Canın acıdı mı translate English
162 parallel translation
- Canın acıdı mı?
- Are you hurt?
Canın acıdı mı?
Are you hurt?
Canın acıdı mı?
Did you hurit yourself?
- Canın acıdı mı?
So, did they hurt you?
İyi misin? Canın acıdı mı?
Are you all right?
- Canın acıdı mı?
- Have you hurt yourself?
- Canın acıdı mı?
- Did it hurt you?
Canın acıdı mı?
You hurt yourself?
Afedersin. Canın acıdı mı?
I'm sorry if I've hurt you.
Canın acıdı mı?
Does that hurt?
Canın acıdı mı, yüzbaşı?
Am I hurting you, captain?
- Hayatım, canın acıdı mı?
- Baby, are you hurt?
Canın acıdı mı?
Did you hurt yourself?
- Canın acıdı mı?
- Did you hurt yourself?
Düştüğünde canın acıdı mı diye sor.
Ask if it hurt when she fell.
Canın acıdı mı Wilma?
Are you hurt, Wilma?
Yusuf, canın acıdı mı?
Joseph, are you hurt?
- Canın acıdı mı.
- You're hurt.
- Canın acıdı mı?
- Were you hurt?
Istırapların en acısını çekerken söylenmeyen valilerini örnek alabilecek bir yurttaşım var mıdır ki?
Can none of my citizens follow the example of their governor... who endures the utmost agony without a murmur?
Canınız acıdı mı?
Are you hurt?
Bay Barnes, Ay'a yolculuk için milyon dolarlar yatırdığımı bir basın toplantısıyla hissedarlarıma açıkladığımda halimi hayal edebilir misiniz?
Mr. Barnes can you imagine me going before a meeting of my stockholders... and reporting that I'd put millions into a trip to the moon?
Senin canını acıttığı kadar benim de canım acıdı, fakat asalet bunu gerektirir.
It hurts me as much as it does you, but noblesse oblige.
- Canınız acıdı mı?
- Did I hurt you?
Kapı açıldığında çın çın çalacak... ve dostların geldiğini anlayacaktım.
We're gonna hang that right over the front door, on the inside... so as when you open the door, the bell jingles, you see? On account I'd like to know when my friends come... so I can put on another pot of coffee.
- Canın mı acıdı, Virgil?
- Did it hurt you, Virgil?
Canın çok acıdı mı, Warren?
Are you badly hurt, Warren?
Canın mı acıdı?
That hurt a little bit?
Canın mı acıdı oğlum?
You hurt yourself, son? Uh-uh.
Canınız acıdı mı?
Did you hurt yourself?
Ne oldu, canın mı acıdı?
Did you hurt yourself?
- Çok acıdı mı canın?
- Does it hurt?
Canın mı acıdı?
It hurts?
Bırak dırdırı, yoksa canını acıtırım.
Stop bugging me or you're gonna get hurt.
Canın acıdımı?
Were you hurt?
- Hayır, bırakmayacağım ; sadece canının acıdığını görebiliyorum.
No, I ain't gonna leave you.
Canın mı acıdı bebeğim?
Does it hurt, baby?
Özür dilerim. Kurşun yaranın dikişleri acıdı. Burada kalamam.
I'm sorry. lt's just the stitches from your gunshot. I can't stay.
Canın acıdı mı?
Oh... that's gotta hurt.
Bana bir iyilik yapar mısın? Kendisi dışında herkes iç in ayan beyan olan şeyi ona aç ıklar mısın?
Can you do me a favor and explain to Scott that which is obvious to everyone but him?
Gizleyebileceğimizden daha fazla para harcadığımız için bunu halka açıklama tarihi olarak bütçenin yayınlanmasını düşünüyorduk.
We'd always thought the deadline for going public was the publication of the budget, since we've spent more money than we can hide.
Sayın Yargıç, benim adım Richard Fish ve talebimi djle getirmeden önce, objektif olmadığım konusunu açıklığa kavuşturmak istiyorum ; çünkü bir avukat ve bu yüce mahkemede görevli bir memur olmamın yanı sıra, Amerika Birleşik Devletleri'nin bir yurttaşıyım ve hükümet mekanizmamızın, bu bayağı davalar tarafından aksatılabilmesi, beni dehşete düşürüyor.
Before making my argument I'd like to come clean with my lack of objectivity. In addition to being an attorney I'm a citizen of the United States. I am appalled that our government can be hampered by these lawsuits.
O zaman bunun, uçmamı sağlayacağını düşünürdüm ama sanırım televizyon yanlış algılamalara yol açıyor.
I thought it'd make me fly. I suppose television can cause these misperceptions.
Bir kötü adamımız var ve içeri arka kapıdan alamıyoruz. Onun için geri çekilin, bize yer açın.
We got us a bad guy and we can't bring him in through the back like we'd like to, so move back, give us some room.
Canın acıdı mı?
- Did that hurt?
- Canın çok acıdı mı?
- Did it hurt?
Tek görebildiğim önümde olanlar. Görüş açımın dışında kalanlar ise bir şekilde engellenmiş.
All I can see is what's in front of me, and everything on the edges just gets blocked out somehow.
Canın acıdıysa özür dilerim.
I'm sorry if I hurt you.
- Canın mı acıdı? - Hayır.
- Hurt yourself?
Seni seviyorum. Affedersiniz, canınız acıdı mı?
Hey, I'm sorry, did I get you?
Bugün sana yaşattığım acıyı düşünerek diyebileceğim tek şey olanların benim isteğimin dışında geliştiği.
And if knowing the truth has caused you pain today all I can say is that it wasn't my intention