Hissettim translate English
11,028 parallel translation
- Ama hasta hissettim.
But I felt sick.
O mağarada bir başıma aklımı kaçırdığımı hissettim.
Alone in that cave, I have felt like I was losing my mind.
Eline dokunduğum anda bir enerji hissettim.
When I touched his hand, I felt this... energy.
Böyle her zaman daha iyi hissettim.
I've always felt it better all round.
Bu elimdeyken Tanrı gibi hissettim.
Ah! It made me feel like God.
Kokainden önümü göremez hâlde o kıza silah çekince çok garip bir şey hissettim.
When I pulled a gun on that girl, coked out of my face, I suddenly felt this strange feeling.
Dün kendimi hilebaz gibi hissettim.
I felt like a fraud yesterday.
Ama gerçekmiş gibi hissettim.
But they felt real.
Senin dairenden çıktığımda kendimi kullanılmış ve küçük düşürülmüş hissettim.
Even before I left your flat, I felt abused and degraded.
Birden, her şeyin iyi neticeleneceğini hissettim.
Suddenly, I felt like... Everything was gonna be okay.
Kendimi erken patlayan volkan gibi hissettim.
I felt like a premature volcano.
Çok iyi hissettim, bu olmalıydı.
Felt so good, it should be.
İlk başta ben de öyle hissettim ama bazen iyi bi fikrin en kötüsü olması gerekir.
At first, I felt the same, but sometimes the best idea needs to be a bad idea.
Ben sadece şey gibi hissettim.
It's just I... Feel like... I just...
İz bırakabileceğim temiz bir sayfaya ihtiyaç duyduğumu hissettim.
I felt like I needed a clean slate to put my mark on.
Daima beni karanlığa iten bir şey varmış gibi hissettim.
I always felt there was something kind of pulling me back to darkness.
Tabii... İki günlüğüne. Sonra daha iyi hissettim.
Right..... for two days.
İşte ben de böyle hissettim.
This is what it felt like.
Sizi bilgilendirmek ve sizinle ilgilenmek benim görevimmiş gibi hissettim.
I felt it my duty to inform you and to comfort you.
Seni gördüğüm an hissettim.
I sensed it the moment I saw you.
Çıplak tenimde hissettim.
I felt it on my bare skin.
- Kate, konuştuğunda o bıçağı boğazımda hissettim.
- Kate, when he spoke, I could feel the knife at my throat.
Güzel de. Bende senin bitmek bilmeyen fiyat tekliflerini beklerken dinlenmediğimi hissettim ve hayal kırıklığına uğradım.
Well, I wasn't feeling heard when I told you that I was frustrated with your endless stream of contractor quotes.
Garip ve karamsar hissettim...
And I felt all weird and moody...
Kalbinin durduğunu hissettim. ve ben...
I feel his heart stopped and I...
10 yıl geçmiş gibi hissettim.
It felt like ten years.
Evet ya, anlatırken ben de kötüleştiğini hissettim. Vay be.
Yeah, I could feel it going south as I was saying it.
Biz Babamızın emrini yerine getirdik, Ama o hayatta kaldı galiba, ve şimdi Alex'i istediğini hissettim.
We did as Father commanded, but I think he survived, and now I fear he wants Alex.
Öldürecektim ama kılıcımı tam indirecekken, onu hissettim, Babamızı.
I was gonna do it, but right before my sword fell, I felt him, our Father, his presence all around the baby.
Değiştiğim zaman, kendimi yaratık gibi hissettim.
When I changed, I felt like a monster.
Restoranda silah kullanırken, kendimi küçük hissettim.
You know I used a gun at the diner, felt kinda small.
Sanırım ben bir damla hissettim.
I think I felt a drop. Oh.
Sizin de gördüğünüzü hissettim.
I sensed you saw it, as well?
Bombadan sonra bulunmamın an meselesi olduğunu biliyordum. Korkunç hissettim.
After the bomb went off, I knew it was just a matter of time before I was found out, and I felt horrible.
Hissettim!
I feel it, I feel it, okay?
Tekrar görüşeceğimizi ve konuşacağımızı hissettim.
Felt like seeing you again, talking again.
Uzun zamandır bu antlaşmayı istiyordun ve başka birinin kolay kolay vazgeçmeyeceğini hissettim.
You've been wanting the contract for a long time and I felt another person wouldn't give it up easily.
Oradaki her insanın problemini ailem gibi hissettim.
I feel that every person in a problem is my family.
Kıymetli kişiliğimi bir nebze olsun örnek aldığını hissettim.
Yeah, makes me feel that my sterling personal example hasn't been completely wasted on you. Ahh.
Farklı hissettim. Sanki bir parçam kilitlerinden kurtulmuş gibi.
I felt different, like... like a part of me was unlocked.
Ve sonra rahatlamış hissettim.
And then I felt relief.
O şerefsizin suratına görür görmez bir tuhaf hissettim.
That brat. That look on his face felt weird.
Değişik bir şey hissettim.
I feel something.
- Birinin bana sarıldığını hissettim.
I knew someone was holding me.
Ward'a yakın hissettim çünkü o da hasarlıydı.
Ward appealed because he was damaged.
Daha çok hissettim. Eski ve karamsardı. Sanki eskiden çok güçlüymüş ve gücünü yitirmiş gibi.
It's more how it felt, which is old and pained, as if it once had great power but lost it.
Ama Ken buluşmak için beni aradı ve şey hissettim...
But Ken called me to meet, and I felt...
Peki, karım bizi öldürmeye çalışıyormuş gibi hissettim, ben de arabadan atladım.
Okay, I felt like my wife was trying to kill us, so I jumped from the car.
Hayatta bir amacım yoktu, kendimi yalnız hissettim ve panik ataklarım başladı. - Bunu yapmak zorunda değilsin.
You don't have to do that.
Biraz kötü hissettim sadece.
I just...
Bu kez onu göremedim. Ama onu hissettim.
- Oh.