's a Nazi.
Bir muhafızdan daha çok nefret ettiğim kişi varsa o da Nazi'dir.
Is there nothing more to life than carrying the burden of one's past mistakes?
Geçmişin ağırlığını taşımadan yaşamanın bir yolu yok mu?
There's more than one Kingsby on the Christmas tree, Mr. Marlowe.
Noel ağacında birden fazla Kingsby var bay Marlowe.
There's more than one Colt in the world.
Bir sürü Colt var.
There's more than one way of being realistic, sir.
Gerçekçi olmanın birden fazla yolu vardır efendim.
There's more than one of them.
Daha fazlası da var.
There's only one thing more obvious than two people gazing at each other, and that's two people avoiding it.
İki insanın birbirinin gözüne bakmasından daha bariz tek şey, gözlerini birbirinden kaçıran iki insandır.
- There's more than one bride here today.
- Bugün burada bir gelin daha var.
There's one thing on this earth more important than money, and that's land!
Bu dünyada paradan daha önemli bir şey varsa, o da topraktır!
There's probably only one person in the world he hates more than me.
Muhtemelen benden daha çok nefret ettiği tek bir kişi var.
Yeah, yeah, I know you got a great right hand, kid but there's more than one hand on a fighter.
Evet, harika bir sağın olduğunu biliyorum, evlat ama bir boksörde bir elden fazlası olmalı.
We won't go out any more than we have to, but there's one thing we should arrange, whether Mother comes here or the boys go and stay with her.
Gerekmedikçe dışarı çıkmayacağız, ama bir şeyi ayarlamalıyız. Ya annem gelsin, ya da çocuklar ona gitsin.
There's more than one plane coming in.
Sadece tek bir uçak gelmiyor.
Well now, Miss Maragon, if this son of mine is so offensive to your delicate sensibilities, there's more than one way to tree a coon.
Pekâlâ, Bayan Maragon, her ne kadar oğlum sizin hassas duygularınıza karşı kırıcı olsa da bu sorunu halletmenin başka yolları da var.
You know, there's only one thing more devious than a Philadelphia lawyer and that's an Irish lawyer.
Philadelphia'lı bir avukattan daha kurnaz olan bir tek şey vardır... İrlandalı bir avukat.
There's more than one way to interpret this?
Bunun başka yorumu var mı yani?
Well, there's really nothing to work out, Professor, other than understand that just being one person is more than enough for any human being to handle.
Aslında, halledilmesi gereken birşey yok, Profesör. Bir tek şunu anlamalısınız ki, sadece bir birey olmak bile insan kapasitesinin üstündedir.
- There's more than one kind of law.
- Birden başka kanun türü vardır.
- Then there were more than one?
- Birden fazla kişi mi varmış?
- Nobody heard the gunshots either. - Was there more than one killer?
- Silah seslerini de kimse duymamış ki.
And if there's more than one, I have a way of grading them.
Birden çok varsa onları incelerim. Bir sıralama yaparım.
There's probably more than one scattered around here someplace.
Muhtemelen buraya benzer yerlerdan etrafta daha çok vardır.
There's more spilled here in one night than we've dug up in a month.
Burada bir gecede dökülen altın tozu, bizim bir ayda bulduğumuzdan fazla.
- There's more than one?
- Yani başkası da mı var?
One day you'll realize there's more to life than culture.
Bir gün hayatın kültürden ibaret olmadığını anlayacaksın.
You know what they say about us. If there's one thing more deplorable than our cooking, it's our love making.
Sevişmemizin, yemeklerimizden daha da acınacak durumda olduğunu söylerler.
If there's one thing more nauseating than a merry Christmas, it's the hypocrisy of a happy marriage with some idiot, lovesick female.
Noel'den daha tiksindirici bir şey varsa, o da aptal, aşk sersemi bir kadınla yapılan sözde mutlu evliliktir.
There's more than one?
- Set mi? Bir çok parçadan mı oluşuyor?
- Wait. There's more than one way to stop a train.
Bir treni durdurmanın başka yolları da vardır.
You were uptight. I'm uptight when there's more than one person.
Odada birden fazla kişi varken hep biraz gergin olurum.
There's more than one voice.
Birden fazla ses var.
There's one hell of a lot more to flying than just flapping around from A to B.
Uçmak bir yerlerden bir yerlere ulaşmak için kanat çırpmaktan ibaret olamaz.
- There's more than one murder in that.
- Bu oyunda cinayetten çok daha fazlası var.
But there's one thing I want more than anything.
Fakat herşeyden çok istedğim bir şey var.
I reckon there's more than one way to get across the border if you don't have a family tagging along.
Sınırı geçmenin birden fazla yolu vardır diye düşünüyorum. Arkanda bir aile yoksa tabii.
There is more than one enemy carrier nearby. There must be!
Bu, yakınımızda birden fazla düşman taşıyıcısı olduğunu gösteriyor!
There's more than one reason that we was invited here.
Buraya davet edilmemizin birden fazla nedeni var.
There are things more important than one's own hide.
İnsanın kendi postundan daha önemi şeyler vardır.
There's been a great deal of talk about flying machines, although so far no one's been able to get more than a few feet off the ground.
Uçan makineler hakkında konuşulacak çok şey var. Ancak şu ana kadar hiç kimse yerin altına birkaç metreden fazla inmeyi başaramadı.
- There's no one I love more than you at this moment.
- Şu anda senden daha fazla sevdiğim kimse yok.
If there's one thing this town despises more than the Borays, it's cowardice.
Bu kasabada Boraylardan daha çok nefret edilen bir şey varsa, o da korkaklıktır.
There's more than one prisoner who'd love to have Starbuck here.
Teğmen Starbuck'ın burada olmasına bayılacak birden fazla mahkûm vardır.
Sir, there's more than one ship.
Efendim, bir gemiden fazlası var.
In this wide world there's more than one
# Bu dünyada sadece bir aşk yok
There's more than one fish in the sea
# Denizde sadece bir balık yok
Cos there's more than one of them!
Çünkü onların sayısı daha fazla.
There's more than one peanut butter and banana sandwich in the world.
Dünyada fıstık ezmeli ve muzlu sandviçten daha önemli şeyler var.
there's more 591
there's more to it than that 45
there's more where that came from 46
there's more to it 25
there's more coming 16
there's more of them 25
there's more to this 16
more than one 77
therese 78
there 14012
there's more to it than that 45
there's more where that came from 46
there's more to it 25
there's more coming 16
there's more of them 25
there's more to this 16
more than one 77
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there you go 7508
therefore 1419
there you are 4720
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213