Karım yok translate English
912 parallel translation
Benim karım yok bir kere.
I don't have a wife.
- Benim karım yok.
- I ain't got a wife.
Çocuğum ve karım yok.
I haven't any children and I haven't any wife.
- Evli değilim, sizden hiçbir çıkarım yok. Tek istediğim bir içki.
I'm not married, I have no designs on you, and one drink is all I'd care for.
Hayır, karım yok.
No, I haven't got a wife!
Ve karım yok.
And I don't have a wife.
- Karım yok benim.
- I haven't got a wife.
- Bunda bir çıkarım yok.
- I got no stake in this.
Ölmesi gerekiyor, başka yolu yok. Benim hiçbir çıkarım yok ona saldırmakta halkın yararından başka.
It must be by his death, and, for my part, I know no personal cause to spurn at him but for the general.
Benim karım yok!
I have no wife!
Karım yok.
No wife.
Benim karım yok.
I haven't any wife.
Benim karım yok.
I don't have a wife.
- Karım yok!
- And is that my fault?
Karım yok.
I have no wife.
İstediğimi yaparım hayatıma karışmaya hakkınız yok.
I've got my own life to live, and I'm gonna live it.
Yemekte jöle yok... Ricky hapiste, bildiğim kadarıyla Gustave ölmek üzere... bu gece yeni kâhya lazım. Vance karısı bize geliyor.
No aspic for dinner... and Ricky in jail and Gustave dying, for all I know... and a new butler tonight, and that Vance woman coming in.
Burada yaşlı karılara çöp toplatmaktan başka yaptığımız bir şey yok.
Nothing around here but making old hags take in the garbage.
Benim hayatım da tıpkı seninki gibi fakat benim dükkânım yok karım 300 mil uzakta ve keman çalamam.
Well, my life is just the same as yours, except I don't have a store, my wife is 300 miles away, and I... I can't play the violin.
Ben burada, karım da Paris'te iken yaşamamın imkanı yok.
With my wife in Paris and me here, it's no way to live.
Karımı gördün mü Andre? Ortalarda yok.
Have you seen my wife?
Sana şunu diyeyim, Larry Kinkaid'i her kim öldürdüyse, 6 ay boyunca aklımızı o kanun oyunlarınla karıştırman ve sonra da onu Davies ya da sızlanan başka biri, kötü bir kalbi yok dedi diye serbest bırakman için buraya gelmeyecek.
Me. I tell you now, whoever shot Larry Kinkaid ain't coming back here for you to... fuddle with your lawyers'tricks for six months and then be let off because Davies or some other whining old woman claim he ain't bad at heart.
Karımın her dostunu kendi dostummuş gibi görmekten mutluluk duyacağımı söylememe gerek yok.
Needless to say, I'm pleased to regard any friend of my wife's a friend of my own.
Bununla birlikte, böyle bir dostluğun devamının Bayan Mapen'in karım olduğu gerçeğinin herkesçe kabul edilmesine bağlı olduğunu hatırlatmama gerek yok sanırım.
However, I don't need to remind you that the pleasure of such an acquaintance depends upon the recognition by all parties of the fact that Miss Mapen is now my wife.
Bir çıkarım yok.
I have no game.
- Karım falan yok, o iş bitti.
- I haven't any wife, that's finished.
Onlara "karım" dediğimde, "Kimsenin böyle karısı yok." derlerdi.
When I told'em it was my wife they'd say "Nobody's got a wife looks like that."
Bizim hiç çocuğumuz yok... ve benim karım sürekli asabi.
We haven't got any kid... and my wife's sore all the time.
Bir mirasın olmadığını biliyorsun, kızımın bir çocuğu oldu ve biliyorsun, kendi çıkarın için onun doğumuna ve anne babasına dair bütün kanıtları yok ettin.
You have no inheritance, for, as you know, my daughter had a child, and it was you who, for your own gain, suppressed the only proofs of his birth and parentage.
