Throw it out translate Turkish
919 parallel translation
- Do we throw it out?
- İsimsiz bir mektup değil bu!
I've been meaning to throw it out.
Atmayı düşünüyordum.
Want me to throw it out?
Dışarı atmamı ister misin?
Let's throw it out and see if the cat licks it up.
Şimdi bunu fırlatalım ve kedinin bunu yalayıp yutmayacağını görelim.
Throw it out.
At silahını aşağıya.
Anything you think is in bad taste, throw it out.
Hoşunuza gitmeyen ne varsa, atın.
I'll throw it out first!
Daha yiyemeden çöpe atacağım!
First you squeeze the lemon, then you throw it out.
Limon son damlasına kadar sıkıldıktan sonra, çöpe atılır.
Eat it, throw it out.
İster ye, ister at.
What am I supposed to do, throw it out the window?
- Çünkü paran var. - Ne yapabilirim, tüm paramı pencereden aşağıya mı atayım?
Nothing can be done with it but throw it out to be trodden underfoot.
Artık dışarı atılıp ayaklar altında çiğnenmekten başka bir işe yaramaz.
If the wine is sour, throw it out.
Madem şarap ekşimiş dökeriz biz de!
I'm sick of this dress! Throw it out.
Bunu görmek bile istemiyorum.
Come and get it, you cow-nurses, or I'll throw it out!
Haydi yemeğe gelin, inek çobanları yoksa dökerim!
Now understand, it took six of them to throw me out.
Şunu iyice anlayalım. 6 kişi ancak beni kapı dışarı edebildi.
I have to throw half of it out.
Olağanüstü, yarıdan fazlasını reddetmek zorunda kalıyorum.
If you go through with this case... it's going to throw 500 people out of employment.
Eğer bu dava sonuçlanırsa... 500 kişiyi işten çıkarmamız gerekecek.
It's terrific. Anyway, no one can throw us out at four o'clock in the morning.
En azýndan kimse sabahýn dördünde bizi kapý dýţarý edemez.
It will give me great pleasure... to see you make a fool of yourself before I throw you out of the house.
Seni evden atmadan önce ne kadar aptal olduğunu göstermekten mutluluk duyarım.
What do you want me to do, just throw out everything we've had when it was so perfect?
Ne yapmamı istiyorsun? Her şeyi çöpe atmamı mı? Hem de bu kadar mükemmelken.
The way they don't do things! The way they'll write anything just to get it down on the sales sheet. And I'm the guy that has to sit here up to my neck in phony claims... so they won't throw more money out the window than they take in at the door.
Satış sayfasına geçirmek için herşeyi yazmaları ben de burada boğazıma kadar taleplerle kapıdan giren parayı pencereden kaybetmesinler diye yırtınayım.
I don't know what you'll do about it, but I'm going to throw her right out on her ear.
Ne yapacağınızı bilmiyorum ama ben gidip onu atacağım. Biraz izin verin.
Well, not exactly a heart of gold, Father, but... Well, we had the apartment vacant, and it seemed a shame to throw her out.
Şey, tam olarak altın kalpli değil Peder ama... boş bir dairemiz vardı ve onu atmak utanç verici olurdu.
As I was saying, it was a shame to throw her out.
Dediğim gibi atmak utanç verici olurdu.
- Oh? - It might... I merely throw out the suggestion.
Şöyle olabilirdi - sadece öneri olarak ileri sürüyorum.
If you do it again, I'll throw you out
Bir daha böyle bir şey yaparsan, seni dışarı atarım.
That makes it so hard to throw him out.
Bu nedenle atamıyorum ya.
I ought to throw you out of here right now before it's too late.
Aslında çok geç olmadan seni pencereden atmam gerekir.
Wait till it snows and throw me out in the street.
Kar düşene kadar bekleyip beni sokağa at.
I'd throw him out in a minute if it wasn't for Patou.
Patou olmasaydı onu bu dakika atardım.
