English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / Watering

Watering translate Turkish

575 parallel translation
If you wanted to see a tree, you'd have get a little watering can... and sprinkle it to make it grow.
Ağaç görmek istediğinde, sana saksıda yeşillik getirirler... onu sulayıp büyümesini beklersin.
You will join the ranks of those women of ambiguous position... who travel about Europe from one watering place to another... neither married nor unmarried, with no future and no present... with only your great love to sustain you.
Konumu belirsiz kadınların safına katılırsın. Avrupa'da bir sahil kentinden diğerine seyahat eden ne evli, ne bekar, ne geleceği, ne bugünü olan yalnız seni teselli edecek büyük aşkın olacak.
It's a fashionable watering place.
Oldukça sık bir kaplıcadır.
It needs watering.
Sulanmak ister.
Sir Guy and the sheriff are watering their horses.
Sör Guy'la şerif atlarına su içiriyor.
He's sitting back with his mouth watering, waiting for you to sue. He wants you to sue, but you're not going to.
Ağzı sulanarak senin onları dava etmeni bekliyor.Ama yapmayacaksın.
- The watering can
- Bahçıvan kovası. - Olmaz!
You can have the cape to help hide the watering can
- Pelerini al. - Neden? Kovayı saklamak için.
- Her eyes watering?
- Gözleri yaşarmış mı?
They're watering.
Evet yaşarmış.
Their mouths were watering.
Ağızları sulandı.
The old watering trail down to the river.
Nehre giden eski su yollarını.
More than a thousand fountains watering again "Terra Institute".
" Terra Enstitüsü'nü yine binlerce çeşme suluyor.
I was watering the plants.
Çiçekleri suluyordum.
- Watering the flowers.
- Çiçekleri suluyorum.
And that guy's watering the dandelions!
ve şuradaki adam karahindiba suluyor.
I'll see to watering the stock and bedding them down.
Atlara su ve yatacak yer ayarlayacağım.
My mouth's been watering a week for a home-cooked meal.
Bir haftadır o ev yemeklerini düşündükçe ağzımın suyu akıyor.
You need beef so bad your mouth's watering.
Ete o kadar çok ihtiyacın var ki ağzın sulanıyor.
Somebody finally catch you watering'the whiskey?
Yoksa Whisky'e su kattığını mı farkettiler?
We got some ponds that need watering real bad.
Suya çok acil ihtiyacı olan havuzlar var.
- Watering flowers?
- Çiçekleri suluyorsunuz?
I'm watering, Monsieur.
Suluyorum, Monsieur.
They're just watering their horses.
Sadece atlarını suluyorlar.
He grabbed his bottom, ran for the watering trough, sat down in it.
Arkasını tuta tuta yalağa doğru koştu ve içine oturdu.
Your eyes are watering.
Gözlerin sulanıyor.
Watering.
Sulama yapacak.
- Throw him in that watering place.
- Onu bir yalağa atın.
- There, at the watering hole.
- Şuradaki kuyudalar.
Nobody did any watering or anything.
Hiçkimse sulama falan yapmamış.
It rises, eyes started watering, ya know.
Yayıldı, gözler sulanmaya başladı, bilirsin.
I said, "Jesus, that piss is really starting to smell!" - - My eyes were watering.
Dedim ki, "Tanrım, bu bok hakikaten kokmaya başladı!" - - Gözlerim sulanıyordu.
I thought, "Jesus, my eyes are watering!"
Düşündüm ki, "Tanrım, gözlerim sulanıyor!"
And my herd's been watering and grazing on that land.
Ve benim sürülerim oradan su içip o bölgede otlanıyor.
Watering his mule?
Katırını sulamak mı?
I gave a week's watering rights for all this.
Bunun için bir haftalık su haklarımı verdim.
Maybe he'll subscribe to a little railroad stock or... cotton futures... maybe some corn, tobacco, sugar, wheat... all from his ranch... where he's got a fancy saloon... and his own private gambling hall for a watering hole.
Belki biraz demiryolu hissesi alır veya... pamuğa yatırım yapar... belki kendi çiftliğinde... mısır, tütün, şeker ve buğday yetiştirir. O çiftlikte para basan şık bir barı... ve kendi özel kumarhanesi olur.
The big one and the little one are at your old watering hole.
İri adamla ufak adam senin şu eski çöplüğünde.
My watering can fell off the roof.
Su borum çatıdan düştü.
The Cossacks are watering their horses in the Seine.
Kazakların atları Seine nehrinde su içiyor.
We got a shovel, watering can and a tree.
Mala, süzgeçli kova ve fidan.
I need watering.
Susadım.
Why aren't you back there polishing the sausages or watering the gin, or whatever it is you do there before opening time?
Açılış zamanından önce neden sosisleri parlatmıyorsun ya da cini sulamıyorsun ya da her ne yapıyorsan onu yapmıyorsun.
..others, their mouths watering, pull off their veils and cry.
... ağzı sulananlar ise peçelerini çeker ve bağırırlar.
If it got into the watering ponds or into the irrigation ditches.
Su birikintilerinin içinde kalmışsa... ya da sulama kanallarında.
I'll see you in town with them, then, and don't be watering'them just before you get to town to add a little extra weight.
Öyleyse sürüyü kasabada bekliyorum. Kasabaya girmeden önce ağır çeksinler diye su içirmeyin, olur mu?
You keep watering that, I know i  s gonna grow.
Onu sulamaya devam et, büyüyeceğine eminim.
Everybody only thinks of what is good or bad for their health, to what doctors to go, to what watering-places to travel.
Herkes sadece sağlığı için neyin iyi, neyin kötü olduğunu düşünür... hangi doktora gitmeyi veya hangi geziye katılmayı.
Let him scramble your brains and turn you into a turnip so I can spend the next 20 years watering you.
Onun beynini dağıtmasına ve seni bir sebzeye çevirmesine izin ver ki önümüzdeki 20 yılı seni sulayarak geçireyim.
Yeah, he's followed every game, and his mouth's watering.
Bütün maçlarını izlemiş.
Oh, just needs a little watering'.
Biraz su versen düzelir.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]