English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ B ] / Bir yere gidemezsin

Bir yere gidemezsin translate English

184 parallel translation
Bir yere gidemezsin!
No, you ain't!
Asla hiç bir yere gidemezsin.
You'll never get away.
Bensiz bir yere gidemezsin.
You're not going unless I go with you.
- Bir yere gidemezsin!
- You're not going anywhere.
Yüzüne bir ayna tutup, en derinlerine kadar sana içini göstermeden bir yere gidemezsin.
You go not till I set you up a glass where you may see the inmost part of you.
Hiç bir yere gidemezsin Hollis!
You ain't getting away, Hollis!
Hiç bir yere gidemezsin.
You ain't getting away.
Hank bunu almadan bir yere gidemezsin.
Hank, you're not going without this.
- Bu ateşle bir yere gidemezsin.
- You can't escape with a fever.
Bu şekilde bir yere gidemezsin.
You can't go anywhere that way.
Bir yere gidemezsin, David!
There's nowhere to go, David!
Bir yere gidemezsin.
You wouldn't get very far!
Çünkü bir yere gidemezsin.
You can't get nowhere.
Hapse girersen hiç bir yere gidemezsin.
You'll get nowhere if you're behind bars!
Orası çıkmaz yoldur, bir yere gidemezsin!
It's a dead end, you can't walk through this hill
beni yenmeden.. bir yere gidemezsin!
If you want to go, you must win first.
Götürmezsen... - sen de bir yere gidemezsin.
If you don't take us... you don't go anywhere.
Bu bacakla bir yere gidemezsin.
You ain't going nowhere on this leg.
Bu üniversite işini halletmeden bir yere gidemezsin!
You're not leaving this house until we settle the college thing!
- Hiç bir yere gidemezsin.
- You cannot leave.
Ama senden bir kelime daha duyarsam... sadece bir kelime, hiçbir yere gidemezsin.
But if I hear one more word out of you... just one more, then you won't go at all.
Araba yok, bir Cumartesi günü çadır kurmak ya da başka bir şey için çocuklarla bir yere gidemezsin.
No car, and you can't go out on a Saturday, for two days with a tent, or whatever, with the kids.
- Hiç bir yere gidemezsin... -
- Don't go nowhere... -
Artık bir yere gidemezsin.
You're not going anywhere.
- Belki hiç bir yere gidemezsin.
- You may not be going anywhere.
Bir yere gidemezsin.
Can't take you anywhere.
Hayır Rudy, büyükbabana bir öpücük vermeden hiçbir yere gidemezsin.
OH, NO, RUDY, YOU'RE NOT GOING ANYWHERE UNTIL YOU GIVE GRANDDAD A KISS.
Oh, hayır, bir yere gidemezsin.
OH, NO, YOU'RE NOT GOIN'ANYWHERE.
Bir yere gidemezsin.
You're not supposed to go anywhere.
Bir şey yemeden hiçbir yere gidemezsin.
You ain't going nowhere unless you eat something.
Bir araba bulana dek bir yere gidemezsin.
You're not going anywhere until we get a car.
Hiç bir yere gidemezsin.
You don't go nowhere.
Bir yere gidemezsin.
You ain't going anywhere.
Önüne bir ayna tutup içini sana derinliklerine kadar göstermeden bir yere gidemezsin.
You go not till I sent you up a glass, where you may see the in most part of you.
Bir yere gidemezsin.
You're not going anywhere.
Sen yine de bir yere gidemezsin.
You're not going anywhere.
Onunla hiç bir yere gidemezsin, Davey.
You won't get nowhere with her, Davey.
Zaten bir yere gidemezsin, çünkü pastane henüz açılmadı.
He ain't going nowhere. The bakery ain't open yet.
Hiç bir yere gidemezsin... nehrin dibindeki o insanlar kadar... ölüsün artık.
You're goin'nowhere you're as dead as those people in the river.
Bir yere gidemezsin, izin vermiyorum.
You're not going to leave. I won't let you.
- Bir yere gidemezsin.
Fuck you, you're takin'off.
- Bir yere gidemezsin!
- You're staying here!
Preston, yıllığımı imzalamadan bir yere gidemezsin.
Preston, not one step further until you sign my yearbook.
- Bir yere gidemezsin.
Don't leave us.
# Oh, sen bir çocuk arabası ya da beygirle her yere gidemezsin
Oh, you can't go any distance in a buggy or a hack
# Sen bir çocuk arabası ya da beygirle her yere gidemezsin
You can't go any distance in a buggy or a hack
Ama bu sandalyeye bağlarsam bir yere gidemezsin.
But tied to that chair You won't go anywhere
- Gidemezsin bir yere.
- You can go behind bars!
Hiç bir yere gidemezsin.
Hey!
Londra'da çok zamanın vardır, hep bir yere gitmek zorundasındır,... hepsine birden gidemezsin.
There's a lot of time in London, and it has to go somewhere, It doesn't all get used up at once.
- Dostum, bir yere gidemezsin.
Hey, you can't go anywhere.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]