Throwing translate Turkish
8,153 parallel translation
I'm throwing the brick.
Tuğla atmayı seçerim.
One thing, though, friend of Pino, What's to stop me from taking your money And throwing you in a hole where no one will find you?
Tek bir soru, Pino'nun arkadaşı, tüm paranı alıp seni kimsenin bulamayacağı bir çukura atmamı ne engelleyebilir?
I saw naughty children throwing marbles.
- Bilye atan yaramaz çocukları gördüm.
You're throwing me to the wolves, chief.
Beni kurtlara yem ediyorsunuz, başkomiserim.
No, actually, we were planning on throwing it out, but if there's something you want, just...
Aslında onları atmayı planlıyorduk. Ama istediğin bir şey varsa...
But throwing Molotov cocktails is something I don't do well.
Ama molotof atmak konusunda pek başarılı sayılmam.
I'm going to be throwing a house warming party for you here this weekend.
Bu hafta sonu sizin için hoş geldiniz partisi yapacağım.
She is throwing us a party.
Bizim için parti yapıyor.
She's throwing herself a party.
Kendisi için parti yapıyor.
Throwing around his muscle.
Adamlarından birini benzeten.
Are we sure that Williams isn't just throwing the blame onto Riken?
Williams'ın suçu Riken'a atmadığından emin miyiz? Evet.
You're just throwing fuel on the fire.
Yangına körükle gidiyorsunuz.
She goes down to the grocery store she checks out the date on the food they throwing away and she comes back with a fuckin'trunk load of garbage.
Şehire, markete gidiyor günü geçmiş atılacak yiyeceklere bakıyor ve bagaj dolusu çöple geri geliyor.
You got a pair on you, throwing around accusations, considering I'm the one holding the gun.
Sana vereceğim. Sende bir çift var, etrafa iftira atıyor. Silahı tutanın ben olduğum düşünülürse.
I was throwing out the trash when they ran back to it.
Ben çöpü atmaya çıktığımda arabalarına geri dönüyorlardı.
Throwing X-rays in the bin isn't going to help anything, is it! It's useless!
- Röntgenleri çöpe atmak hiçbir işe yaramaz değil mi?
He could just be throwing smoke.
Gözümüze perde çekiyor olabilir.
If I'm disappointed in anyone, it's him, for throwing you under the bus.
Beni, sadece o hayal kırıklığına uğrattı. O da, seni otobüsün altına attığı için.
This tantrum you're throwing, put it in the song.
Gösterdiğin şu öfkeyi, müziğine yansıt.
Well, Milos, her acid-throwing ex-boyfriend, came back in her life.
Milos, onun asit fırlatıcı eski sevgilisi, tekrar hayatına girdi.
You realize if you quit, you're just throwing away the least year of your life.
İşten çıkarsan biliyorsun ki, hayatının en az bir senesini çöpe atmış olursun.
You realize if you quit, you're just throwing away the last year of your life.
İşten çıkarsan biliyorsun ki, hayatının en az bir senesini çöpe atmış olursun.
Why is he throwing you out?
Alec seni neden dışarı atıyor?
Reportedly claimed he could win a fight without throwing a single punch.
Söylendiğine göre tek bir yumruk atmadan bile maçı kazanabilirmiş.
Because of you, and how much you inspired me, I'm actually thinking of throwing my hat in the ring.
Bana o kadar ilham verdiğin için, senin sayende cesaretimi toplamaya karar verdim.
Even from the time we're a kid, where we're throwing our oatmeal on the floor just to get attention from our mothers.
Çocukken bile... yulaf ezmesini yere attığımız zaman bile. Annemizin ilgisini çekmek istiyoruz.
He'd be boxing, he'd be throwing some punches and bing!
Boks yapar, birkaç yumruk atar ve bam!
Quite a party y'all are throwing here.
Bayağı bir tantana var burada.
Markham and his boys are throwing a lot of money around.
Markham ve adamları bol para döküyor. Reddetmeleri için...
I had to defend Hope. Hogarth was throwing her under a bus.
Hope'u korumam gerekiyordu, Hogarth resmen sokağa attı kızı.
I need to know who I'm throwing in with.
Aynı yola birlikte baş koyduğum kişileri tanımam gerekir.
I was mad at you for literally throwing me under the bus.
Kelimenin tam anlamıyla beni otobüsün altına attığın için sana sinirlenmiştim.
He was throwing a tantrum, but I was busy ironing, and...
Öfke nöbeti geçiriyordu ama ben ütü yapmakla meşguldüm, sonra da...
He keeps throwing innocent people at me and I keep falling for it.
Sürekli üstüme masum insanları atıyor, ben de her seferinde tuzağa düşüyorum.
Then I'm throwing him... down the fucking Shaft.
Sonra da onu Shaft'ten aşağı atacağım.
Mopping, sweeping, throwing out the trash, cleaning the toilet.
Sileceksin, süpüreceksin, çöp toplayacaksın, tuvalet temizleyeceksin.
I saw my dad, of course, but, you know, they missed a trick because no way he would get through that many sentences without throwing in the F-bomb.
Ben babamı gördüm tabii ama bir noktayı atlamışlar çünkü o asla onca cümleyi küfür etmeden tamamlayamazdı.
Plus, Julio told me the Serb's throwing a big party for his brother.
Ayrıca Julio bana Serb kardeşi için büyük bir parti verdiğini söyledi.
You throwing him in?
- Onu ekledin mi?
You dropped everything to protect him, even though it meant throwing away your cover life.
Onu korumak için her şeyi bir kenara attın kamuflajlı hayatını bile bir kenara attın.
- We're throwing Dad's bachelor party.
- Babamların bekarlığa veda partisini düzenliyoruz.
They're throwing in the towel.
Pes ediyorlar.
It turns out that despite my ever-youthful, forward-thinking... 21st-century ways, when it came down to throwing away mom's old recipes, I just couldn't do it!
Benim genç, ileriyi düşünen kişiliğime rağmen... 21. yüzyılda iş annenin eski tariflerini atmaya gelince bunu bir türlü yapamadım!
I will find out what happened to Daniel, even if it means throwing every bit of media at this until the truth is uncovered.
Daniel a ne olduğunu bulacağım, gerçek ortaya çıkana kadar, her bir medya işini bunun içine sokmam gerekse bile.
You're throwing away your cigarettes.
Sigaralarını boşa harcıyorsun.
Galavant's the complete package, and I for one am finally just throwing my arms in the air and giving in to it.
Galavant gereken her şeye sahip ve sonunda ben de bunu kabul ediyorum ve kendimi teslim ediyorum.
You're throwing away the constitution!
- Anayasayı bir kenara atıyorsunuz!
We need to go rehearse your flower petal throwing.
Sizin çiçek yaprağı fırlatma seramoninizi prova etmemiz lazım.
Big Red is throwing me a little welcome-home party tomorrow night at the Old Town.
Big Red bana küçük bir hoşgeldin partisi düzenledi. Yarın akşam old town'da.
People don't, and it's like throwing money out the window.
İnsanlar dikkat etmiyor, bu pencereden para savurmak gibi bir şey.
He's throwing PVCs.
PVC ritmi var.
throw 83
throw the ball 39
throw it away 117
throw up 17
throw it out 45
throw it 160
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
throw them away 25
throw the ball 39
throw it away 117
throw up 17
throw it out 45
throw it 160
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
throw them away 25