English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / We'll go with you

We'll go with you translate Turkish

356 parallel translation
Well, if you don't mind, I think we'll go on with our game.
Kusura bakmazsanız, oyunumuza devam edeceğiz.
- Then we'll go with you.
- Öyleyse biz de seninle gideriz.
We'll go with you.
Biz de seninle geleceğiz.
- Let go of me. - We'll go along with you.
Biz de seninle geliyoruz.
We can't go with the others... but we'll find some quiet place where you can rest and get fit.
Onlarla birlikte gidemeyiz... ama dinlenip iyileşeceğin sessiz, sakin bir yer buluruz.
We'll go with you, Come along, Watson.
Biz de seninle gelelim. Watson, hadi.
But if you don't think you can go through with it, we'll try and think out another plan.
Ama bunu yapamayacağını düşünüyorsan, başka bir plan yaparız.
We'll go skiing together as you did with Edwardes.
Edwardes'la beraberken yaptığınız gibi kayak yapacağız...
We're really very easy to get along with! You'll go with Pappalardo's crew.
Yine de bizimle anlaşmak çok kolay!
Before we go along with you, you'll have to tell us... what's the payoff?
Beraber daha fazla ilerlemeden önce bilmemiz gerek... Bu işten çıkarımız nedir?
I'd like to invite you to come downtown with me and we'll go to a charming little place called Charlie's and we'll have a drink.
Sizi şehirdeki evime davet ediyorum, Charlie'nin Barı diye ufak, güzel bir bar var, oraya gidip bir şey içeriz.
We'll have to go in with you, sir.
Size eşlik etmemiz gerekiyor efendim.
- No, we'll go out after the black knave as soon as this Viking learns that a sword isn't something you butter bread with.
Hayır bu viking kılıcın hafife alınmayacak birşey olduğunu anlar anlamaz bizde kara şövalyeyi aramaya cıkacağız.
And now if you'll excuse us, Lieutenant, we'd like to go on with our meeting.
Şimdi izninizle müfettiş, toplantımıza devam etmek istiyoruz.
You'll have a date with another woman, and I with another man, and we won't go.
Senin başka bir kadınla randevun olacak benim de başka bir erkekle, ve bunlara gitmeyeceğiz.
- You will go back with him. We'll stay...
Siz yola çıkın.
If he fails, we'll both go with you.
Yenilirse ikimiz de seninle geliriz.
Now that you're here with these friends of mine who want to have a good time, we'll go where we like.
Hazır hoş vakit geçirmek isteyen arkadaşlarla birlikteyken kafamız nereye eserse oraya.
I'll look at some more, you go see what's with Taubman, and at dinner, we'll talk it over nice and calm.
Ben birkaç çatı katı daha gezeceğim. Sen de Taubman'la görüş. Akşam yemeğinde sakin bir şekilde konuşuruz.
We'll go with you.
Sizinle gidiyorum.
We'll go on being a territory some more, with a lot of political appointees running it, according to what they learned in some college, where they think that cows are something you milk and Indians are something in front of a cigar store.
Politik atamalarla birlikte bu toprakları daha da büyüteceğiz. Bu sayede politikacıların okulda söğüşlüme hakkında neler öğrendiklerini de göreceğiz. Kızılderililer zaten tütün dükkanı gibi.
- I know. We'll go with you.
- Biliyorum, seninle geleceğiz.
And you go on with the food we'll eat afterwards.
Sen de daha sonra yiyeceğimiz yiyeceklerle ilgilen.
You give us the story of your appointment exclusively and authorise a cover to go with it and we'll hold off publication until our next issue.
Atanma hikayenizi yayın hakları ile birlikte sadece bize verin biz de çıkacak sayımıza koymayalım.
- We'll go with you.
- Seninle geleceğiz.
I'll even go to Australia with you if we leave right now.
Eğer hemen şimdi gidersek, seninle Avustralya'ya gelirim.
When we go back to the Territory, you'll be with me.
- Topraklarımıza döndüğümüzde, hep benimle birlikte olacaksın.
I'm in love with your brother, and if we decide to make a go of this marriage... which I think we'll do, and sooner than you think... we'll get out of here before you can say Jack Robinson.
Senin kardeşine aşığım, ve bu evliliğe karar verdiysek... bu evlilik olur ve sen Jack Robinson'a söyleyemeden... çok daha önce biz buradan gitmiş oluruz.
I'll go with you and we'll shop together.
Akşamüstü alışverişe çıkarız isterseniz.
Why don't you just go on upstairs, and we'll be right with you, all right?
Niye yukarı gitmiyorsun hemen sizlerle beraber olacağız.
We'll go if you like and you needn't be friends with us any more, but...
Bizimle artık arkadaş olmak zorunda da değilsiniz, fakat...
We'll go with you.
Sizinle geleceğiz.
Now we'll check this with the authenticator, then you'll be free to go.
Daha sonra gitmekte serbestsiniz.
And if we have to, I'll even be happy to go and work with you in Timbuktu.
Ve biz seninle, ve seninle çalışırken çok mutlu oluyorum.
You go to the bridge with Jenice, and we'll stay with her in Galata.
Hadi siz köprüye geçin Jenice'le, biz de bununla Galata'da kalalım.
You'll come back with a new boat. Then we'll both go to Santo Domingo.
Yeni bir tekneyle geri geleceksin ve ikimiz Santo Domingo'ya gideceğiz.
We'll write you a strong anti-communist statement to go along with your testimony.
Şimdi yapacağımız şey sana şahitliğinle doğrultulu olarak anti-komünist bir savunma yazacağız.
- We'll go with you.
- Bizde seninle geliriz.
No, She's away with her benefactor for two or three days, But when she gets back, we'll go with you, She'll enjoy that,
Bunu hesaba katarsak onu özlemeliydim, öyle değil mi? Ama özlemedim.
But when she gets back, we'll go with you.
Geri döndüğü zaman seninle beraber gideriz.
We'll hit them with the heaviest barrage of the campaign just before you go over the top.
Onlara savaşın en ağır bombardımanını yapacağız siz tepeyi aşmadan hemen önce.
Anything I could tell you would be a lie, captain... so how about we tag along with you to your destination... and then we'll go our separate ways.
Sana söyleyeceğim her şey yalan olur, yüzbaşı. O yüzden gideceğiniz yere kadar size takılalım sonra yollarımızı ayırırız.
Given our options, we'll go with you.
Seninle gelmeyi düşünüyoruz.
We'll go with you and the newlyweds.
Seninle ve yeni evli çiftle geliriz.
We'll go with you.
Sizinle geleceğiz, sadece bir saniye bekleyin.
* IT'S A SMALL WORLD... * YOU GUYS JUST GO AHEAD WITH WHAT YOU'RE DOING. WE'LL JUST STEAL THIS CORNER OVER HERE.
Biz konuşuruz şurada, önemli değil.
We'll go jogging, do you come with us?
Yürüyüşe çıkacağız bizimle gelir misin?
We'll go no more a roving With you fair maid
Bir daha seninle gezintiye çıkmayacağız güzel bayan...
Well, Peter, if you'd like to come with me, we'll go through it together.
Benimle gelebilir misin, Peter?
You can't argue with him. We'll go out...
- Onunla hiçbir tartışmayı kazanamazsın.
Oh yeah, we'll go right into the station and tell them there's a bunch of clowns running around in the hills and killing you with cotton candy?
Oh evet, doğruca polis merkezine gidip ve onlara bir gurup palyaçonun etrafta doşandığını ve pamuk şekerle adam öldürdüklerini anlatalım?

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]