English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / English → Turkish / [ W ] / With your life

With your life translate Turkish

4,176 parallel translation
What do you want to do with your life?
Hayatınızı mahvetmek mi istiyorsunuz?
You should want to do something amazing with your life.
Hayatın için bir şeyler başarmayı istemelisin.
Look, hey, good luck with your life, kid.
Bak, sana hayatında başarılar, evlât.
Would you make right with your life?
- Tövbe mi etmeye başlardın?
When I saw what you did with your life when Emma came into it, I thought, " I could do that!
Emma geldiğinde hayatını nasıl değiştirdiğini gördüm ve "ben de bunu yapabilirim!"
Friends, that you trust with your life... betray you.
Hayatını emanet ettiğin arkadaşlarının sana ihanet etmesi.
Trusting other men with everything you know. With your life.
Bildiğiniz her şeyle diğer adamlara güvenmek.
Look... the sooner I can talk to Saul, the sooner I can go home and you can go back to doing something useful with your life.
Bak... Saul'la ne kadar erken konuşabilirsem ve eve ne kadar çabuk gidebilirsem.. ... sen de gidip daha faydalı şeyler için zaman harcayabilirsin.
Ryan, if this whole Phyllis ordeal has taught me anything, it's that it feels good to move on with your life.
Ryan, eğer bu Phyllis sınavından öğrendiğim bir şey varsa o da hayatında ilerlemenin güzel hissettirdiğidir.
But I guess, at a certain point, it's more dangerous to not move forward with your life.
Ama sanırım belli bir noktadan sonra hayatına devam etmemek daha tehlikeli.
Because at some point, you're going to make your wishes and move on with your life.
Çünkü bir noktada dileklerini yapıp hayatına devam edeceksin.
I'm so glad you're happy with your life just the way it is.
Hayatında işlerin iyi gitmesinden o kadar memnunum ki.
And get on with your life.
Ve hayatınıza devam etmeniz...
- To what, the fact that he's taken unnecessary risks with your life?
- Neyi anlar? Hayatını gereksiz yere riske attığını mı?
I think you've got to delete that and start getting on with your life, Wade.
Bence bunu silmelisin ve hayatına baştan başlamalısın Wade.
With your life.
Hayatında...
All your life, I've provided you with advantages.
Hayatın boyunca sana avantaj yarattım.
And with your record, you're looking at 25 to life.
Sendeki sabıkayla 25 yıl ila müebbet hapis yatarsın. Sadede gel.
And I'm going to be somebody you want to spend your life with.
Hayatını birlikte sürdürmeyi..... isteyebileceğin birisi olmak için çalışacağım.
We just wanted to hang out with you and maybe learn a little about your life.
Biz sadece sizinle zaman geçirip hayatınıza dair bilgi almak istedik.
Yeah, they wanted to do a little media package on your close relationship with the president, get you talking about her impact on your life.
Başkanla olan yakın ilişkin üzerine bir görüşme yapmak istiyorlardı. Hayatındaki etkisi hakkında konuşmak istiyorlar.
Look, I've seen it happen before, and the one thing I can tell you is you go through with it, you'll regret it for the rest of your life.
Dinle, bunun daha önce de olduğunu gördüm sana tek bir şey söyleyebilirim bunu yaparsan ömrün boyunca pişman olacaksın.
There's nothing wrong with valuing your own life.
Hayatına değer veriyor olmanda yanlış bir şey yok.
It doesn't seem like any of my business, but I think you've always been someone... who's extremely passionate about your life and what you're doing, and if you have a partner that seems to hesitate all the time, with things of life, I don't know if that's gonna make you happy.
Burnumu sokmuş olmak istemiyorum ama bence sen hayatı ve işiyle ilgili ekstrem tutkuları olan bir insansın ve partnerin senin hayatındaki şeylere sürekli tereddüt eden biriyse...
Your life is with Jack now. You... you can't keep... [Footsteps]
Bence kimseyi tutuklamanıza gerek yok.
Well, I took a year off to be with my family, you know, and I'm ready to get back to my life, and I'd like to do it here at your firm.
Ailemle birlikte olmak için bir yıl ara verdim, şimdi hayatıma geri dönüyorum ve burada sizin firmanızda çalışmak isterim.
You know, I just... wish you good luck in New York and... you know, with the rest of your life.
Sana New York'ta bol şanslar ve hayatının geri kalanında.
Don't play with your nephew's life, brother
Yiğeninin hayatıyla oynama kardeşim
I mean, this new dynamic in our friendship is making things a little confusing, so why don't we just go in and deal with the other issues in your life, not you and me.
