English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ T ] / To serve

To serve translate Turkish

5,182 parallel translation
We are created to serve a singular purpose for which we will go to any lengths to fulfill!
Tek bir amaca hizmet etmek için yaratıldık öyle ki onu gerçekleştirmek için yapmayacağımız şey yoktur!
But are you really going to serve him up to his daughter?
Peki gerçekten onu kızına teslim edecek misin?
Ready to serve up some payback.
Ödeşmek için hazırım.
Now your fate will be to serve the desires of others.
Artık kaderin, diğerlerinin arzularına hizmet etmek olacak.
For now, we have placed one needle to serve as a blockage.
Şimdilik onu engelleyecek bir iğne yerleştirdik.
I just want to serve you, my love.
Senin hizmetkarınım sadece, aşkım.
We couldn't decide which one to serve.
Hangisini servis edeceğimize karar veremedik.
Or, given recent events, Mr. Stroh might be convinced to set aside privilege and identify this young man if you postpone his preliminary hearing, take the death penalty off the table, and allow him to serve his sentence
Veya, son olaylara bakarak, Bay Stroh imtiyazı bir kenara bırakıp bu genç adamın kimliğini vermeye ikna edilebilir. Eğer ki ön duruşmasını erteler, idam cezasını masadan kaldırır ve cezasını kendi seçeceği federal bir hapishanede çekmesine izin verirseniz.
It's been an honor to serve this town, and I will cherish the memories forever.
Şimdilik. Bu şehre hizmet etmek bir onurdu. Buradaki anılarımı asla unutmayacağım.
In case we could get something new, call an agent to serve your warrant.
Yeni bir şey bulabilirsek bir ajan çağırıp yakalama kakarını uygulatırsın. - Devam edelim...
All I would need from you is one man to serve as a courier between myself and a friend in New York.
Tek ihtiyacım ben ile New York'taki dostum arasında ulaklık yapacak bir adam.
Do you, Judith, before all these witnesses, take this man, Aethelwulf, to have and to hold, and forsaking all others, to serve and obey, from this time henceforth, until you die?
Sen, Judith, tüm bu şahitlerin önünde Aethelwulf'u, sahipleneceğine ve diğer herkesten vazgeçip, ona hizmet ve itaat edeceğine ölüm sizi ayırıncaya dek kocan olarak kabul ediyor musun?
To serve you with this.
Sana yardımcı olmak için.
- Okay. Might have to serve a little time, though.
- Biraz hapiste kalabilirim ama.
I've come only to serve these kababs...
Sadece bu kebapları vermeye geldim.
"That you help your Church to serve you in security and freedom."
Yardımınla kilisene güvenlik ve özgürlük içinde hizmet etmeye...
- Would you like me to serve tea?
- Çay ister misiniz?
It was a proud moment for me to see my young nephew heading off to serve his Queen and country.
Genç yeğenim kraliçesine ve ülkesine hizmet etmek için gidiyordu.
I'm to serve as this island's surgeon.
Bu adada cerrah olarak servis veriyorum.
When he and I stood on the black flag, a man was happy to serve under him.
Kara bayrağın önünde o ve ben durduğumuzda bir adam ona hizmet vermekten mutluydu.
You're going to serve a higher purpose.
Daha büyük bir amaca hizmet edeceksin.
Once upon a time, there was a sad excuse of an errand boy who had one simple task... to serve.
Bir varmış bir yokmuş. Ayak işlerine bakan üzgün bir çocuk varmış. Sadece tek bir görevi varmış, hizmet etmek.
Only he has nothing to serve.
Ama yemek yapacak malzemesi yokmuş.
I've sworn to serve Wudang all my life.
Wudang'a ömrüm boyunca hizmet edeceğime dair söz verdim.
You've sworn to serve the Palace.
Saray'a hizmet edeceğinize dair yemin ettiniz.
If we are to serve together, I need you in peak physical prowess.
Eğer birlikte çalışacaksak, en iyi fiziksel yeterliliğini bilmem gerekecek.
