Aynı yerde translate English
2,362 parallel translation
Ortak tek noktamız aynı yerde çalışıp tarihi binaları değerlendirmemiz.
The only thing we have in common is we work together valuing historic estates.
Tüm kızlar aynı yerde tecavüz edilip işkence görmüş.
All the girls were raped at tortured at the same location.
Sonra aynı yerde görev yaptık.
Then we served together.
- 4 yardımcının hepsinin de aynı yerde aynı zamanda olduğu
- Have all 4 sidekicks ever been in the same place
İki kişi de aynı yerde, aynı şekilde bıçaklandı.
The two were stabbed in the same place, same way.
Aynı yerde çalışıyorduk.
Uh, we worked together.
Seni ve Clark Griswold'u aynı yerde ve aynı anda hiç görmemiştim... şimdi bunu düşünüyorum.
I have never seen you and Clark Griswold in the same place at the same time, now that I think about it.
Beş defadır aynı yerde daire çiziyoruz, seni kuş beyinli!
We're circling same area five times! You moron!
Aynı yerde kalmayı reddetmek bu da başka bir bağlılık şekli olsa gerek, değil mi?
If you refuse to stay at the same place, It's just another form of attachment, isn't it?
Aynı yerde mi?
Same place?
Bense onunla aynı sınıftayım ve aynı yerde çalışıyorum. Tanrım! Nedense elinden şekerini almış gibi hissediyorum!
On the other hand, I'm in the same classes with him and work at the same place... I keep getting this feeling like taking a candy from a baby.
Gözlerimi bu şekilde kapatsam ikimizin aynı yerde olduğunu hissediyorum!
If I close my eyes like this, I feel like both of us are standing together!
Bu şekilde, tüm plakalar son altı aydır ilk defa aynı yerde olacaklar.
This will mark the only time in the last six months that all of the plates have been in one location.
Aynı yerde ben var.
He got the mole in the same place.
Aynı yerde olmalıyız.
Just... just keep him on the phone.
Her zaman aynı yerde olur.
It always happens in the same place.
Hep aynı yerde hata yapıyorum!
I always slip up in the same spot.
Aynı yerde.
Still there.
Türlerini belirleyene kadar bunun bize tek söylediği, bütün kurbanların nehre atılmadan önce aynı yerde bulundukları.
Now, until I identify species, all it tells us is that the victims were all in the same location before they got dumped in the river.
Kanıtlar kurbanın sizin kalıntılarınızla aynı yerde bulunduklarını gösteriyor.
Evidence suggests that the victim originated in the same location as your remains.
* Kalmıyor mu kimse artık aynı yerde *
# Doesn't anybody stay In one place anymore?
Ama bölgesel yarışmayı kazansak bile, senle ben aynı yerde olamayacağız.
But whether we win that or even Nationals, it's not going to put you and I back where we belong.
Babamın askerleri ile süper kahramanların aynı yerde olması tam bir felaket olacak.
Sandwiching your superfriends into the same place as my dad's battalion is a recipe for disaster.
Sanki aynı yerde daireler çiziyoruz gibi.
It seems like we're going in circles.
Aynı yerde yaşıyoruz.
We've all been in the same places.
Arabası, iki gündür aynı yerde. Kredi kartı kullanılmamış. - Telefonu da kapalı.
His car has been parked in the same spot for two days, his credit cards have not been used, and his phone has been turned off.
Elinle daire çizip duruyorsun... Durmadan, aynı yerde dönüp duruyorsun.
And you turn your hand in a circle just over and over and over and...
Aynı yerde saklandım.
I hid in the same place.
Lewisham'da aynı yerde,... yaşadım hep. Gidebileceğim en uzağa kadar gitmeyi istemiştim hep.
Having lived in Lewisham same place all my life, I just wanted to get as far away from there as I could.
Babamın teorisine göre sayısız dünya mevcut ve her biri bizimle tam olarak aynı yerde.
My father theorized that there are an unlimited number of worlds, each existing in our exact location.
Ve hepsi aynı yerde Sen silahını önce ateşlemişsin
All of them claim it was two sets of three pops, all at the same clip, which indicates you fired your weapon first.
Hepsi, aynı iğrenç yerde aynı iğrenç şeylere maruz kalmış.
Each one, same creepy place, same creepy shit.
Hala aynı yerde çalışıyor.
Still working at the same place...
Çünkü her yerde aynıdır, değil mi?
Because it's the same everywhere, isn't it?
Anestezi uzmanı, aynı anda iki yerde olamaz.
Look, the anaesthetist can't be in two places at once!
Buna karşılık olarak uzay gemisnin aynı anda bir çok yerde belirmeye başladığı söylenmektedir.
In response, it is said that the spacecraft began to appear in different places simultaneously.
Onlar yürüdüğümüz yerde yürüdüler aynı suyu içtiler
They walked where we walk. They drank the same water...
Her yerde aynı anda bulunabilir.
He's everywhere at once.
"yağmur iki yerde de aynı şekilde yağar ve durur."
"Since the amount of rain cannot be increased, neither can the harvest."
Bir çok bilim insanının inandığı üzere Dünya benzeri bir gezegenin keşfi sadece bir an meselesi. Aynı malzemelerden doğru yerde ve tam kararınca miktarda su ile doğan birini...
Many scientists believe it's only a matter of time before we find another planet like Earth, one that formed from the same ingredients, in the right place, with just the right amount of water.
Yeni fizik karasızlıktan bahsediyor, aynı anda iki yerde birden olmaktan.
The new physics talks of uncertainty, of things being in two places at once.
Her yerde aynıdır sanırım...
I guess it's the same everywhere...
Her yerde aynı koku var.
The smell, it's everywhere.
Aynı bok bana da oldu. Her yerde barikat var. Kahrolası yerin her tarafında.
Same shit happened to me, there's roadblocks everywhere, all over the goddamn place.
Çaldığımız her yerde Ed neredeyse aynı şeyi hisseder, Çoğu zaman iş bizi dinleyen kitlenin ne istediğinde biter.
Ed has a feeling pretty much everywhere that we play, and it's such a great gauge of, you know, how the crowd's feeling, and that's, a lot of times, why the set list doesn't get done until...
Aynı anda iki yerde tutunmaya çalışıyorsun.
You're holding on to two places at once.
- Yani, bu mükemmel bir fırsat ve aynı zamanda Ann Arbor'da, tüm arkadaşlarımın olduğu yerde.
I mean, it's a great opportunity. And it's in Ann Arbor, and all my friends are here, and...
İnsanlar her yerde aynıdır.
People are the same everywhere.
Kırsaldaki illeri kullandık çünkü bulundukları yerde durağanlardı ve en az yirmi otuz yıldır aynı hayat biçimini sürdürüyorlardı.
We used the rural counties because they are stable in their residents, and they have been in this lifestyle for at least 20 to 30 years.
Bakın, ben aynı anda iki yerde olamam, sadece Tanrı olur
The witness may answer the question. See, I'm not omnipresent.
Aynı anda sadece bi yerde olabilirim, Dorota?
I can only be in one place at a time. Dorota?
yerde 65
yerde kal 46
yerde kalın 17
aynı senin gibi 61
aynı benim gibi 51
aynı şekilde 90
aynı zamanda 238
aynı anda 52
aynı fikirdeyim 99
aynı adam 26
yerde kal 46
yerde kalın 17
aynı senin gibi 61
aynı benim gibi 51
aynı şekilde 90
aynı zamanda 238
aynı anda 52
aynı fikirdeyim 99
aynı adam 26