I knew a guy used to take the nail out of a flat and throw it into the street.
Patlak lastiklerden çıkan çivileri caddenin ortasına atan birini tanırdım.
But when you throw me out... it upsets me, Cricri.
Ama eğer beni bırakırsan... Üzülüyorum, Cricri.
If you utter those words again I shall cut out your tongue and throw it to the jackals and the dogs!
Eğer bu bu sözleri tekrar söylersen dilini keserim sonra da çakalların ve köpeklerin önüne atarım!
Please, listen first and if you don't like it, throw me out.
Önce dinleyin, eğer hoşunuza gitmezse beni attırırsınız.
Get out of here before I throw it back to you piece by piece! All right, all right.
- Tamam, tamam.
Why? So you can give it to Diamond and he won't throw you out of this hotel?
Seni otelden atmaması için Bay Diamond'a vermek için mi?
If you want to do something, when I get out on the porch take that flowerpot and throw it through the window.
Bir şey yapmak istiyorsan, ben verandaya çıkınca... şu çiçek saksısını al ve pencereden at.
They sweat it out of their husbands and... throw it away.
Kocalarından sızdırıp sokağa atarlar.
Don't yell or I will cut your heart out and throw it to the fish.
Bağırma! Bağırma! Kalbini söküp balıklara veririm.
Look, you can throw me out if you want to, but you did look so cosy in here, and your decorator friend had gone home and it was beginning to get a bit cold out there on the fire escape.
İstersen beni kapı dışarı edebilirsin ama çok hoş görünüyordun ve dekoratör arkadaşın da gitmişti. Ayrıca yangın merdiveninde de çok üşümüştüm, ne yapabilirdim?
All boats, throw out your ammunition! Get rid of it!
Tüm tekneler, mühimmatınızı atın!
We just throw it on, people hear it, they come, and we're out.
Çalıştıralım ki sesini duyup bizi çıkarsınlar.
Cut it out, they sure won't throw rocks!
Git şuradan be. Onlar sana leblebi mi atıyorlar?
It's a good thing you're not my wife or I'd throw him out of the house.
Ne mutlu ki sen benim karım değilsin yoksa onu evden dışarı atmış olurdum.
It's risky. She may throw you out.
Bu riskli olur.Belki seni terkeder.
I had to explain her, it's not suitable behavior, for young lady to throw her husband out of a flat, and making excuses about Pardubice.
Genç bir kadının kocasını evden postalamasının hoş bir hareket olmadığını ona öğretmeliydim.
If Linda asks me to throw myself out the window... I'll do it.
Ben Linda isterse, kendimi pencereden atabilirim. Yaparım.
The creature's ability to throw itself out of time sync makes it possible for it to be elsewhere in the instant the phaser hits.
Yaratığın kendini zaman dışına fırlatma yeteneği onun yoğun bir fazer atışı ile başka bir yerde olmasını sağlayabilir.
I hate to say it, but I'm going to have to throw you out.
Bunu söylemekten nefret ediyorum ama sizi dışarı çıkarmak zorundayım.
Now just lift that cannon out of your belt... and throw it over here.
Şimdi kemerinden silahını Çıkar ve buraya at.
Now, get that thing out of there... and throw it over here.
Şimdi çıkar o şeyi ve at buraya.
throw it away 117
throw it 160
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
throw it 160
throw it in 17
throw it down 24
throw it here 18
outside 883
outer 19
outfit 21
outsiders 26
outrageous 90
outs 110
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
outlaw 21
out now 39
out of context 16
out of curiosity 82
out of order 40
out of my mind 17
out of the blue 171
out of sight 112
out of interest 20
out of nowhere 149
out of town 49
outstanding 214
out of 299
out loud 97
outside of work 17
out of respect 50
out of mind 55
out like a light 17
out of love 16
out of town 49
outstanding 214
out of 299
out loud 97
outside of work 17
out of respect 50
out of mind 55
out like a light 17
out of love 16