Belki başka zaman translate English
880 parallel translation
Belki başka zaman.
Another time.
Belki başka zaman.
Some other time.
Belki başka zaman, bay Neff.
Well, maybe some other time, Mr. Neff.
Belki başka zaman.
Maybe some other time.
- Hayır, belki başka zaman.
- No, some other time.
- Belki başka zaman.
- Maybe some other time.
Belki başka zaman.
Another time perhaps.
Belki başka zaman.
Won't you come in Arthur?
Belki başka zaman.
Maybe, some other time.
- Belki başka zaman.
- Some other time, huh?
Belki başka zaman.
Perhaps some other time.
Belki başka zaman çünkü alışveriş listesini ben aldım.
Well, maybe not today, I've got the shopping list with me.
Belki başka zaman gelmeliyim.
Maybe I should come back another time.
Belki başka zaman.
Some other time, maybe.
- Belki başka zaman.
- Perhaps some other time.
Belki başka zaman, ha Johnny?
Well now, Johnny, maybe some other time, eh?
Belki başka zaman, ha?
Maybe another time?
- Belki başka zaman.
- Some other time.
- Belki başka bir zaman?
- some other time perhaps?
Belki başka bir zaman.
Some other time, perhaps.
Üzgünüm yardım edemem. Başka zaman belki
Sorry I can't help you.
Belki başka bir zaman. Ya da yola ara verip yarın benimle yemek yiyin.
Some other time, or perhaps you would break your journey and sup with me tomorrow.
Başka zaman belki.
Another time perhaps.
Bazen, belki de benim zamanımda ya da başka birilerinin döneminde bu büyümelere son verecek serumu keşfedebiliriz.
Well, someday, perhaps in my lifetime or somebody else's lifetime we'll find a serum that will put an end to these growths.
Belki başka bir zaman.
Some other time perhaps.
Belki başka bir zaman.
Some other time.
Belki başka bir zaman.
Perhaps, some other time.
Belki başka zaman.
Another time, perhaps.
- Belki başka bir zaman Palmer Hanım.
Well, maybe some other time, Mrs. Palmer.
- Başka zaman belki.
- Another time, perhaps.
Af edersin, belki başka bir zaman.
Sorry, friend, no sale.
Belki başka bir zaman Valliant.
Well, another time, Valiant.
Belki başka bir zaman.
Maybe some other time.
Başka zaman belki.
Another time, perhaps.
Bunun için çok üzgünüm, belki başka bir zaman.
I'm dreadfully sorry, perhaps some other time.
Öyle zaman oldu ki, baska çocuklarimin oldugunu neredeyse unuttum, Paris belki de cok vefakar cocuklardi.
There were times when I almost forgot that I had other children, Paris... ... others to die, perhaps.
- Başka zaman, belki.
- Some other time, perhaps.
Başka bir zaman, belki.
Some other time, perhaps.
Başka bir zaman, belki.
Some other time, maybe.
Belki başka bir zaman ha?
Well, maybe next time, huh?
Belki de başka zaman yapmak istiyordur.
Maybe she wants to do it another time.
Başka zaman belki...
Some other time.
Belki evde bir başka erkeğin bulunmasının zamanı gelmiştir.
Maybe it's time you had another man around the house.
- Başka bir zaman belki.
- No, another day.
Belki başka zaman!
Some other time, perhaps.
Başka zaman, belki?
Some other time, perhaps?
Başka bir zaman belki. Kızın yanında kalmalıyım.
Maybe some other time.
Belki de başka zaman gelir.
Maybe he'll come some other time.
"Şimdi de hazinelerimiz üzerine çöreklenip, başka yerleri, " belki de burayı yakmak için zamanını bekliyor.
Now he sits on our treasures, and waits his time to strike other lands, maybe even here.
Belki başka bir zaman?
Perhaps another time?
Başka zaman belki.
Another night perhaps.
belki başka bir zaman 68
belki başka sefere 16
başka zaman 121
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
belki başka sefere 16
başka zaman 121
zamanı 41
zaman 286
zamanında 22
zamanla 88
zaman geçiyor 44
zamanım yok 137
zamanlama 22
zamanın var mı 17
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanı gelince 71
zamanımız tükeniyor 18
zaman yok 141
zaman doldu 144
zamana ihtiyacım var 37
zamanım var 22
zamanımız azalıyor 34
zamanım olmadı 22
zaman geldi 92
zamanı gelince 71
zamanımız tükeniyor 18