English phrases | Russian phrases | Turkish phrases
Translate.vc / Turkish → English / [ I ] / Işıkları yakın

Işıkları yakın translate English

145 parallel translation
Işıkları yakın.
Put on the lights.
Işıkları yakın.
Hey, turn on the lights.
Işıkları yakın.
Turn on the lights.
Işıkları yakın.
Lights up.
- Işıkları yakın.
- Turn on the lights.
Işıkları yakın!
Turn on the lights!
- H-Hey, Işıkları yakın!
Hey, turn on the lights!
Işıkları yakın.
Switch the light on, now!
Işıkları yakın.
- What's happened?
Işıkları yakın.
Get the lights back on.
- Işıkları yakın.
- Hit your lights.
- Işıkları yakın!
- Lights on!
Işıkları yakın.
- Activate light grid.
Işıkları yakın
Hit the lights
Işıkları yakın..
Hit the lights...
Işıkları yakın!
Hit the lights!
- Işıkları yakın.
All right, turn on the lights.
Işıkları yakın ya da bütün şehri karanlığa boğun.
Turn on the lights or black out the whole city.
Işıkları yakın!
Lights!
Işıkların en yakınındakiler, kalkıp söndürebilirler mi lütfen?
Will those nearest to the lights kindly rise and dim them, please.
Işıklarınızı yakın ve sahneye doğru döndürün, bu şekilde devam edebiliriz, tamam mı?
Hit your lights and play them on the stage so we can keep going, will you?
Bildiğimiz tek şey, en yakın komşusunun bize anlattıkları.
All we know is what his nearest neighbor told us.
Işıklarını da yakıp, söndür de Noel için başka neler yapacağını görelim?
Why don't you flash your lights so as we can see what else you got for Christmas?
Bu Hans Meyer'i öldüren kişinin robot resmi, görgü tanıklarının ifadeleri sonucu çizildi. ... bir tanesi kırmızı kapşonlu kadına yakından bakabilmişti...
This is the identikit of Hans Meyer's murderer, that our artists made up from the descriptions of witnesses one of whom got a close look at the woman in the red cape...
Vatandaşların demokratik / sosyalist bir durumda, yaşanacakları bizzat kendi hareketlerinin belirleyeceğine inanmaları, ve dünyanın onların yaptıklarına, göre değişebileceği inancı, hayatım boyounca sosyalist devlet yönetimine, en yakın gördüğüm şeydi.
It is the nearest thing that I've seen, in my lifetime, to the operation of a kind of socialist state, that is of a democratic socialist state of citizens believing they could influence by their actions, speedily, what was going to be done, and that the world could be changed by the way they operated.
Biri sadece yakın arkadaşlarıyla uyum içinde olursa ve aldıkları kararlara saygı gösterirse huzur içinde yaşayabilir.
One lives in peace... when one is in harmony with one's close friends, when one respects an agreement.
Işıkları kısın, Frank, sen de mumları yak, lütfen.
Lower the lights, and, Frank, light the candles, please.
Işıkları yak kızım! Beni bu karanlığın içinde bıraktılar... ve en kötü kâbusları görüyorum.
Put on the lights, they leave me here in this darkness and I have the worst nightmares
Işıkları yakın
Get the lights
Her şey işbirliği yapmana bağIı ve en önemlisi de bu çünkü sana şunu söyleyeyim eğer yakın bir zamanda bu işi halletmezsek şuradaki tüm o saçmalıklar geriye kalan tek seçeneklerin olacak.
All it means is cooperation, and that's what's important, cos I'll tell you if we don't sort out something - and soon-all that all that bloody mess up there will be the only options left.
Mahalledeki bütün kadınların uğruna bıyıklarını tıraş ettikleri yakışıklının ben olduğumu söyle.
Tell her who the good-looking stud is who has all the neighbourhood women shaving their moustaches.
Işıkları yakın.
Montfleury, Bellerose... the chandeliers!
O'nunla ilk tanıştıklarında herkes kıyamet gününün çok yakın olduğunu düşünür.
When they first meet Him... everyone thinks that judgment day... is just around the corner.
Guinan, bu kadın bir Circassian veba kedisi kadar cana yakın, sadece işine önem veriyor, motorlarına yaptıklarımdan nefret ediyor...
Hoped... Guinan the woman is about as friendly as a Circassian Plague Cat. Only cares about her work hates what I've done to her engines and, to top it all off, she's married.
Gelişmiş varlıkların etkinliğinin, besleyici yakıt eksikliğiyle doğru orantılı olarak azaldığı doğrudur.
