You're there translate Turkish
24,906 parallel translation
There's no marriage license for you, so either you're not married or you deleted the evidence so I can't find out who your better half is.
Adına kayıtlı bir evlilik cüzdanı yok yani ya evli değilsin ya da eşini bulamayayım diye kanıtları sildin.
You're almost there, but you're half-baked.
Üzeresin, ama çiğsin.
No, you won't because we're not allowed in there for that very reason.
Hayır, olamazsınız çünkü tam da bu nedenle bizi oraya artık almazlar.
We're not letting you sacrifice yourself. There's no way.
Kendini feda etmene izin vermeyeceğiz.
Firestorm, if you're done playing with your friends out there, we could really use your help.
Firestorm, arkadaşlarınla oynaman bittiyse yardımın çok işimize yarar.
We've seen how you run your empire, and we're impressed, but there's room for improvement.
İmparatorluğunuzu yönetme şeklinizi gördük ve çok etkilendik.
I can still see you're there and no, I don't want your help, thank you.
Sizi hala görebiliyorum ve hayır, yardımınız gerekmiyor, sağ olun.
I know you're still in there, Frankie.
Hala orada olduğunu biliyorum, Frankie.
Well, there are severe consequences for what you did, and you're just gonna have to accept that,
- Yaptığının ağır sonuçları var bunu kabullenmelisin.
You're gonna get us what we need, you're gonna do that, go over to that stand over there.
Şuradaki stande git...
Just remember, once you get in there, we're not gonna have eyes
- Unutmayın, oraya girdikten sonra sizi göremeyeceğiz.
They're aliens, and there's only four of you.
Onlar uzaylı ve siz sadece dört kişisiniz.
If you go through there, you're home free easy.
Oradan geçerseniz serbestsiniz.
Yes, I know that, but, you know, when you're out there doing it, it's different.
Evet farkındayım ama bu işin içine girdiğin zaman her şey farklı.
- You know, you'll be in the store, maybe you're, like, checking the price of onions or something, and you just look up and there he is, and then your eyes meet and it just works,
Bir markette olursun. Soğan fiyatlarına falan bakıyorsundur. Kafanı kaldırırsın ve oradadır!
Radiation's heavy up there, you're not even over the reactor yet.
Daha üretece ulaşmamanıza rağmen radyasyon seviyesi yüksek.
- We're gonna tow you out of there. - How?
- Sizi oradan çekip çıkartacağız.
Okay, we can't do that until you're out of there.
Tamam, siz oradan çıkana dek böyle bir şey yapamayız.
But I find that pretty hard to believe, considering that Gabriel was an inmate at Halawa and you're a guard there.
Gabriel'in Halawa'da mahkum, senin de gardiyan olduğunu düşününce buna inanmakta oldukça zorlandım.
We also have reason to believe that one of them is armed with a handgun, so look sharp when you're out there.
Ayrıca birinin silahlı olduğunu düşünecek sebeplerimiz var yani ormanda dikkatli olun.
Now, you already know all this because Jimmy Brigante works for you, and you're the one who sent him over there to get information.
Şimdi, Bunları zaten biliyorsunuz çünkü Jimmy Brigante size çalışıyor ve bilgi almak için onu siz göndermiştiniz.
Now, you already know all this, because you're the one who sent him over there to get information.
Bunu zaten biliyordun çünkü bilgi alması için onu sen gönderdim.
You're making it to the hospital, if I have to drag you there myself.
Gerekirse hastaneye kadar seni sürüklerim.
But if... if you're unhappy with me, please tell me,'cause there won't be another chance.
Ama eğer... Eğer benden hoşnut değilsen lütfen söyle bana zira başka bir fırsat olmayacak.
I guess you're still not there.
Sanırım hala orada değilsin.
Look, there's one other thing. Now that you're management, I need you to promise me that you're gonna lay off the drugs.
Artık yönetici oldun, senden uyuşturucuyu bırakacağının sözünü vermeni istiyorum.
- And what if you're not there?
- Peki ya sen orada olmazsan?
- I'm glad you're there.
- Orada olduğuna sevindim.
You're a pretty good dancer there, bud.
Sen baya iyi dansçısın dostum.
I know you're not a stripper, but is there any way you could just take your short pants off? Mm-hmm. Have a nice day.
Striptizci değilsiniz biliyorum ama şortunuzu çıkarma şansınız var mıdır acaba? İyi günler.
You're not chief there.
Orada şef değilsin.
Baby should know that you're there.
Bebek orada olduğunu bilmeli.
And, yeah, I'm gonna have a big wedding, and you're gonna be there'cause you're gonna be my best man!
Büyük bir düğün yapacağım sen de orada olacaksın. Çünkü benim sağdıcım olacaksın!
I want an in, and you're gonna get me there... or you'll be arrested, put on probation, and kicked out of school.
Dâhil olmak istiyorum. Ve sen bunu sağlayacaksın. Yoksa tutuklanıp gözetim altına alınacak ve okuldan atılacaksın.
You're just gonna go over there and accuse him of being a psycho killer?
Oraya gidip çocuğu psikopat bir katil olmakla mı suçlayacaksın?
You're almost there, mate.
Yaklaştın dostum.
And as I'm sure you're aware, Captain, there is no extradition treaty between my country and yours.
Ve eminim ki Yüzbaşı ülkelerimiz arasında suçlu iadesi anlaşması olmadığının farkındasındır.
There'll be no peace until you're incarcerated or... dead.
Sen hapse girene ya da ölene kadar barış olmayacak.
You're a little worked up, and we don't know exactly what happened here, so how about I go down there and try to straighten this thing out?
Biraz fazla yükseldin ve daha ne olduğunu tam olarak bilmiyoruz. Oraya gidip bu şeyi düzeltmeye benim çalışmama ne dersin?
It's telling me that you're in a situation where there's an abuse of power, an unequal relationship where you have no control.
Bu kart bana, Senin enerjini emen Esit olmayan bir ilişkide olduğun, ve kontrolun sende olmadigi bir durumdasın.
You're in a situation where there's an abuse of power.
Enerjini emen bir durumun içindesin..
Yeah, but there are a whole slew of reasons you're still single.
Ama hala bekar olmanın birçok sebebi var.
You're in a situation where there's an abuse of power.
Emniyeti suiistimal etme durumunda gibisin.
Well, if you're gonna scream, you can just stay out there!
Bağıracaksanız dışarıda kalabilirsiniz!
Hello, there. Oh, I see you're just out of the shower.
Görüyorum ki duştan yeni çıkmışsın.
But you're making me think there's more to it.
Ama daha fazlası olduğunu düşünmemi sağlıyorsun.
You're making me afraid there's something more to it.
Daha fazlası olduğu konusunda korkmamı sağlıyorsun.
Out there, in the distant land, you're the pride of entire Ivlewad and not just Sajangarh alone.
Orada. uzak bir diyarda, Mewad'ın gurur sensin ve sadece Sajangarh yalnız.
No there's something that you're missing.
Hayır Bir şey var kaçırdığın.
What're you doing there, amigo?
Ne yapıyorsun orada adamım?
Good. Now that you're out of there, we can...
Şimdi oradan uzak olman lazım, biz...
therese 78
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there 14012
theresa 292
there you go 7508
there you are 4720
therefore 1419
there's always hope 39
there we go 2292
there aren't any 65
there isn't 382
there he is 3176
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48
there you have it 213
there's no time like the present 22
there aren't 60
there it is 2912
there is no such thing 30
there's no way 389
there's nothing to see here 35
there's nothing here 275
there's nothing to it 48