It is my privilege to serve you, Queen Julia.
Size hizmet etmek benim için bir onurdu, Kraliçe Julia.
You see, I was so frightened I would have nothing to serve.
İşte, ikram edecek bir şeyim olmadığı için çok korkmuştum.
My babies, they get so angry when I have nothing to serve.
Be... bebeklerim, ikram edecek bir şeyim olmayınca çok sinirlenirler.
And now, my children, you have seen for yourselves how this invisible force of electricity can be made to serve new purposes utterly unattainable by the powers we have now.
Evlatlarım, elektriğin görünmez kuvvetini şu anda sahip olduğumuz güçlerle başaramayacaklarımızı nasıl başarmakta kullanabileceğimizi kendi gözlerinizle gördünüz.
And any promises he makes you, are meant to serve his purposes alone.
Sana ne söz verirse versin yalnızca kendi amaçlarına hizmet eder.
Now you have to choose... to serve the true Pope, or a deceiver.
Şimdi ya gerçek Papa'ya mı, yoksa Sahtekar olana mı hizmet edeceksin seçme vakti.
It was the 78th day since I came to serve you, sir.
Size hizmet etmek için buraya gelişimin 78. günüydü efendim.
Our friends, our neighbors... Till, finally, they are called to serve him.
Arkadaşlarımız, komşularımız kulluk etmeye çağrılana kadar beklerler.
You are the one who gave us the opportunity to serve you.
Size hizmet etme şansı bahşettiniz.
Look, you talk now... maybe you serve two to three years in a minimum-security prison and you get some kind of relationship with your children.
Bak, eğer şimdi konuşursan, belki 2 bilemedin 3 sene hapis yatarsın, minimum güvenlikli bir hapishanede. Ve bir şekilde çocuklarınla olan ilişkilerini sürdürürsün.
I will serve the king... to my death.
Ölümüme kadar krala sadık kalacağım.
The Academy's taught me how to be disciplined, courageous, serve the greater good, to be a man.
Akademi bana disiplinli olmayı, cesareti bir amaca hizmet etmeyi, erkek olmayı öğretti.
So I'm just going to go into the bathroom and serve my sentence.
Tuvalete gidip cezamı çekeceğim.
I have to serve my president now.
Benim başkanıma hizmet etmem lazım.
Two spinster friends who are living together, pretending we're sisters or going to some bar where some butch won't serve us'cause we're not wearing ducktails and gabardines?
İki kız kurusu olarak birlikte yaşayacağız, kardeşmiş gibi davranacağız ya da saçımızı yaptırmadığımız ve gabardin giymediğimiz için bize servis yapmayan bir bara mı gideceğiz?
In the meantime, we can serve the patients already here, and we have the study to focus on.
Bu süreçte buradaki mevcut hastalarla ilgileniriz ve çalışmamıza yoğunlaşırız.
Then my next visit is to a judge, one who will serve you with a subpoena to testify.
O zaman bir sonraki ziyaretimde yanımda seni tanıklık etmeye çağıran yasal bir mahkeme celbi olacak.
You were designed to protect and serve.
Sen, korumak ve hizmet etmek için tasarlandın.
And last night's murder could serve as a similar message to us.
Ve geçen geceki cinâyet bize benzer bir mesaj yollamak için olabilir.
Will his death serve to bring us together, for all time as witnessed here by us all?
Onun ölümü, sonsuza dek, burada herkesin tanıklık ettiği gibi bizi birleştirecek mi?
They serve to die!
Onlar ölmeyi haketti!
A recent lesson in humility will serve to illustrate.
Daha yeni bir tevazu dersi bize örnekler sunacak.
Your job is to take my order, put a smile on your face, and serve me.
İşiniz, siparişimi almak, gülümsemek ve bana hizmet etmek.
Serve them, and they'll come to.
- Onlara hizmet edersen, severler.
You can't serve these people if you can't come to terms with their presence.
Bu insanların varlıklarını kabul etmeden onlara hizmet edemezsin.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]