Her şeyi değil translate English
1,974 parallel translation
- Demek her şeyi değil.
- Not everything, then.
Ama her şeyi değil.
Not all things.
Hayır. Her şeyi değil.
No... not everything.
Her şeyi biliyorsunuz, öyle değil mi?
Well, you just know everything, don't you?
Sonunda, yapmayı seçtiği şeyi Ashley olarak yaptı, onu dönüştürdükleri şey olarak değil. Evet.
In the end, what she chose to do she did as Ashley, not what they turned her into.
Her şeyi geri, yerli yerine takacaksın, değil mi?
You're putting that back together, right?
- Bu her şeyi değiştirdi, değil mi?
And that throws a big wrench in the mechanism, doesn't it?
- Lundy'nin adını gazeteye basıp da her şeyi mahvettikten sonra ama değil mi?
- I'm not- - - After she put Lundy's name in the paper and ruined everything?
Her zaman en iyi 2. şeyi istiyorsunuz değil mi Komiserim?
Always looking for the next best thing, eh, Lieutenant?
Geldiğimde her şeyi anlatırım. - Evde değil...
- I'll explain everything when I arrive.
Her şeyi eski haline getirmek için çok geç değil.
- It's not too late to hit rewind.
Dedi ki "Aşkım senin için her şeyi yaparım biliyorsun değil mi?"
And he said, "Mi amor, " do you know that I would do anything for you?
Hayır, sadece adımı değil. Her şeyi.
No, not just my name - - Everything.
Her şeyi ulusal değil, küresel seviyede göreceğimiz bir dünyada yaşayacağız.
We're going to be living on a planet where we don't see things at a national level, but we see things at a global level.
Her şeyi berbat etsen bile, kendini sevmelisin. Değil mi?
You gotta love you even if you're a total screw up, right?
Sorun değil. Klinik için her şeyi yaparım.
Oh, yeah, no, anything for the clinic.
Dinah depodaki camı kıran kişiydi. Bart beni arabadan kurtardı, Victor bilgisayara girdi ve Watchtower her şeyi izliyordu değil mi?
Dinah shattered the glass in the warehouse Bart, the car, Victor faked the computers and Watchtower kept an eye on the whole thing.
Ya, her şeyi çok güzel halledersin, değil mi Michael?
You always solves everything fine on.
Her şeyi geride bırakmak kolay değil ama her zaman hayalini kurduğum hayatı istiyorum.
It's not easy leaving behind the life you know but I want the life I've always dreamed of.
Ama her şeyi anlatmış değilsin, değil mi?
Yet somewhat incomplete, yes?
Her şeyi çözdüğünü sanıyorsun, değil mi Davey?
You think you've got it all figured out, don't you, Davey?
Konu Auggie değil. Konu bugün her şeyi batırmış olmam.
This is not Auggie is about but me, totally screwed that day.
Herkes seni sever ve paran için her şeyi yapar sanıyorsun, değil mi?
You think everyone's like you that they'd do anything for money?
- Öyle mi? Her şeyi telefonuma kaydedeceğim ve Bollywood'a günlük yaşam görüntüleri diye satacağız. Değil mi?
I record the whole thingon my phone camera and we sell it to bollywoodas a reality show, right?
Çünkü sen her şeyi böyle öğrendin değil mi, araba kullanmayı falan...
Because that's how you learn anything, like driving or...
Bana her şeyi söyleyebilirsin, biliyorsun değil mi?
You know you can tell me anything, don't you?
Onu soyutlamak için her şeyi yapıyorsun değil mi?
- You're doing everything you can to isolate her?
Onu yalnız bırakmak için Her şeyi yapıyorsun değil mi?
You're doing everything you can to isolate her,
Onun hayatını kurtarabilmek için her şeyi yaptım. Ama hayat bir peri masalı değil.
I did everything I could to try and save her life, but life isn't a fairytale.
