Diyebilirim ki translate English
2,562 parallel translation
Ne diyebilirim ki?
What can I tell you?
- Ne diyebilirim ki?
- What can I say?
Ne diyebilirim ki?
What can I say?
Ne diyebilirim ki!
What can I say?
Size güvenle, su götürmez bir şekilde kesin olarak diyebilirim ki şehir konseyi, bunu yapan vahşiyi ele geçirmek için gerekli olan ne kaynak varsa, sağlayacaktır.
I can tell you confidently, unequivocally, and definitively, the city council will provide whatever resources necessary to hunt down the animal who did this.
Diyebilirim ki bu güzel bir adım.
I'd say that's a step in the right direction.
Ne diyebilirim ki, gecikmiş olmam, ölmenizden güzel sonuçta.
What can I say, better late than dead.
Ne diyebilirim ki?
Oh, what can I say?
Ne diyebilirim ki?
- What can I say?
Eski kafalıyım, ne diyebilirim ki?
I'm very traditional, what else can I say?
Kesiklerin belli bir açıyla yapılmasına bakarak diyebilirim ki silahımız...
The angle and bevel of the cut run in a straight line. - So our weapon is...
Derinliğine, kesiğin açısına ve bıçağın keskinliğine bakarak diyebilirim ki...
Uh, based on the depth angle of penetration and the keenness of the blade, I'd say it was... The same scalpel as the murders.
Gördüklerimden sonra diyebilirim ki bence sadece formunu koruman ve sakinleşmeyi öğrenmen gerek.
You know, from what I saw I just think you need to keep your form in check and learn to relax.
Dan, çok havamdayım şunu diyebilirim ki bu işte çok iyi olacağım.
Dan, no, I am in the zone, I can tell, I am going to be good at this.
Ne diyebilirim ki?
What is there to say?
Ne diyebilirim ki, Tom?
What can I say, Tom?
Ve size şunu diyebilirim ki şüphesiz bir Tanrı var, ve kardeşim Samuel, onun seçtiklerinden biriydi.
And you can say that in the shadow of doubt not only that God exists, but my brother, Samuel, and he is one of the ITS.
Ne diyebilirim ki, keder bana yakışıyor.
Grief suits me. Yeah.
Bu karşı konulmaz üstünlük karşısında ben ne diyebilirim ki?
What could I say in the light of the overwhelming odds stacked against me?
Evet ama ne diyebilirim ki?
Yeah, well, what can I tell you?
Yine de bilmesem diyebilirim ki bir kişi için... tüm gemiyi ve görevi riske atıyor gibi görünüyorsun.
Well, still, if I didn't know any better, it almost looks like you're willing to put the ship and the mission at risk for the sake of one individual.
Diyebilirim ki, iyileşti.
As far as I can tell, she's cured.
Diyebilirim ki fiziksel bir sorunu yok.
As far as I can tell, there's nothing physically wrong with her.
Diyebilirim ki ihtimaller...
I'd say the odds of that are- -
Ne diyebilirim ki?
Not really. Well, what can I say?
Bu bir altuzay yayını sesinin aynı Rush gibi olmasının dışında diyebilirim ki bu bizim mekiğimiz ve kesişme rotasında ilerliyor.
It's a subspace broadcast, and beyond the fact that it sounds exactly like Rush, I can tell that that's our shuttle, and it's on an intercept course.
Diyebilirim ki kadınsı delilik genelde annelerden mirastır.
I can tell you that female madness is generally inerited from the mother.
Ne diyebilirim ki? Akıl sağlığı ucuza gelmez.
What can I say?
Dolayısıyla gereksinim duyduğunuz şey, doğru türde karmaşıklıktır....... ve diyebilirim ki çok az yapı bunu yapabilir, bu olağanüstü beceriyi gösterebilir.
So what you need is the right kind of complexity, and only a few structures - - as far as I can tell - - can do that, can pull out that extraordinary feat.
Ne diyebilirim ki? Çok ihtişamlıyım.
I have far too many baubles brought from Rome, along with other pleasures to be shared.
Ne diyebilirim ki...
What can I say?
Ne diyebilirim ki... çok trajik oldu.
What can I say... it's been very tragic.
Ne diyebilirim ki, ben bir yılan oynatıcısıyım.
What can I say, I'm a snake charmer.
Yani ne diyebilirim ki hanımlar?
Yeah, I mean, what can I say, ladies?
- Fakat diyebilirim ki...
- But I can say... - I mean, look.
Ne diyebilirim ki çocuklar?
Okay, what can I say, you guys?
Buna nasıl hayır diyebilirim ki?
- How could I possibly say no to that?
Diyebilirim ki, onlarla birlikteyim ve karşılarına geçtiğini görürsem geride ne bıraktığını sana çok fena gösteririm.
Let's just say I'm along for the ride, and if I find you crossing them, I'm gonna show you exactly what you left behind.
Daha ne diyebilirim ki?
What more can you say, you know?
Diyebilirim ki kaykay Japonya'da pek büyük bir olay değildi. Tim bir anda Japonya'da patladı. Amerikalı olduğunun bile farkında değil.
not in the equation, although I have to admit that having the money now is... is not such a bad thing.
Ona üzüldüm. Ama ne diyebilirim ki?
I felt bad for her, but what can I say?
Ne diyebilirim ki?
Well, what can I say?
Ne diyebilirim ki?
What shall I say?
Ne diyebilirim ki, Don?
What can I tell you, Don?
Biliyorum ki bizi görmüş olsan diyebilirim ki- -
- I knew if you saw us together, we could tell you...
Ne diyebilirim ki, elde olmayan nedenlerle geciktim.
What can I tell ya? I was unavoidably detained.
Diyebilirim ki...
Can I just say...
Bu turneyi ayakta tutan, Boynunda ki 2 tane tel diyebilirim.
This entire tour hinges on those two little strips of fiber that sit in his neck.
Evet, diyebilirim ki...
Yes I Can...
Farkına vardım ki uğraştığım adam ona böyle diyebilirim, "esaslı bir adam" dı.
and so I realized that I was really dealing with what I would call "the real deal."
Düşündüm ki uğrayıp sizlere mahalleye hoş geldiniz diyebilirim.
I thought I'd stop by and welcome you guys to the neighborhood.