Büyük bir iş translate English
16,089 parallel translation
Sadece yetenek ve parlak koçluğumuzla iş yapmadığımız için büyük bir iş başardık. Bizi bunların önüne koyan karaktere ve kaliteye sahibiz.
We did a great job in establishing that we are not just talented and brilliant coaching, but we have character and quality that puts us above the rest.
O... O dedi ki... Bu yapacağınız büyük bir iş.
Now, he said... he said it was something big.
- Büyük bir işe benziyor.
Sounds like a big job. It is.
Kral ve ülken için büyük bir iş yüklenmek için çok ender bir fırsat geldi ayağında.
This is a rare chance for you to strike a massive blow for King and Country.
Lordum, eğer Bay Irving'in Yahudi karşıtı olduğunu biliyorsak,... ve Yahudi katliamını inkar etmek için tarihi bir gerekçe olmadığını da biliyorsak,... o zaman ikisinin bağlantılı olduğunu görmek çok büyük bir farklılık olmayacaktır.
My Lord, if we know that Mr. Irving is an anti-Semite, and if we know there is no historical justification for Holocaust denial, then surely it is no great stretch to see that the two are connected.
Benim için Rio çok büyük bir şey.
For me, Rio is the biggest thing.
Armitage büyük bir şirket.
Armitage is a huge corporation.
Çünkü bu sanki büyük bir erkek klitorisi.
Okay. 'Cause this is like a big, giant man clit.
Şayet Bölge Başsavcısı gerçekten peşindeyse daha büyük bir hedef haline gelmemen en iyisi olabilir.
Look, if the U.S. attorney is really coming, maybe it's better if we don't make you more of a target.
Kısa sürede büyük bir bankada yıllık net 3 milyon dolar kazandıran bir iş buldu.
He got another job right away at a huge bank... $ 3 million a year, guaranteed.
Tek seçeneğimiz risk almak. Hem de büyük riskler. Shaw'ı bulacak ya da Samaritan'ı alt edecek bir çözüme ulaşmak istiyorsak.
Our only option is to take risks, big ones, if we want any chance of finding Shaw or a way to defeat Samaritan.
Bu, dünyaya deli olmadığımızı kanıtlamak için büyük bir fırsat.
This is our chance to prove to the world that we're not crazy.
- Bu da büyük bir şey.
- Which is huge.
Anladık ki, uzun süre her şey sandığımız şey sadece daha büyük bir bütünün küçük bir kısmı, daha geniş bir evrenin küçük bir parçasıymış.
We have found that what we have long thought to be everything is only a small part of a grander whole, only one piece of a much wider cosmos.
Bu fikri bir bakıma anlatabilmek için yeni bir terminoloji geliştirdik, evrenimizin daha büyük çoklu bir evrendeki birçok evrenden sadece biri olduğunu söyledik.
And to, really, kind of communicate that idea, we've introduced this new terminology that our universe is just one of many universes, populating, possibly, a grander multiverse.
Gökyüzü çok büyük, ağaçlar ve bir yerlere giden bir yol.
Sky is so big, trees... and a road... going somewhere.
Büyük bir şeyler oluyor!
Something major is going down!
Hanzhuang Köprü'sü, büyük bir hat.
Hanzhuang Bridge is a major route.
- Bu büyük bir rakam, değil mi?
It's a good amount, is not it?
Büyük bir kaçış istiyorsunuz.
It is that you want a grand escape.
Büyük bir deprem dalgası yaklaşıyor Ajan Carter.
A tidal wave is coming, Agent Carter.
Senden öğrendiğim en büyük şey, iyi bir fırsatı kaçırmaman gerektiğidir.
The biggest lesson I've learned is never let a good opportunity pass you by.
Küçük bir gölde büyük balık olmak iyidir
It is better to be a big fish in a small lake
Ve bir gün ve bir büyük balık geçirdi onu ve onun iş yuttu
And one day a big fish passed and swallowed him and his business
Kayzer hala yaşıyor. ve ceset kalıntısı büyük sembolik bir önem taşımakta.
The kaiser is still alive and remains of great symbolic importance.
Bu atama büyük bir onurdur.
This posting is a great honor.
Şimdi, Yarınki bu ziyaret çok büyük bir öneme sahip.
Now, this visit tomorrow is of the utmost significance.
- Boşanmamızdan daha büyük bir şey bu.
- This is bigger than our divorce.
