Up there translate Turkish

Well, in case you forgot, we both grew up there.

Unuttun galiba, ikimiz de orada büyüdük.

We can spend the weekend up there. You can take the kids up there tomorrow, and then get a head start on the clean-up.

Sen çocukları yarın götürebilirsin ve temizliğe erkenden başlarsın.

There's three of you up there.

Orada üçünüz var.

- Who's up there?

- Kim var orada?

Yeah, they're up there in that hole.

Evet, orada delikteler.

That's got to be her boat up there!

Orada teknesi olmalı!

Don't make me come up there.

Beni oraya getirtme.

You're all the way up there.

Ne yapacaksın? Ağacın tepesindesin.

I grew up there.

Burada büyüdüm.

So let's get up there and lend a hand.

O yüzden git, bir işin ucundan tut.

I got a great 25-year-old bottle of Macallan up there with your name on it.

Yukarıda, üstünde adın yazan 25 yıllık harika bir Macallan var.

- My friends are up there.

- Arkadaşlarım orada!

Nothing from those halloween costume - wearing bozos up there in Stark Tower.

Stark Kulesi'ndeki Cadılar Bayramı kostümlü hödükler anlamadı.

Those people, Pete, those people up there, the rich and powerful...

O insanlar var ya Peter, zengin ve güçlü tabaka.

Well, Whatever it is... It's up there.

Her neyse yukarıda.

Why can't I go up there? No, stop.

Neden oraya gidemiyorum?

- Keep me safe up there.

- Yukarıda kolla beni.

- See anything? - Nah. He's up there.

- Bir şey görüyor musun?

There's at least two up there.

Yukarıda en az iki kişi var.

You keep me safe up there.

Beni güvende tut.

- What you got up there, brother?

- Yukarıda ne var?

We thought it'd be a really good idea to go and sit up there, and...

Düşündük ki yukarıda oturmak iyi bir fikir olabilir...

Through the window up there.

Orada pencereden geçti.

If I get up there and find out...

Oraya gidersem ve öğrenirsem...

What the heck is it doing all the way up there?

Orada her yere ne yapıyor peki?

There is only one person that I wanted to show up to my party and he didn't.

Partime gelmesini istedigim bir tek kisi vardi, o da gelmedi.

- Is there an echo box up here?

- Burada yankı kutusu var mı?

There's a police station up the road right in town!

Hemen kasaba girişinde bir polis merkezi var.

What does that... and then you're just going to go through there and end up here.

- Bu da ne... - Ve sonra buradan şuraya gidiyorsun.

If there's a world to grow up in.

Büyüyecek bir dünya kalırsa tabii.

You see your firstborn son hanging there, his head at a left leaning angle looking down at you, asking how could you do that to your son who up until two years before his death had given you the greatest gift...

Orada doğan ilk oğlunu görüyorsun, Kafası sol eğilme açısı Sana bakmak

Is there any question that Sal wants to stick it up Dean's ass?

Sal'in Dean'i becermek istediğini dair hiç şüphe var mı?

- Did you end up living there?

- Sonunda yapabildin mi?

And you're out there, wearing that goofy thing, lighting up cars...

Takmışsın koluna o salak şeyi sıka sıka gidiyorsun.

KAREN, what's going on up there?

Karen, yukarıda ne oluyor?

It's a goddamn hurricane down there, we would break up.

Bildiğin kasırga var aşağıda, gemi ikiye ayrılır.

Tee, I know your wife is down there, but up here you're in command.

Tee, eşin orada farkındayım ama burada yetki sende.

No, you're not up there.

Hayır, orada değilsin.

But they messed up the appointment so I'm supposed to go there for 4 : 30 but...

Ama randevumu karıştırmışlar bu yüzden oraya 16.30'da gitmem gerekiyor ama...

Whatever is in there... those chains aren't for bringing it up.

içeride her ne varsa o zincirler, onu yukari çekmek için değil.

There's a highway up ahead.

Yukarida bir otoyol var.

And don't stand up until you get there.

Bitirene kadar ayağa kalkmayın.

I covered up for you there.

İçeride senin kusurunu gizledim.

So, uh, if you're up for a walk, there's something on the far side of the lake I'd like to show you.

Eğer biraz yürüyecek durumdaysan gölün yuzak tarafında göstermek istediğim birşey var.

I just have to finish up in the shed, and I'll meet you down there.

Kulübede ki işimi bitireyim seninle orada buluşalım.

Trust me, once you're down there, you're not gonna want to come back up.

Oraya bir kere girince, güvenin bana, geri gelmek istemeyeceksiniz.

What are you doing up there?

Buraya gel.

What are you doing up there?

Yukarıda ne yapıyorsun?

What if he wakes up before I get there?

Oraya varmadan kendine gelirse ne olacak?

Go there, hurry up!

Geç şöyle hadi!

Okay, there are roots traveling there. You should blow it up.

İri parçayı ince sarmaşıklar tutuyor.