Getir translate English
28,298 parallel translation
Git ve onu getir.
Just go and get him.
- Ayrıca yanında birkaç kişi getir.
- Also, bring extra hands.
- Himayendekini de getir.
Bring your protégée.
Hepsini getir.
Bring them all in.
Buraya getir onu.
Here. Bring it here.
Hadi git de... Su basıncını son seviyeye getir.
Go ahead, just... use the last of the water pressure.
- Git getir.
- Go get them.
Tekilayı getir.
Bring me tequila.
- Palamı getir.
_
Sıska Gina, o güzel kuyruğunu buraya getir!
Hey, Skinny Gina, get that sweet tail over here!
Arabaları getir.
_
Patron, onu bana getir.
Jefe, bring him to me.
En iyi çikolatacıyı getir, hayran bırakalım.
And get the best chocolatier, we want to impress.
- Pied Piper'ın betasını getir bana.
Get me a look at that Pied Piper beta.
- Bana da ondan getir.
- Actually, just bring me one of those.
- Ondan getir bana, ben de istiyorum.
You're getting that, I want it, too.
Garson, buradaki kahramanlara içki getir, hatırladın?
Waiter, round of drinks for our heroes here,'member?
Herkesi oyuna getir ve asıl emellerini herkesten sakla.
Completely fool everyone and keep your real intentions completely anonymous.
Botu Akvaryum'a getir.
Bring the boat over to the Aquarius.
Marcio'yu da getir. Onunla tanışmak isterim.
And bring Marcio here.
Pıhtı çözücü ve manitol getir.
Get me clot busters and mannitol.
İstersen onu da getir.
Okay, do you want to bring him?
Bir vodka tonik getir bana sonra hemen gideceğim buradan.
I want a vodka tonic, and then I'm gonna leave.
Bart'ı getir bana.
Go get Bart.
Bugün, Lincoln'ın askıya alınan 1861'deki'Adamı Mahkemeye Getir'* emrini inceleyeceğiz. Çiğ makarna ve boru süzgeci kullanarak.
Today, we explore Lincoln's 1861 suspension of habeas corpus, using dried macaroni and pipe cleaners.
Şimdi, bundan sonra sen ne istersen getir.
You know, from now on, you bring whatever you want, I mean...
Sonra araştırıp tesisin içini kullanılmaz hale getir.
Then search and destroy inside the facility.
Onu geri getir ve bunu bir daha asla kullanmayacağım, tamam mı?
Bring him back, and I'll never use it again, okay?
Telefonu getir.
Get the phone.
Ölen birinin son isteğini yerine getir.
Grant a dying man his last request.
- Onu da getir.
Then bring her.
Şimdi git bana o içeceği getir.
Now, go fetch me that juice.
Onu buraya getir.
Get on here.
Şarabı getir!
Ugh. Bring the wine!
Albay bulur ve bana getir.
Find the Colonel and take him to me.
sona getir.
Bring it to an end.
Onu da getir.
Bring her.
Üçüncü adım. Konuyu görüştüğün birisine getir.
And step three... move on to the someone you're seeing.
Git kalanları da getir.
Did you buy them an'all?
- Araba için fazladan bir tane getir. - Bunlar üst kattan mı?
Fetch us an extra one for a cart sale.
Lapa yapmak için un ve tuzunuz var mı? Getir, hemen.
Have you got flour and salt to make a poultice?
- İçeri getir, buraya yatır.
- Bring her in and lay her down.
- Doktoru bul ve buraya getir.
- Find that doctor. Bring him back to us.
Gerisini de getir.
Get the rest.
Sarmak için battaniye getir.
Bring a blanket to wrap him in.
Şunu getir.
Give me this. Bring this on out.
- Git kızı getir.
- Go get the girl.
Vitesi sürüşe getir.
Put it in drive.
- O zaman, sen onu buraya getir.
Then bring him out here.
Bir tane daha sandalye getir lütfen, Easter.
I'm glad you can join us, Miss Lambton.
Ceseti sarmak için battaniye getir sonra da tarlaya götürürüz.
Bring a blanket to wrap him in, and we'll take him up onto the moors.
getireceğim 51
getirdim 98
getir onu 108
getiririm 30
getireyim 73
getiriyorum 62
getir şunu 18
getirin 79
getirin onları 22
getir onu buraya 20
getirdim 98
getir onu 108
getiririm 30
getireyim 73
getiriyorum 62
getir şunu 18
getirin 79
getirin onları 22
getir onu buraya 20