Anlarsınız ya translate English
628 parallel translation
Güzel sanatlar, anlarsınız ya.
Art studies, you know?
28 yıldır evliyim, anlarsınız ya.
I've been married for 28 years, you know.
Anlarsınız ya, böyle bir adam için çalışmak pek kolay değil.
You know, it's no joke working for a man like that...
Ama ağabeyimin işleri açılınca, anlarsınız ya işi bırakmamı sağladı, beni Londra ve Paris'e gönderdi.
But the minute he started doing better, you know what I mean... why, he made me give up my job and take a trip to London and Paris... and....
Ben tarafsızım, anlarsınız ya.
I am neutral, you understand.
Polis baskınına karşı, anlarsınız ya?
In case of police raids, you know?
Anlarsınız ya.
You understand.
Gerçek şu ki, karım o tarz yerlerden hiç hazzetmez. Ve ben de oralara hiç gitmem, anlarsınız ya?
The fact is, my wife has views about such places, so I never go in them, you understand?
Anlarsınız ya, ikiside harika kızlardı ve bana çok düşkündüler bu yüzden ikisininde bundan mahrum kalmasını istemedim.
Well, you see, they're both terribly nice girls and they're both so fond of me that I couldn't bear depriving either one of them.
- İnce bir işçilik, anlarsınız ya.
It's a little delicate, you know?
Ne dediğimi anlarsınız ya?
See what I mean?
- Anlarsınız ya.
You understand.
Bana kalırsa bu oyunlarda Marilyn Monroe'yu da kullanabilirsiniz. Anlarsınız ya...
I thought maybe you could use a Marilyn Monroe here and there, you know, to...
Anlarsınız ya, aile bağlarımız pek sıkı değildi.
You see, we weren't exactly a closely-knit family.
Bence yaşlı kadınlar için harika ama anlarsınız ya, benim için pek değil.
Oh, I think they're divine on older women, but I don't think they'd be right for me. You do understand?
Kesinlikle çok güzel ama... Anlarsınız ya.
I certainly think it's handsome, but, well, you do understand?
Gerçekten karanlık ve önemsiz birisim... anlarsınız ya Profesör.
It's really an obscure and unremarkable name you understand, Professor.
Müfrezeyi gitmeye hazırlamakla çok meşguldük, anlarsınız ya.
You see, we've been working too hard trying to get the detail ready to go.
"çok meşguldük, anlarsınız ya..." Seni adi...
"trying to get the detail ready..." Why, you dirty...
Anlarsınız ya, her şeyimizle buzlara battık.
Hello! We've been through icicles up to our you-know-whats!
Anlarsınız ya, eşimin bundan haberi olmasını istemiyorum.
You see, I'd rather my wife didn't know about this.
Bu işlerden uzak duruyorum, anlarsınız ya.
- I keep away from things, you see. - Ah.
Şöyle işte, anlarsınız ya!
You know... like this!
anlarsınız ya, Amerikalı dostlar.
You know, fellow Americans.
İlişki yaşayamayacağımızı biliyorum ama ânı yaşamaya çalışıyorum işte, anlarsınız ya?
There's no chance for us to have an affair... but I'm just trying to seize the moment, you know?
Sizin yapamayacağınız şeyleri yapabilirim ben, anlarsınız ya.
I can allow myself to do things you wouldn't do.
Anlarsınız ya.
Oh, you know what I mean.
Aslında yemek sonrası konuşmacısı olarak ünlüyümdür, anlarsınız ya.
I have a reputation as an after-dinner speaker, if you take my meaning.
Anlarsınız ya, biraz eğlence isteyen kadınlar.
Well, you know, get bored. They're wanting a bit of fun.
Anlarsınız ya.
Eh? Know what I mean?
- Anlarsınız ya.
- Know what I mean?
Korede hastahanedeyken birisi onu "kurtardı", anlarsınız ya?
When I was in the hospital in Korea, someone "liberated" it, you know.
Anlarsınız ya, Tanya benim kız arkadaşım, ve Bay Norris de sizin kocanız.
You see, Tanya is my girlfriend, and Mr. Norris is your husband.
Sadece tahmin ettim, anlarsınız ya.
I just assumed it, you see.
Anlarsınız ya, bu Lessing bir şeyler karıştırıyordu, sanırım.
You see, this Lessing was up to something, I think.
Şey, anlarsınız ya, o Bay Lessing mütevazi bir maaşla çalışıyordu.
Well, you see, we know that Mr. Lessing worked on a modest salary.
Ibiza Ibiza'dır, ve burada insanlar kendileridir, anlarsınız ya... insanlar daima oldukça ilginç şeyler yaparlar, bilirsiniz.
Ibiza is Ibiza, and here people are themselves, you know... doing rather strange things all the time, you know.
"Sizin birbirinizle alıp veremediğiniz ne?" dedim. Anlarsınız ya, gevezelik ediyorlardı.
I asked to them to which age the reason of that barulheira.
Anlarsınız ya, ben bir polisim.
See, I'm a cop.
Anlarsınız ya, benim Beverly Hills'de bir kuzenim var.
You see, I have a cousin in Beverly Hills.
Ama belki birkaç "özel taktik" öğreniriz, anlarsınız ya.
But we might learn a few "specialty plays", if you know what I mean.
Yalnızca iş, anlarsınız ya.
It's just business, you understand.
Anlarsınız ya, karım bu şekilden hoşlanıyor.
You see, my wife likes it this way.
Anlarsınız ya.. işte onu diyenler.
The ones who say, you know what I mean. Oh, yeah.
Hiçbir şey ya da hiç kimse için işe yaramadığınızı anlarsınız.
You get so you're no good for anything or anybody.
Anlarsın, bizim büroda ihtiyacımız olan nakdi almak ve yerine bir not ya da kişisel bir IOU bırakmak yaygın işlerdendi. Bir ya da iki gün içinde alınan paranın karşılığı hep yerine konurdu.
You see, it was common practice in our office to take whatever cash we needed and leave a note or a personal IOU which we always made good within a day or two.
Yapacağımız şey bir tür küçük şaka, anlarsın ya.
What we do is kind of a joke see.
Anlarsınız ya, ben...
"Carmine, how can I tell Mama?"
Anlarsın ya buzları biraz kırarız.
We'll break up the ice a little.
Anlarsınız ya.
Know what I mean?
Aramız iyiydi. Anlarsın ya.
We're all right, you see.