Herkes bu kadar kalkınmayı, geleceğe yönelik devasa gelişmeleri son bir kaç yüzyılda yaptığımızı sanıyor ama durum, çirkin gerçek şu ki Hannah insan duyarsızlığı, insanlık için en büyük tehditlerden biri olmaya devam ediyor.
Everyone just assumes we made all this progress in the last few decades, we made all these monumental strides forward in our thinking, but the fact is, the ugly truth is, Hannah, human apathy continues to be one of the grossest threats to mankind.
Büyük çaplı bir isyan için tek ihtiyaçları yeni bir kral.
A new king is all that they need to spark a full-scale revolt.
Büyük bir hata.
This is such a mistake.
Büyük bir alçak gönüllülükle Norveç'in yeni kralı görevini kabul ediyorum.
It is with great humility that I have accepted the task of being Norway's new king.
Diğer önemli bir konu da Witchita'nın her üç sayfasında büyük olayların olmasını istiyoruz.
- Another important thing is that... - Mmm-hmm. ... we need a big thing on Witchita to happen every three pages.
Burada herkes büyük bir şeyler yapmak hakkında konuşuyor.
I mean, that's, like, all anybody talks about here, is, like, doing something big.
Tek söyleyebileceğim, oyuncuların sette hepimiz bir araya geldiğimizde büyük bir aile gibi olması.
Well, all I can say is that the cast, like, when we're all on the set together, it's like one big family.
Hayır, lanetli dans büyük bir fikir değil tamam mı?
No. A sock hop is not big, okay?
İşe yarabilir, büyük bir fikir.
This could maybe work. It's... it's big. It is big.
- Bu çok büyük bir başarı.
- That is huge! - I know.
Gideon'a göre terör örgütlerinin yasadışı silah satın aldığı büyük bir açık arttırma yapılıyor.
According to Gideon, there is a large meeting of terrorists and fringe groups looking to buy illegal arms.
- Çok büyük bir yetenek.
Well, he is certainly a great talent.
Baird Whitlock'ın büyük bir yıldız ve iyi bir adam olduğuna inanmak istiyorlar.
They want to believe that Baird Whitlock is a great star, and a good man.
Bu basit bir iş değil, büyük bir karar.
It's not a ploy. It's a big decision.
Bay Reed, bu güvenime büyük bir ihanet.
Mr. Reed, this is a complete betrayal of the circle of trust.
"Beyazların birbirine harcadığı kurşun kadar büyük bir israf yoktur."
"There is no greater waste of bullets than using them on white folks."
Lisa, büyüklenme Büyük Britanya imparatorluğunun yaptığı bir şeydi.
Lisa, arrogance is what made the British Empire.
Bu absürt soruşturmanın edineceği her bir başarının zararı büyük olur.
Any success that his bullshit investigation yields is toxic.
Büyük bir gün, Komutan.
This is a glorious day, General.
Çünkü büyük bir şeyler oluyor. Ve 11 Eylül'den, Oklahoma City'den çok daha büyük.
Because something big is happening, and it's bigger than 9 / 11, and it's bigger than Oklahoma city.
Büyük bir şeyler oluyor.
Something big is happening.
Peter Easterman büyük bir aktör değil.
Peter Easterman is not a great actor.
Gözcülerimiz, en büyük dünyalı kampının bu vadide olduğunu söyledi, o yüzden birinci araca bir ekip yerleştirip silahlarla olabildiğince tahribat vereceğiz.
Our lookouts say the largest Grounder encampment is in this valley, so we deploy an assault team in Rover One, and we do as much damage as we can with automatic weapons.
büyük bir zevkle 63
büyük bir ev 19
büyük bir hata yaptın 18
büyük bir tane 34
büyük bir hata 19
büyük bir sorunumuz var 17
büyük bir şey 20
büyük bir hata yapıyorsunuz 31
büyük bir hata yapıyorsun 41
bir işim çıktı 20
büyük bir ev 19
büyük bir hata yaptın 18
büyük bir tane 34
büyük bir hata 19
büyük bir sorunumuz var 17
büyük bir şey 20
büyük bir hata yapıyorsunuz 31
büyük bir hata yapıyorsun 41
bir işim çıktı 20
bir isim 33
bir işim var 34
bir iş buldum 29
bir işe yaramaz 50
bir iş 43
işte 8558
iste 115
işin 35
islam 17
isis 37
bir işim var 34
bir iş buldum 29
bir işe yaramaz 50
bir iş 43
işte 8558
iste 115
işin 35
islam 17
isis 37