It is true that the efficiency of high-order beings does diminish proportionately with deprivation of nutritious fuel.
Çocuklar aradaki farkı bilmeyecek. Hâlâ oyun sanacaklar. Puan topladıklarını sanırken aslında şehirleri yakıp yıkacaklar.
They think it is a game, but they destroy entire cities.
Adamların çoluğunu çocuğunu, karılarını, anne babalarını, hatta onların dostlarını öldürüp yaşadıkları evleri ve iş yaptıkları depoları yakıp yıkmış.
He kills their kids, their wives, their parents and their parents'friends. He burns down the houses they live in and the stores they work in.
Bu sadece senin unvanın formalitelerin arkasına saklandıklarında sana yakıştırdıkları sıfat.
That is only your title... what other people call you when you choose to hide behind formalities.
Pekala, siz yakışıkların hangisi akıl hastanesinde, söyleyin bakalım?
All right, now which of you handsome boys is in the mental institution?
Organik hastalıkların bile sunisini üretmeleri çok yakındır.
Oh, and I agree but the potential for synthetically fabricated organic diseases is too good to be true.
İşte bu sebeple müdirem Mrs.Regis'i bağrıma basmaya niyetliyim hem fiziken hem de mecazen, yakın zamanda yaşadığımız anlaşmazlıkları gözardı etmek ve Giulia'nın çalışmalarını takdir etmek için.
That is why I intend to embrace the manageress, Mrs. Regis both physically and metaphorically for overlooking our past and recent disagreements and for assessing Giulia's work dispassionately
Nehir sürekli olarak yenebilen parçacıkları yakın mesafelere taşıyor ve bu güneştavuğu onlarla beslenir.
The river is continually bringing edible bits and pieces within range, and the sunbittern lives on them.
En çok yaptığım, gerçekten yakından bakmak ve dinlemek. ve insanların anlatamadıkları gizli hayatları hakkında ipuçları yakalamaya çalışmak.
The most I can do, usually, is look and listen real closely and try to catch some glimpse of the secret life everybody's got.
Clayton Hughes yakın bir aile dostumuzdur, yine de yaptıklarını tamamen kınıyorum, annesine ve merhum babasına olan bağlılığım nedeniyle bana ihtiyaç duyduğu bu anda Clayton'ın yanında yer alıyorum.
Clayton Hughes is a close friend of our family's. And though I find his actions utterly reprehensible, I feel compelled, out of loyalty to his mother and late father, to stand by Clayton's side at his hour of need.
Diğer taraftan, Linux dünyasında neler olduğunu saptadığım bu daha p2p ye yakın piyasa ya da pazar stili gibiydi Arada paylaşım için çok kısa aralıklar vardı ve projenin dışında olan insanların feedbacklerinde sürekli bir sabit fikirlilik vardı
On the other hand, what I identified is happening in the Linux world was a much more peer to peer decentralized, market or bazaar-like style, which has a very short release intervals and constant solicitation of feedback from people who are formally outside of the project.
Köpekbalıklarının yakın bir akrabası olan bu tümbaşlı bir metreden daha kısadır.
This is Chimaera, a close relative of the sharks less than a metre long.
Ev sahipleri yiyecek arıyor - planktonları balıkları ve yüzeye yakın yüzen omurgasızları.
Their host is searching for food. Plankton, the minute fish and invertebrates that float near the surface.
Şu şaşırtıcı bir gerçektir ki, 21. yüzyıl başlarına kadar en yakın akrabalarımız hala bizim için gizemli olmaya devam etmektedir. Hala bu yaratıkların vahşi doğada nasıl yaşadıklarına dair fala bilgimiz yok ne yerler, ne tür aile yapısına sahipler.
The amazing truth is that at the start of the 21st century... one of our nearest relatives is still a mystery to us... we've almost no idea how these creatures live in the wild... what they eat, what sort of families they have.
Paylaştıkları şey iki kişinin yakınlığının en güçlü hali.
WHAT THEY'RE SHARING IS THE MOST INTENSE FORM OF INTIMACY THERE IS.
Scarranlar'ın yakın zamanda şiddetli bir saldırıya hazırlandıklarını hepimiz biliyoruz!
The Scarrans are massing for an impending onslaught we all know is coming!
Sonsuz olasılıklar var. Tek yaptığın yakınmak.
Infinite possibilities and all he can do is whine.

© 2017 - 2024 Translate.vc | [email protected]