Dokunmak yok translate English
372 parallel translation
Tamam, şöyle bir bakacağız ama... hiçbir şeye dokunmak yok!
We are just having a look... But do not touch anything!
Dokunmak yok.
No touch.
- Hop, memur bey. Dokunmak yok.
- Hey, officer, no physical...
Dokunmak yok.
Untouched.
Dokunmak yok, tadına bakmak yok, bahsetmek yok.
No touching, no tasting, no telling.
Bakmak serbest, ama dokunmak yok.
You look, but don't you touch.
Ama Papa'ya dokunmak yok.
But don't touch Papa.
Yani dokunmak yok, geçmek yasak, uzak duracaksın ve tartışma bitmiştir.
So hands off, no trespassing, end of discussion.
- Tatlı sözler yok, dokunmak yok.
- No more sweet talk, no more touching.
Bakmak var, dokunmak yok.
Looksies, no feelsies.
Unutma, Stanley, saça dokunmak yok.
Oh, remember, Stanley, don't touch the hair.
Parayı dökülmeden dokunmak yok.
Don't touch until you made a deposit.
Tamam ama dokunmak yok.
But don't touch. Now, I've got to buy a new leotard.
Dokunmak yok.
No touching.
Ayrıca domuzuma dokunmak yok.
Which one do we burn? And it ain't gonna be my pig.
Dokunmak yok.
Uh-uh.
Bakmak var, dokunmak yok.
I'm talking lookie, no touchie.
Dokunmak yok,
No touching.
- Baska herkes dokunaBiliyor, - lRA, kapali ziyaret, Dokunmak yok,
- Everybody else was allowed to touch. - IRA, closed visits. No contact.
Biz gidene dek dokunmak yok. Anladınız mı?
No touching until we're gone.
Camlara dokunmak yok.
Do not touch the glass.
Fakat dokunmak yok.
But you can't touch.
- Bakmak ve dokunmak yok.
- No looking and no touching!
Konuşmak yok, dokunmak yok.
No talking, no touching.
Ona dokunmak yok, anlaşmıştık!
No one hurts him.
Unutma, dokunmak yok!
Remember, no touching!
Rahatsız etmek yok, hiçbir şeye dokunmak yok yoksa kıçıma girer.
Don't disturb anything, don't remove anything or it's my ass.
Konuşmak için görüşebiliriz ama dokunmak yok.
We can still see each other to talk, but no touching.
Ve paraya dokunmak yok.
You don't play with money.
Hayır, dokunmak yok.
No, no touching
Dokunmak yok.
So no touching.
Size söyledi, dokunmak yok!
Told you, don't touch us!
Hayır, dokunmak yok.
No, don't touch that.
Dokunmak yok!
No touchy!
Dokunmak yok.
No touchy.
- Gözlüklere ya da saçıma dokunmak yok, sevimli çocuk.
- No touching them or the hair, doll.
- Dokunma, dokunmak yok.
- No touch. No touch.
Dokunmak yok, bebeğim.
Uh-uh.
Dokunmak yok.
No hands.
- Dokunmak yok.
- No hands.
- Dokunmak yok?
- No hands?
Dokunmak yok, dedim.
I SAID, NO TOUCHING.
Dokunmak yok!
No touching!
Ve birbirimizin bardaklarına dokunmak yok.
And we can't touch the other's glasses.
Ve sakın unutma : Nota dokunmak yok, tamam mı?
Don't touch the note, okay?
Ancak bir erkeğin eline dokunmak, bunun kadar önemli olan bir şey yok.
But to touch the hand of man, nothing is as important.
dokunmak, koklamak veya tatmak için hiçbirşey yok.
Nothing to touch or taste or smell.
Dokunmak da yok.
No touching.
Bu başkanlık dalgasının güçle bir ilgisi yok. Amaç insanlara erişebilmek dokunmak, onları mıncıklamak.
This mayor stuff is not about power, it's about reaching out to people touching people, groping people.
Dokunmak yok.
- Have a nice day. - Okay.
Dokunmak yok, dokunmak yok!
No touching.
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yoksa ne olur 26
yok bişey 18
yok oldu 57
yok bir şey 967
yoktu 131
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok efendim 65
yok hayır 73