Benim karım falan yok.
What wife? I got no wife.
Karım, çocuklarım, ailem yok.
I've got no wife, no kids, no family.
Karıştırdığım hiçbir halttan haberi yok.
She doesn't even know I'm a rowdy.
Hayatımıza karışmaya hakkınız yok.
You've no right to interfere with us.
Sizin için çok tatsız bir durum, farkındayım. Sizi bu işe karıştırdığım için üzgünüm... ama başka şansım yok.
I realize it would be a very ugly business for you, and I regret to have to put you through it, however, I have no choice.
Karımın kalabalık bir akrabası yok o yüzden lütfen onun iyi bir arkadaşı olun.
My wife has few relatives so I entrust her to you
Karımın çevresini kullanmak istemiyorum ama maalesef burada bir çevrem yok.
I don't like to use my wife's connections, but unfortunately, I don't have any of my own.
Şehit listesine kendi adımla karımınkini eklemeye niyetim yok.
I don't intend to add myself and my wife to the list of martyrs.
- Karışmaya hakkın yok! - Hak mı?
- You have no right to interfere!
Kan davası başlatmanızla benim ilgim yok, bu işe karışmayacağım.
I had nothing to do with starting your feuds, and I'm not going to become involved.
Üzgünüm ki, evimizde telefon gibi bir imkan da yok. Olsaydı, karım ilacı size getirmek için, elinden geleni yapardı.
I'm sorry that we do not have telephone facilities in our home... otherwise, my wife would be enchanted to bring you the medicine back here.
Piknik yapmak gibisi yok, Yağmur ve karıncalar dışında her şeyi aldım...
Oh, there's nothing like a picnic, and I've brought everything but rain and ants.
Evet, kayıtlardan adresini çıkarırım, elbette, fakat korkarım Kont hakkında bildiğim başkaca fazla bir şey yok.
Yes, I'll get his address from the records, of course, but I'm afraid there's not very much else that I know about the Count.
Geri vereceğimi nereden çıkarıyorsun, isim yok, hiçbir şey yok.
How do you think I'm gonna return it, no name, no nothing.
Benim bir karım olacak, yani anneye ihtiyacımız yok.
I'll have a wife, so we don't need a new mother.
Karışma, sana ihtiyacımız yok.
Stay out, we don't need you.
Karımın parası var ama bunun onunla bir ilgisi yok.
Right? My wife has money, but that had nothing to do with it.
Senin bodrumunda yarım zekalı bir şey kilitli değil ve merak edecek bir karın da yok.
You have no halfwitted thing locked in your attic... and no woman to worry about, either.
Andrew, kar yok ki, canım.
Andrew, there's no snow, sweetheart.
Cihazlarımı ve etrafımdakileri karıştırmadığın burada kalmanda bir sakınca yok.
You're gonna be welcome around here only as long as you leave things alone.
Hiç bir şey bildiğiniz yok, bu yüzden karımı boş beklentiler içine sokmayın.
You don't know anything of the kind, so don't give my wife any false hopes.
Erkekleri hayatınızdan çıkarıp kendinizi yalnızlaştırmanız... insanı yok sayan eskizlerinizdeki kararlılığınızdan mı kaynaklanıyor?
You isolate yourself here to eliminate man from your life as thoroughly as you've eliminated man from your sketches?
yoko 23
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yokohama 35
yok artık 174
yokum 65
yok ya 124
yoksa 930
yok öyle bir şey 68
yoksa sen 40
yok ol 36
yok mu 410
yoksa ben 17
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok ki 29
yok daha neler 57
yoktur 42
yok birşey 158
yok canım 523
yok bişey 18
yoksa ne olur 26
yok oldu 57
yoktu 131
yok bir şey 967
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65
yoksa ne 75
yok musun 43
yok et 47
yok yahu 26
yoksa seni öldürürüm 37
yoksa o 24
yok etmek 16
yok hayır 73
yok efendim 65