There you two are translate Turkish
844 parallel translation
There you are, you two turtledoves!
İşte sizi buldum çifte kumrular.
There are one or two things you must understand, Kemp.
Anlaman gereken bazı şeyler var, Kemp.
- There are just the two of you?
- Sadece ikiniz misiniz?
There are two things, Pepe For business, you're the boss
Bir iş bir de özel hayat vardır, Pépé. İş konusunda patron sensin.
There you are, you two.
İşte buradasınız.
Two of you can sleep in here, and there are two more beds in the other room
İkiniz burada yatabilirsiniz, ve diğer oda da iki yatak daha var
Do you think perhaps it's because there are only two of us?
Sence bunun da nedeni iki kişi olmamız olabilir mi?
There are only two things that have ever meant anything to you... power and cruelty.
Senin için bir şey ifade eden iki şey oldu hep güç ve zalimlik.
I'll have you know that the very food there before us... is brought to us by two of those very lads the police are so maliciously slandering.
Şu anda yediğimiz yemeğin, şu polis tarafından kasten iftira atılan gençlerden ikisi tarafından getirildiğini belirtmek isterim.
I've heard that before. Before you start beating about the bush again, there are one or two things that you should know.
Lafınızı yine dolandırmadan evvel bilmeniz gereken bir iki şey var.
There are many things to talk over and you two are being very cool about it.
Üzerinde konuşulacak pek çok şey var, ve siz çok rahat davranıyorsunuz.
There are two of us, you know...
Bizden iki tane var, bilirsin...
Mr Harwood, there are two men asking to see you.
Bay Harwood, sizi görmek isteyen iki adam var.
You're great hands to talk, you are. But when it comes to fighting', that boy there be a better man than any two of you.
Konuşmaya gelince çok iyisiniz, ama iş kavgaya gelince şu küçük çocuk bile, hepinize beş basar!
You know, when they list the 10 best pictures ever made there are always two or three of his on the list.
- Bilirsin, listeye en iyi 10 film olarak girenlerden genelde ikinci yada üçücü sırayı alıyorlar listede
There are two gentlemen wishing to see you.
İki bey sizi görmek istiyorlar.
And now there are two of you.
Şimdiyse senden iki tane oldu.
Are you sure there were only two of them?
Sadece iki adam olduklarından emin misin?
How do I get there? Two blocks east of Lamont and there you are.
Lamont'ın iki sokak doğusuna gidin, oradasınız.
There are only two things you need in this troubled world to succeed.
Bu dertli dünyada başarılı olmak için iki şeye ihtiyacınız var.
Well, there are one or two questions I'd like to ask you.
Size sormak istediğim bir iki tane soru var da.
Well, now, Mabel, there are two sides to everything, you know.
Şey, şimdi, Mabel, her şeyin iki yanı var, biliyorsun.
There are two others, you know... and they're very different from me... and I don't even ever know when they're coming out.
İki kişi daha var ve benden çok farklılar. Onların ne zaman ortaya çıktıklarını bile bilmiyorum.
What are you two being so mysterious about over there?
Siz ikiniz orada neler fısıldaşıyorsunuz?
You see, there are always two possibilities.
Gördünüz mü, her zaman iki seçenek vardır.
Now you know you're not going in there. How would you two like to put your money where your mouths are?
- Oraya gidemediğini sen de biliyorsun.
There are two men asking for you at the clinic.
Klinikte seni soran iki adam var.
There are two men here to see you.
Beyler Vip üzerine soru soruyorlar.
Without fail, there are two businesses you'll find in any city.
Hiçbir yerde batmayacağın iki sektör vardır.
Julia, there are the two men I was telling you about.
Julia, işte sana anlattığım iki adam şunlar.
- What are you two doing up there?
- Yukarıda ne işiniz var?
Well, there are two of us here and you're only addressing my colleague, so...
Şey, Burda her ikimiz varken siz sadece meslektaşıma bakıyorsunuz, bu yüzden....
There are two things you never use cyanide and honesty.
Hayatta son ana kadar kullanmaman gereken iki şey vardır. - Siyanür ve dürüstlük. - Ya şimdi?
There are two full legions here in Alexandria who have remained loyal to you.
Burada İskenderiye'de sana sadık kalan... iki tam lejyon var.
There are two Nubian slaves standing guard, so you climb over the wall.
Kapıda iki Nubyan nöbetçi var. Bu yüzden duvardan tırmanıyorsun.
I take it there are two of you ladies?
Galiba iki bayanın yanındayım değil mi?
If you don't mind, there are one or two questions I would like to ask.
Sakıncası yoksa, sormak istediğim bir iki şey vardı.
There are two kinds of women. And you, as we well know, are not the first kind.
Ve ikimizin de bildiği gibi, sen birinci türden değilsin.
Whether you believe the rest of my story or not, there are two things that haven't disappeared... the ring and the map.
Hikayemin kalanına inansanız da, inanmasanız da, ortadan kaybolmayan iki şey var... yüzük ve harita.
If the fire surrounds you, there are two options.
Eğer biri ateşle çevriliyse, iki seçeneği vardır.
There are two SS officers waiting for you.
Sizi bekleyen iki SS memuru var
Women like you are just like dogs, they know how to count, yet can't tell the difference between one and two, two less and it's over, but if there's only one less, all is fine.
Senin gibi kadınlar köpeklere benzer,... nasıl sayacağını bilir, lakin birle iki arasındaki farkı söyleyemez,... ikiden azsa biter,... ama birden azsa her şey yolundadır.
I hear there are two of you to get out now.
Duyduğuma göre şimdi ikinizi de buradan çıkarmamız gerekiyormuş.
There are rumors which you can't breathe to Martha for she foams at the mouth that the Old Man, her father is over two hundred years old.
Kimi dedikodular var. Bundan ince bir alay var ama, bunu anlayacak kadar sarhoş değilim.
There are only two of you against an army.
Ama bir orduya karşı sadece iki kişisiniz.
There are two of you.
Siz ikiz misiniz? Haydi.
However, in this case, there are two factors which will stay me from subjecting you to a full court-martial.
Ancak, mevcut durumda iki sebepten ötürü seni askeri mahkemeye vermeyeceğim.
Apart from the two of you, there are four more people
Sizden başka 4 kişi daha var
There are two reasons I must talk to you
İki sebep var ki, seninle konuşmamı zorlaştırıyor.
There are only two reasons for you to be constantly in the Queen's apartments.
Hadi oradan. Sürekli Kraliçenin yanında olmanızın iki nedeni olabilir.
"There are two women in you."
"İçinizde iki kadın var."
there you go 7508
there you are 4720
there you have it 213
there you go again 130
there you 22
there you guys are 26
there you were 26
you two are 22
therese 78
there 14012
there you are 4720
there you have it 213
there you go again 130
there you 22
there you guys are 26
there you were 26
you two are 22
therese 78
there 14012
theresa 292
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912