To be quite honest translate Turkish
143 parallel translation
To be quite honest, it isn't kindness at all.
Aslında nezaketten değil.
Ahh, to be quite honest, I don't quite know, sir.
- Açık konuşmam gerekirse, bilemiyorum bayım.
To be quite honest, I never thought about it.
Dürüst olmak gerekirse, hiç düşünmedim.
Bored stiff, to be quite honest.
Doğrusunu istersen çok sıkıcı.
But I think one's got to be quite honest, and say that it failed in its object.
Dürüst olmak gerekirse görev başarısız olmuştu.
To be quite honest, I...
Dürüst olmak gerekirse, ben...
Well, to be quite honest... do you always throw your things around?
Dürüst olmak gerekirse... Her zaman eşyalarını etrafa atar mısın?
awful, to be quite honest. I'd forget it.
Berbat görünüyorsun.
To be quite honest with you,
Size karşı dürüst olacağım...
To be quite honest, Sarge, I'd rather be home with the wife and kids.
Açık konuşmak gerekirse çavuş, evde karım ve çocuklarımla olmayı yeğlerdim.
Certainly up until now this is an area which has been hedged about with a lot of rules and regulations and, to be quite honest, when I first looked at this market I thought to myself,
Bugüne kadar bu piyasa kısıtlanmış durumdaydı. Bir sürü kurallar falan vardı. Bu piyasayı ilk gördüğümde kendi kendime :
To be quite honest we don't quite understand why you bothered to pursue this in the first place
Açıkcası seni niye ilk sıraya koyduklarını anlamıyoruz.
Oh I know, Mr. Holmes, and to be quite honest with you I'm surprised you came.
Oh biliyorum, Bay Holmes, ve size karşı dürüst olmalıyım gelmenize şaşırdım.
To be quite honest... no, but if you wish, I'll try.
Doğruyu söylemek gerekirse... hayır, ama isterseniz, deneyebilirim.
To be quite honest, I've never seen him.
Aslına bakarsan onu hiç izlemedim.
- To be quite honest, I don't know.
- Açıkçası, ben de bilmiyorum.
Well, to be quite honest, Fleischman,
Dürüst olmak gerekirse Fleischman.
To be quite honest... just the same.
- Dürüst olmak gerekirse hep aynı. Çok tuhaf birisi.
Well, to be quite honest, Doctor I wish both of you were going with me.
Dürüst olmak gerekirse Doktor ikinizin de gelmenizi isterdim.
To be quite honest, I didn't really want to be a programmer.
Açıkçası programcı olmak istemiyordum.
And to be quite honest, I don't want to get into it right now with you.
Ve açıkçası şu anda bunu konuşmak istemiyorum.
I haven't a clue, to be quite honest, how he meant to actually do it.
Doğrusunu söylemek gerekirse nasıl yapmayı düşündüğü konusunda en ufak bir fikrim yok.
But to be quite honest, I'm not sure what he remembers.
Ama dürüst olmak gerekirse, ne hatırladığından emin değilim.
But to be quite honest, all the Greek speak sounds like.... Well, Greek to me.
Ama dürüst olmak gerekirse bu birlik konuşmaları bana saçma geliyor.
I wouldn't, to be quite honest.
İstemem bunu, açık olmak gerekirse.
To be quite honest, I'm not very reassured.
- Dürüst olmak gerekirse kendimi güvende hissetmiyorum.
To be quite honest, I don't think she'll understand.
Dürüst olmak gerekirse.. .. anlayacağını düşünmüyorum.
I guess we were, in a way, maybe easy to love because we represented true love and romance and sweetness, and... To be quite honest, I bought the image as much as anyone else.
Tahmin ederim ki biz, belki basit bir yoldayık Aşkımızı sergiliyorduk gerçek aşk, romantizm, ve tatlılık.... eğer biraz dürüst olmak gerekirse, ben kimsenin sahip olamayacağı bir imgeyi satın almıştım.
To be quite honest, it's not worth the attention.
Doğrusunu istersen, kafa yormaya değmez bile.
To be quite honest, you intrigue me.
Açıkçası ilgimi çektiniz.
But to be quite honest, the thought didn't occur to me at that time.
Ama, dürüst olmalıyım ki, o anda bunu yapamadım.
I can hardly believe it myself because, to be quite honest with you, when I first met him, when you hired him to play at Thanksgiving,
Buna kendim de inanamıyorum. Çünkü onunla ilk tanıştığımda, sen onu Şükran Günü'nde çalması için tuttuğunda, ondan pek hoşlanmamıştım.
