Işim yok translate English
1,824 parallel translation
Yapacak başka işim yok.
I don't have anything else to do.
0perasyon birimleriyle bir işim yok.
I have nothing to do with the tactical units.
Salı gününe kadar işim yok. Buralarda takılıp bekleyeceğim.
You know, I don't have anything to do until tuesday, so maybe I'll just hang out and wait.
Evli değilim, bildiğim bir çocuğum yok, işim yok.
No wife, no kids that I know of, no job.
Başka işim yok mu da buraya kadar geldim kerata?
You little brat. Then you think I just came here because I have nothing else to do?
♫ Yapacak işim yok mu güneş battığında
♫ Ain't much to do when the sun goes down?
- Aşna fişneyle işim yok benim.
- I'm not here to screw around.
- Pörsümüş karılarla işim yok.
- I ain't fucking no old-ass pussy.
Uzun süredir Tanrı ile işim yok.
God and me, we've been over for a while.
İyi ki öyle, çünkü bu saçmalıklarla işim yok.
Well, just as well, because I'm not having any of that nonsense.
Saat 4 e kadar camide işim yok ve donarak ölürüm.
As my right to the mosque does not come until 4 and I migh freeze to death.
Gerçek bir işim yok...
I don't have a real job...
Ama gerçekten konuşmak isterseniz, şu an bir işim yok.
But if you ever really want to talk, I've been through some stuff.
Yani, derinlerde bu ziyaretten korkuyordum, çünkü, buradayım ve işim yok ve biliyorsun, annemden borç alıyorum ve ayrıca seninle o kadar şey...
I think deep inside, I was dreading this visit,'cause... Here I am, I don't have a job, and... I'm borrowing money from my mother, plus all that stuff with you...
Sana söylemiştim orayla işim yok.
I told you, we're not doing that.
Ayakyoluna gidiyorum ama ayakla bir işim yok.
I'm just going to the powder room, and it ain't to take a powder.
Bu gece işim yok.
I'm around... .. tonight.
Bu akşam işim yok, Bir şeyler yapmak istersen.
I'm around tonight, if you wanted to do something.
Bu gece işim yok, dediğinde yani.
You know, about doing nothing tonight.
Gelirim yok, işim yok...
No income, no job...
Daha sonra, önemli bir yazar olma umutlarının yok olması benim işim olur.
I would then make it my business to destroy any hopes you may have of becoming an important writer.
- Bayan, bu aralarda işim yok.
- Mademoiselle...
İsim yok ama numara aynı.
There's no name, but... same number.
İsim yok kuralına ne oldu?
What happened to the rule of no names?
Benim işim icabı gözlemlediklerimi yazıya dökme gibi bir hakkım yok mu?
Don't I have an obligation as my job to write down what I observe?
Hayir, isim yok.
No, it's okay.
İsim vermeye gerek yok.
No need for name-calling.
Son fotoğrafları elimizde yok ve birçok farklı isim kullandığını da biliyoruz.
We have no recent photos and he goes by many different aliases.
Kardeşliğinizden birisi hakkında bilgi almamız lazım. Adı Tate. Hayır, isim yok.
We need to ask you some questions about a frat pledge.His name is tate- - no, no--no names.
İşim yok, kalbim atmıyor, hiçbir şey hissetmiyorum, gözyaşlarım yok.
I don't work, I've got no heartbeat, no feelings, no tears,
Bir şirket var ve ürünlerini dünyanın her yerinde satmak için yapmayacağı iş, karalamayacağı isim yok.
It shows an organization that is determined to push its products into countries around the world and it's determined to destroy the reputation of anybody who stands in their way.
- İşim falan yok.
Nothin'. Just kind of checking in.
Burada bir isim var, Toby Bates, fakat bir numara açısından şansın yok.
There's a name, toby bates, but as far as a number goes, you're out of luck.
Öyle büyük ki, isim vermeye gerek yok.
So big it doesn't need a name.
Bay Oşimayda diye bir isim yok.
There is no Mr. Oshimaida.
Başka bir şey yok. Bir işim var, çalışıyorum ve bir doktoram var. Bin tane sıradan sayfa yazdım.
I have craft and diligence and a PhD, and it's amounted to a thousand pages of mediocrity.
Öyle büyük ki, isim vermeye bile gerek yok. Kütüphane demek yeterli.
So big it doesn't need a name, just a great, big "the".
Biliyorum işim sana salakça gelebilir ama bana destek olacak banka hesabım yok.
I know you may think my job is stupid, but I don't have a trust fund to fall back on.
İsim yok.
There's no card.
Gerçi madam Ozera diye bir isim yok,
Although I Can't Find Any Madame Ozera,
Doğru isim ve doğru ayin ile bulamayacağımız şey yok.
With the right name, The right ritual, Ain't nothing You can't suss out.
Sizinle bir işim yok!
This ain't my lot.
Hayatımdaki en önemli şey işim. Bir eşim yok.
The most important thing in my life is my work.
İsim yok mu?
No name, huh?
Mançurya'da hiçbir işim yok.
Jang-hoon was the only one who knew this.
İsim yok
There's no name.
Özel bir isim gerçekten yok.
Don't really have any specific names.
Ona kartpostal göndermek istiyorum ama ona yeni bir isim verdiğinden beri adres yok.
I want to send him a postcard but since you gave him a new name I don't have an address.
Neler yapabilecekleri hakkında en ufak bir bilgin yok. Bana isim lazım, Dr. Patel.
- You have no idea who you're dealing with...
Burada isim yok, sadece lakaplar var.
There's no names here. Just nicknames.
Ortak isim yok.
NO MATCHING NAMES.
isim yok 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yoktu 131
yok musun 43
yoksa ne 75
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73