Içi boş translate English
542 parallel translation
Bir cüzdan, içi boş.
One purse, empty.
Sessiz bir gürültü, içi boş bir şekil.
Noise without sound, shape without substance.
Şu içi boş mermiler bir çeşit ucuz hileydi.
Those blank cartridges were a cheap sort of trick.
Onun Barney gibi kalıcı birindense sizin tecrübeli ama içi boş cazibenize vurulmasına gönlüm razı olmaz.
- Well. - I'd hate to see her giving up... someone permanent like Barney and falling for your practiced and rather hollow charm.
Sözler, bitirilmemiş işlerin içi boş kabuklarıdır.
Promises are the hollow shells of undone deeds.
Bu gece, size içi boş bir çorabın hikayesini anlatmak istiyorum.
Tonight, I want to tell you the story of an empty stocking.
Adını onurlandırmak için içi boş anıtlara bir servet harcadım.
I've spent a fortune honoring his memory in empty monuments.
Bu gece, size içi boş bir çorabın... hikayesini anlatmak istiyorum.
Tonight I want to tell you the story... of an empty stocking.
Bu içi boş sözleri sarf etmeyi bir kenara bırakırsan bu sohbetin özüne dönebiliriz.
If you'll drop this Junior League patter... we may get the conversation down where it belongs.
Hepsi içi boş sözlerden ibaretti.
All of it loud and empty.
Ama içi boş, broz put, bir hiç!
But to a hollow, bronze idol, nothing!
Sadece içi boş çelik bir top, ama bizim için bir uçan daire.
It's only a hollow steel ball but for our purposes it's a flying saucer.
Tek üretebildiğim içi boş sesler.
Even now all I come up with are empty sounds.
Televizyonları, sigaraları var ama kafalarının içi boş.
They've got television and a packet of fags but they're both dead from the neck up.
Çok az şey hatırlıyorum. Kafamın içi boş.
If only I had any memory, but it's empty in there.
Sence kanunları, içi boş bu tabanca kılıfı mı sağlayacak?
Do you think we still put the law inside a holster here? Zeb.
Şimdi içi boş bir kılıç kını ile rol yapamam.
I cannot now pretend with an empty Scabbard.
Sevmek ; içi boş bir kelime.
Love - such a big word.
Aynı yerde buluştuk, içi boş bir ağacın orda.
So we met at the same place, a tree with a hollow.
Lâkin daha iri ve daha aç olan diğerleri, onu içi boş bir kütüğe sokuverdiler.
But the others, being bigger and even hungrier, knocked him spinning into a hollow log.
İyi bir taklitçiydi, içi boş kütüğün naif sesini yükseltmesini umut etti.
He was a good mimic, and he hoped the hollow log would amplify his small voice.
Ama içi boş yağ torbası.
But he's blubber.
Göktaşının bir dış kabuğu var, içi boş.
- Aye, sir. Asteroid has an outer shell, which is hollow.
Onlar içi boş gölgeler.
Shadows without substance.
O halde gezegenin içi boş.
Then the planet is hollow.
Çok şükür içi boş.
Sure glad it's empty.
O içi boş altın halkayı, o değersiz süs eşyasını.
This hollow golden ring, this worthless trinket.
Canlı anılar, içi boş üniformalar sergi için titizlikle paketlendiler.
Lively memories, empty uniforms, all carefully packed for the exhibit.
Fakat hep içi boş lakırdılar ediyorsun. Kafanda beyin namına hiç bir şey yok.
But you're like some yellow, dumb Ladino... all longhorn and no brains.
Toprağa içi boş çelik bir silindir gömeriz.
We sink a hollow steel cylinder in the ground.
"İşte içi boş bir adam."
"Now, there is a guy that is soft in the center."
Kitapların içi boş.
The books are empty
Silahın tamamı içi boş alüminyum tüplerden yapılacak. Birbirlerine vidayla tutturulacaklar.
The whole thing should be made of hollow aluminium tubes which screw together.
- İçi boş bir gömleği nasıl kelepçeyeyim?
- How can I handcuff a bloomin'shirt?
İçi bos.
Its empty.
Çantamın içi hala boş.
This alligator hasn't eaten in a week.
Oyununuzun içi boş.
Your play's empty.
İçi boş.
It's empty!
Bu meteor ya çok hafif, ki böyle bir şey olamaz, ya da içi bos.
That meteor is either very light, which is unheard of, or it's hollow.
- İçi boş!
- It's empty!
İçi boş bronz bir idol, bir hiç!
To a hollow bronze idol, nothing!
İçi boş bir tenekeyi nerede görsem tanırım.
I know a tinhorn when I see one.
Son dakika ilgilerinin içi hep boş olur, ve sen de göstermekte samimi değilsin.
Last minute attentions are always hollow and you are insincere to start with.
İçi boş, düz, küçük bir nokta.
A smooth little spot in the hollow.
İçi boş bir jest olsun istiyorlar.
They mean it to be an empty gesture.
İçi boş.
It's empty.
İçi boş idiyse...
Well, if this thing really was empty...
İçi boş bir toplumdan bahsediyoruz.
We speak of a leisure society.
Sadece içi boş bir boru.
This is merely a hollow tube, captain.
Noel'de küçük pabuçlarının içi bir daha hiç boş kalmayacak.
Your little shoes will never again be empty on Christmas Eve.
Kadının boş günü pazar, hafta içi değil.
The woman has her free day on Sunday, not during the week.
boston 388
boş ver 1464
bos ver 33
bosco 29
boşver 1072
boswell 16
boş versene 237
boşalıyorum 17
boşaltın 53
boş ver gitsin 58
boş ver 1464
bos ver 33
bosco 29
boşver 1072
boswell 16
boş versene 237
boşalıyorum 17
boşaltın 53
boş ver gitsin 58
boş ver onu 81
boşanma 45
boşanmış 19
boşalt 24
boş verin 197
boşver gitsin 85
boşandım 33
boşver onu 83
boşversene 146
boşuna 39
boşanma 45
boşanmış 19
boşalt 24
boş verin 197
boşver gitsin 85
boşandım 33
boşver onu 83
boşversene 146
boşuna 39
boşluk 39
boşver onları 24
boşver şimdi 18
bosna 26
boşverin 99
boş ver onları 18
boşandık 26
boşanmak istiyorum 45
boş mu 28
boşuna uğraşma 43
boşver onları 24
boşver şimdi 18
bosna 26
boşverin 99
boş ver onları 18
boşandık 26
boşanmak istiyorum 45
boş mu 28
boşuna uğraşma 43