And lately, to be quite honest, it seems that all my best intentions for your family have come to nothing but harm.
Ve son zamanlarda, dürüst olmak gerekirse, görünen o ki ailenize olan en iyi niyetlerim zarardan başka bir şey getirmedi.
To be quite honest, it's not very clear for me either.
Gerçekten dürüst olmak gerekirse, benim için de çok açık değil.
But to be quite honest I don't know anyone in Quebec now.
Ama dürüst olmak gerekirse Quebec'de artık kimseyi tanımıyorum.
Honestly, to be quite honest with you, I don't need any girls.
Açıkçası, dürüst olmak gerekirse, kıza ihtiyacım yok.
To be quite honest, I don't remember anything about you.
Dürüst olmak gerekirse, seni hiç hatırlamıyorum.
To be quite honest I don't know how much faith the woman have left in her.
Dürüst olmak gerekirse kadının içinde ne kadar inanç kaldığını bilmiyorum.
In fact, to be honest, I found myself at quite a loss as to how to deal with Master Omodaka.
İşin doğrusu dürüst olmak gerekirse, Efendi Omodaka ile nasıl ilgileneceğim konusunda kendimi büyük bir çıkmazda bulmuştum.
To be honest, I'm not quite sure if it's worth the effort to confiscate this ranch.
Dürüst olmak gerekirse, bu çiftliğe el koymak için çaba harcamaya değip değmeyeceği konusunda pek emin değilim.
No, I don't think you've quite got the hang of this game, to be honest, Sir.
- Nedenmiş? - Çünkü Kralın ruhu ele geçirilmiş! - Ne?
No, I don't think you've quite got the hang of this game, to be honest, Sir.
Doğruyu söylemek gerekirse, siz bu oyunun nasıl oynandığını pek bilmiyorsunuz, efendim.
To be entirely honest with you, you smelled quite bad.
Doğruyu söylemek gerekirse pek fena kokuyordunuz.
Well, to be honest, we're not quite certain just how it works.
Dürüst olmak gerekirse bunun nasıl olduğunu tam olarak bilemiyoruz.
to be honest, at this point... the only approach i have left with her particular cancer... is quite unconventional.
Dürüst olmak gerekirse, bu noktada taşıdığı özel kansere karşı elimde kalan tek yaklaşım oldukça gelenek dışı.
To be quite honest, I can't I...
Dürüst olmak gerekirse açıklayamam...
To be perfectly honest, I don't think I'm prepared for that quite yet.
Bunun için hazır olduğumu gerçekten düşünmüyorum.
Well, to be honest with you, I'm not so sure Michael and Geoffrey are quite cut out to be fairies.
Dürüst olmak gerekirse Geoffrey ve Michael peri olmaya uygun değiller.
I think we should hire a... you know, a Frank Sinatra-type, uh, lead singer... as opposed to a James Brown-type lead singer... because, you know, really, let's be honest, there's only oneJames Brown... and, you know, a faux James Brown is really quite intolerable.
Bence tutacağımız şarkıcı... Bilirsin, Frank Sinatra tipinde, baş şarkıcı. Zıt olarak James Brown tipinde bir baş şarkıcı ; çünkü biliyorsun, gerçekten dürüst olalım, sadece bir tane James Brown var ve iyi bir James Brown gerçekten dayanılmaz olur.
To be honest Grace had never been quite sure which was Jim and which was Jack
Dürüst olmak gerekirse, Grace, hangisi Jim, hangisi Jack, hiçbir zaman tam olarak bilememişti.
Now, what youre about to see will be graphic, honest and quite possibly very offensive
Birazdan göreceğiniz şeyler.. biraz fazlası olabilir..
to be continued 170
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be or not to be 51
to be happy 39
to be honest 1950
to be on the safe side 18
to better days 18
to be loved 19
to bed 99
to be more precise 22
to be blunt 18
to be or not to be 51
to be happy 39
to be with you 30
to begin with 126
to be honest with you 224
to be free 36
to be fair 354
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to begin with 126
to be honest with you 224
to be free 36
to be fair 354
to be completely honest 27
to begin 33
to be perfectly honest 76
to be frank 90
to be clear 133
to be sure 151
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21
to be specific 31
to be precise 156
to be 126
to be alone 26
to be married 16
to be safe 60
to be exact 289
to be truthful 21