Yani, arkadaşlığımızın yeni dinamiği işleri biraz karıştırıyor. Bu yüzden neden hemen içeri geçip bizim dışımızdaki sorunlarını konuşmuyoruz?
I can't expect you to understand what it's like to rely on someone to put a roof over your head and provide you with the luxurious life you deserve.
Sana yuvasını açan ve hak ettiğin o lüks yaşamı sunan birine güvenmenin nasıl olacağını anlamanı beklemiyorum.
Have fun with your safe little life.
Güvenli yaşantında sana iyi eğlenceler.
- Talking about deep shit, laughing our asses off, going on crazy adventures, having a truly unique and remarkable friendship? I mean, sure, you don't know exactly what you want to do with your life yet, but at least you know what you don't want to do.
Tamam, belki hayatının kalanında ne yapacağını daha çözemedin.
But your penguin's not a Catholic, she's a Buddhist nun- - spent her life expressing her sexuality with a Zen garden.
Ama senin penguenin Katolik değil Budist bir rahibe hayatı Zen bahçesinde cinselliğini ifade ederek geçirmiş.
And I just figured with Wilfred around, two dogs in the house would just make your life crazy.
Düşündüm ki evde Wilfred de olduğu için iki tane köpek olursa hayatın çekilmez bir hal alır.
This is a woman who came and destroyed your computer, embarrassed you in front of all of your co-workers, and your solution is to spend the rest of your life with her?
- Herhangi bir kadın gelip bilgisayarındaki utanç verici şeyleri gösterim seni çalışanlarının önünde rezil ettikten sonra bilgisayarını kırarsa hayatını onunla mı geçiriceksin?
I know your life with Allen...
Allen'le nasıl yaşadığınızı biliyorum...
I thought I was a lesbian with acute memory loss, but I think I might be your imaginary friend brought to life.
Ama sanırım senin hayata getirdiğin hayali arkadaşın olabilirim.
I have no right to be invading your life with my problems.
Kendi sorunlarımla hayatını işgal etmeye hakkım yok.
Never to fall in love, raise a family, share your life with someone.
Hiç bir zaman aşık olamazsın, aile kuramazsın hayatını biriyle paylaşamazsın.
You get paid to bring people back to life with your bare hands, so you're not 100 % excited the whole time.
Çıplak ellerinle insanları hayatına döndürmek için para alıyorsun hep de heyecanlı olamazsın ki.
The animals you made your life with.
Beraber çalıştığın hayvanlar.
You tell me every detail of your life, but you don't mention you went out with your ex-fiance?
Hayatındaki her ayrıntıyı bana anlatıyorsun ama eski nişanlınla yemeğe gitmekten bahsetmiyorsun.
Share your body with me to become a perfect organism and an eternal life.
Vücudunun mükemmel bir organizma ve ebedi yaşamı olmak için benimle paylaş.
You know, you go in with all these fantasies about what your life together is gonna be like :
Biliyorsun, birlikte hayatın nasıl olacağıyla ilgili hayaller kuruyorsun.
So of all the people in New Orleans, you choose someone with a master's in psychology to record your life story.
Yani New Orleans'da o kadar insan varken hayatını kaleme alması için psikoloji dalında yüksek lisans yapmış birisini mi seçtin?
You're talking about going into hiding for years, maybe, with a bunch of people who have not made your life very easy.
Hayatını hiç de kolaylaştırmayan bir grup... insanla yıllarca saklanmaktan bahsediyorsun belki de.
I just need the tiniest bit of closure, and then I can leave New Orleans, and I'll be sure to take Klaus with me, which, let's face it, would make your life a whole lot easier.
Öğrendikten sonra Klaus'u da yanıma alıp New Orleans'ı terk edebilirim. Bunun da sizin hayatınızı oldukça kolaylaştıracağı çok açık.
Your dear friend Marcel tricks you into doing his bidding, and all the while, you rot in an attic alone while young Timothy moves on with his life.
Sevgili arkadaşın Marcel, ayak işlerini yaptırmak için seni kullanıyor. Öte yandan seni yalnız başına tavan arasında yaşamaya mahkum ediyor. Genç Timothy de kendi hayatına devam edip gidiyor.
It's about sharing your life with someone you love.
Hayatını aşık olduğun biriyle paylaşmak.
Because it might affect what you decide to do with the rest of your life.
Çünkü hayatının geri kalanında ne yapmak istediğine dair kararını etkileyebilir.
It's always gonna be "one last" something with you, but the truth is this is not your life now.
Seninle her zaman "son bir" şey olacak ama gerçek şu ki artık senin hayatın bu değil.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]