Yok birşey translate English
5,138 parallel translation
Yok birşey, bana Gotya diyorlar.
Nothing they are... Intentionally calling me Gotya.
Yok birşey
Nothing.
Yok birşey.
Nothing.
Korkacak birşey yok, baksana.
No, it's make-believe?
Onun hakkinda soyleyebilecegim birsey yok.
I don't really have anything to say about that.
Yasa dışı birşey yok Değiş tokuş için biraz dolandırıcılık sadece.
There's Nothing illegal about a couple of crooks swapping stories.
Nilfheim'de korkacak birşey yok, Captain.
Nilfheim is nothing to fear, Captain.
Hiç süpriz denebilecek birşey yok.
There were no, ahhh, surprises.
Küçük bir kasaba şerifinin yapacağı fazla birşey yok.
Not much a small-town sheriff can do.
Natürmort ; elmaylan portakalı yan yana koyuyorsun illa elmayla portakal olcak diye de birşey yok.
Still life is when you put an apple and an orange side by side.
Onun yapabileceği birşey yok.
I'm just saying there's a method to it, that's all.
Bizi engelleyecek birşey yok.
There's no excuses, not with us.
Söyleyecek birşey yok.
I have nothing to say.
Söyleyeceğim birşey yok.
I have nothing to say.
Kokacağın hiç birşey yok.
You have nothing to be frightened of.
Bu konuda yapabileceğimiz hiç birşey yok.
And there's nothing that can be done about that.
Bir hizmetçi ve ailemizin paylaşabileceği ortak birşey yok.
A maid and my family share nothing in common.
" Orada benim için birşey yok.
" There's nothing there for me.
Herhangi birşey yok.
There isn't any.
ııımm, burada da birşey yok.
Um, but there's nothing there either.
Herkes kendi özgürlüğü için kavga ediyor. Basit gibi. Ama kalplerinde, daha önemli birşey yok.
Everyone's fighting for their own small, but in their hearts, a much greater form of freedom.
Yani bu konuda endişelenecek birşey yok.
Then you have nothing to worry about.
Nina, birşey olduğu yok.
Nina, there's nothing going on.
Bundan daha fazlasını istediğin birşey yok mu?
Isn't there something more you want out of it?
Bana birşey olduğu yok anne.
Nothing is getting to me, mother.
- Ancak, çocuklar için değişen birşey yok.
- But not for children.
Birşey yok.
It's okay.
Birşey yok.
It's all right.
"Biz" diye birşey yok. Kate...
There is no "us." Kate...
Evet, burada korkulacak birşey yok.
Yeah, but there's nothing scary here.
Başka birşey de yok.
There's nothing of that sort.
var veya yok... sigara açısından birşey farketmez.
Whether it's there or not... it makes no difference to the cigarette.
Hiç birşey için durmak yok artık.
Now, I will stop at nothing.
Endişelenecek birşey yok Annie bütün önlemleri aldı.
Nothing to worry about at all. Annie took every precaution. Oh, my honey!
Birşey söylemeden önce, Bilmenizi isterim ki otelde yaptıklarımın Steven Hirschbaum'u öldürmeye çalışmamla alakası yok, ve diğer öldürülen kişiyi de tanımıyorum.
Before you say anything, I want you to know that my showing up at that motel had nothing to do with my planning to kill Steven Hirschbaum, and I have no idea who shot that other guy.
Büyütülcek birşey değil sorun yok.
Oh, it's no big deal.
Burada arka kapı yada öyle birşey yok mu?
Isn't there like a back door or something in this fortress?
Arkadaşlar ve aile genelde buzdolabının üstünde olur. Birşey yok orada.
Friends and family end up on the fridge, nothing there.
Yanlız bir kadınmış bu. Benim buzdolabının üstünde de birşey yok.
This was a lonely woman.
Yok öyle birşey.
You know what?
Arkadaşım daha yeni yaptı. Bunda yanlış birşey yok.
A friend of mine, um, just adopted and it's okay, you know?
Hala birşey yok efendim.
Still nothing, sir.
Onu farklı bir yöne çekmek için yapabileceğin birşey yok mu?
Isn't there anything you can do to steer him in a different direction?
Yapacak birşey yok.Dağlarda takılmalıyız.
We'll have to stick to the mountains.
Olay buralarda biyerde oluyor, hatırlayabildiğim kadarıyla, fakat şimdiye kadar olağan dışı birşey yok.
The incident happened around here, as far as I can remember, but so far, there's nothing out of the ordinary.
- Hiç birşey yok.
- I got nothing.
Birşey yok efendim.
Nothing, sir.
besovitler her zaman bilir oturup seyretmekten başka yapacak birşey yok ben sana biraz mısır patlatırım- -
The Besovites always know. There really is no substitute for sitting and watching. I'll make you some popcorn- -
bana sunabileceğiniz birşey yok.
You have nothing to offer me.
endişe edilecek birşey yok.
There's nothing to worry about.
hayır, birşey yok.
No, nothing.
birşey 36
birşey değil 209
birşey sorabilir miyim 18
birşey olmaz 30
birşey söyle 33
birşey mi oldu 44
birşeyler 19
birşey olmadı 22
birşey yok 115
birşeyler söyle 44
birşey değil 209
birşey sorabilir miyim 18
birşey olmaz 30
birşey söyle 33
birşey mi oldu 44
birşeyler 19
birşey olmadı 22
birşey yok 115
birşeyler söyle 44