Senin hiçbir şeyin normal değil onun ise gıcık bir şekilde her şeyi normal. - El, haddini aşıyorsun.
Nothing about you is normal, and everything about her is painfully normal.
Kısacası... belki de, Bayan Woodhouse, her şeyi biliyorsunuzdur şüphelenmemeniz pek olası değil.
In short... perhaps, Miss Woodhouse, as you know everything you could hardly be without suspicion.
Kısacası, belki de, Bayan Woodhouse, her şeyi biliyorsunuzdur, şüphelenmemeniz pek olası değil.
In short, perhaps, Miss Woodhouse, as you know everything, you could hardly be without suspicion.
Başından beri onun emriyle yapıyordun her şeyi, değil mi?
You acted on his orders, right?
Sanırım her şeyi düzeltti değil mi?
Suppose it's all brought you back together, eh?
Hiçbir yerde. Senin hiç bir... Her şeyi anımsıyorsun, değil mi?
Anywhere.You shouldn't be- - you remember everything, don't you?
Her şeyi anladığını sanıyorsun, değil mi?
Oh, so you just see it all, huh?
Seni mutlu edebilmek için istediğin her şeyi yaparım, sadece yatak odasında değil.
It's not too much to ask that I do everything I can to make you happy and not just in the bedroom.
Kendini kurtarmak için her şeyi yapmaya hazırsın, değil mi?
You're willing to say anything to save yourself, aren't you?
Bu her şeyi özetliyor değil mi?
That about sums it up, Doesen't it?
Pi Tor, her şeyi tamir edebilirsin, öyle değil mi? Elbette.
You can fix anything, right?
Şimdi sevgilime gitsek ve her şeyi anlatsak yanlış anlaşılmayı açıklayabiliriz, değil mi?
If we went to the woman now and told her everything, we can still clear the misunderstanding, right?
Aslında kazandığımız her şeyi harcadık o yüzden Stephen'in haberim olmadan birine 40.000 vermesi mümkün değil.
Basically, we spend everything we make, so there's no way Stephen could have given anyone $ 40,000 without me knowing about it.
Onu kendi başına yaptı ve her şeyi de berbat etti, değil mi?
She got on her back all by herself and screwed everything up, didn't she?
Neytiri'yleyken her şeyi hızlı öğrenmelisin, yoksa ölmen işten bile değil.
With Neytiri, it's learn fast or die.
Her şeyi berbat ettim, değil mi?
I got it all wrong, didn't I?
Her şeyi düzgün bir şekilde özetledim değil mi?
Would that be a fairly accurate account of the events?
Jack... ... bu kadar yol aldıktan sonra her şeyi berbat etmezsin, değil mi?
Jack... after coming so far you're not going to just throw it all away now, are you?
Her şeyi elinde bulunduran adamın dünyasındayız değil mi?
IT IS A WORLD IN WHICH THE MAN IS THE PRESIDING AUTHORITY, HUH?
Bence aşağıda küçük bir çocuk ve güzel ve bekâr bir bayan olduğunu bilen çalışkan ve vatansever her Amerikalı aynı şeyi yapardı. Öyle değil mi?
And, uh, I think any hardworking... patriotic American would've jumped in that hole... once he knew, uh, there was a little girl down there... and a good-looking lady, single, huh?
Her şeyi yanlış yazsanız bile umurumda değil.
I don't care if you spell everything wrong.
Her şeyi kontrol ettim. Haneye tecavüz söz konusu değil.
We've checked everything, sir.
her şeyin bir zamanı var 23
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şeyi mahvettin 39
her şeyi 506
her şeyi hatırlıyorum 26
her şeyi aldın mı 25
her şeyi biliyorum 83
her şeyin 49
her şeyim 18
her şeyin bir ilki vardır 44
her şeyi yaparım 77
her şeyi mahvettin 39
her şeyi 506
her şeyi hatırlıyorum 26
her şeyi aldın mı 25
her şeyi biliyorum 83